LİMANLARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ DEVLETİN İNTİHARIDIR-2
Liman-İş Sendikası Uzmanı Dr. Emirali Karadoğan´ın, Limanların özelleştirilmesi Devletin İntiharıdır başlıklı makalesinin ikinci bölümünü sunuyorum: …
Liman-İş Sendikası Uzmanı Dr. Emirali Karadoğan’ın, "Limanların özelleştirilmesi Devletin İntiharıdır" başlıklı makalesinin ikinci bölümünü sunuyorum: …
"Türkiye’de liman özelleştirme uygulaması 1997 yılında başlamıştır. İlk özelleşen limanlar TDÎ’e (Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş) ait olmakla birlikte daha sonra 2004 yılında 4046 sayılı kanunla TODD’ye ait Limalar da kapsama alınmış ve 2013 yılına kadar süren özelleştirme çalışmaları sonucunda toplam 1,6 Milyar ABD doları gelir elde edilmiştir.
TCDD’ye ait Samsun, Bandırma ve iskenderun Limanlarının özelleştirmeleri tamamlanmış ve sadece izmir, Haydarpaşa ve Derince Limanları geriye kalmıştır. özelleştirmenin hem ilgili kanununda hem de ilgili dokümanlarında amaç, özel sektörün bu alanlara girmesinin sağlanması ve önünün açılması olarak ifade edilmektedir. Türkiye’de 174 tane liman ve iskele bulunmaktadır. Bunlardan 122’sini özel sektör, 27’sini belediyeler, 25’ini ise kamu kurumlarının işlettiği gerçeği ile özel sektörün önünün daha ne kadar açılacağı ayrı bir soru işaretidir.
Bu günlerde Derince ve izmir Alsancak Limanlarının Özelleştirilmeleri gündemde. 2012 yılında izmir Alsancak limanına yönelik ihale yeterince firma katılamadığı için iptal edilmişti. 5 Ekim 2013 günkü Resmi Gazete’de Derince Limanına yönelik ihale duyurusu yer aldı; 10 Aralık 2013 olan son başvuru tarihi 16 Ocak 2016 tarihine ertelendi.
Ancak şunu önemle belirtmek gerekir ki, devletin elinde sadece 3 adet büyük liman kalmıştır. Bunların özelleştirilmesi devletin bu alanın dışında kalmasına yol açacak ve özel sektörü için bu alan "dikensiz gül bahçesi" haline gelecektir. Bu da, sadece sosyal ve ekonomik bir tehdit değil, aynı zamanda ulusal ve uluslararası güvenlik açısından büyük bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkacaktır.
Limanların özelleştirilmesinin sakıncaları çoktur. Bu kısa yazıda bunların tamamını irdeleyebilmek mümkün değildir. Kısaca değinmek gerekirse: Limanların satılmasının sosyal etkisi: Özelleştirmelerde uygulanan yöntem gereği çoğu KlT, sıfır işçi ile devredilmektedir. Bu işçilerden yıllarını dolduranlar zorunlu olarak emekliliği seçerken, çalışmak zorunda olanlar ve emekliliği hak etmemiş olanlar ya başka il ve bölgelerdeki kuruluşlara gönderilmekte ya da işsiz kalmaktadır.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde, özelleştirme, işçilerin sadece işlerini değü, yaşam alanlarını da ellerinden almaktadır. Özelleştirme sonucu başka bölgelerdeki kuruluşlarda çalışmak zorunda kalan emekçiler, bir bilinmezliğe sürüklenmektedirler. Yaşanmışlıkların vermiş olduğu alışkanlıkları terk etmek zorunda kalan işçi, çalışmak ve bir anlamda da yaşam mücadelesi vermek zorunda olduğu yeni mekanda yalmzlaşabilmektedir.
Bu durumun yarattığı psiko-sosyal etkiler göz ardı edilmeyecek derecede önemlidir. Hatta bu tür işçiler arasında intiharların yaşandığı geçmişte karşılaşılan bir durum olduğu bilinmektedir. Limanların satılmasının çalışma yaşamına etkisi: Liman özelleştirmeleri "sıfır işçi" Ue yapılmaktadır. Bunun anlamı özelleşen limandaki kamu işçisi limanı boşaltması ve limanı alan firma kendi işçisini yerleştirmesidir. Bu yöntemin çalışma yaşamına etkisi bakımından, iki olumsuz etkisi orta çıkıyor: Sendikalaşma ve taşeron işçilik.
KİT’lerin bir özelliği de bu işyerlerinin sendikalı işyerleri olmasıdır. Özelleştirmelerle birlikte, işyerindeki sendikalar yetkilerini kaybetmiş ve işyerine yeni gelen işçilerin sendikalaşmaları engellenmiştir, özelleşme ile sendikalaşma oranı ters orantılı bir şekilde hareket etmektedir. Diğer yandan limanlarda taşeron işçi olgusu özelleştirmeyle paralel hareket etmekte ve artarak devam etmektedir. Hatta taşeron firmalar dahi başka taşeronlar tutmuş, onların işçileri daha da kötü şartlarda çalıştırılmaktadır."
DEVAM EDECEK