Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
07 Şubat 2014
GIDALAR VE KANSER

İzmir’in bir köyünde, yakından tanıdığım köylülerin anlattığı ilginç bir olay var: “Bir baba ve oğlu yeni tarım ilaçlarının içilse bile insanı öldürmeyeceği konusunda diğerleri ile kahvede iddialaşıyor. Sonunda bir miktar tarım ilacı içerek savlarını kanıtlamak istiyorlar. Sonuç: baba ölüyor, oğlu ise zorlukla kurtarılıyor”.

GIDALAR VE KANSER
İzmir’in bir köyünde, yakından tanıdığım köylülerin anlattığı ilginç bir olay var: “Bir baba ve oğlu yeni tarım ilaçlarının içilse bile insanı öldürmeyeceği konusunda diğerleri ile kahvede iddialaşıyor. Sonunda bir miktar tarım ilacı içerek savlarını kanıtlamak istiyorlar. Sonuç: baba ölüyor, oğlu ise zorlukla kurtarılıyor”. 
 
Yeni tarım ilaçlarının eskilerine göre çok zararsız olduğu düşüncesi, ne yazık ki köylüler arasında yaygın bir kanıdır. Hatta, bilinçli diye düşündüğüm ziraat mühendisi arkadaşlarımdan bile buna inanan var. Güney illerimizden birinde, çevre derneği başkanı bir köylünün bile böyle düşündüğünü hayretle görmüştüm. Köylülerimizin önemli bir kısmı, tarım ilaçlarının atılması sırasında hemen ölüme yol açmaması nedeniyle, onları insanlar için zararsız görme eğilimindeler.
 
Sağlık Bakanlığı, Dünya Kanser Günü nedeniyle bir basın bildirisi yayınlamış.  Bildiride “Kanser oluşumunda etkisi olan kötü beslenme, sedanter yaşam (fazla oturma), tütün ve alkol kullanımı ile güneş ışığının zararlı etkilerine maruz kalma gibi çevresel etkenlerin kontrol altına alınması, kanser görülme sıklığını azaltacaktır” deniyor. Şunu da eklemişler: “Kanser önleme çalışmalarında tütün ve obezite ile mücadele devam edecektir”. Besleme konusunun neredeyse sadece obeziteye indirgenmesi çok yanlış.
 
Gazetelerde de, Dünya Kanser Günü nedeniyle, “Kırmızı eti azaltın, sebze, meyveyi daha çok tüketin” denmekte. İyi de; nasıl sebze ve meyve? Zararlı kimyasallarla ilaçlanmış ve yoğun kimyasal gübreler kullanılmış sebze ve meyveler konusuna pek değinen yok. Aslında kanserle mücadelede bir numaralı kurum ‘Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ olmalıdır. Oysa onların ‘Kanser Günü’ ile ilgili bir duyurularına rastlamadım. Hatta; bakanlığın televizyonda yayınlanan kamu spotlarında, gıda ile ilgili olarak “Merak etmeyin, her şey kontrol altında” denilmekte. Hâlbuki bazı çalışmalar olmakla birlikte, bunlar son derecede yetersiz. Bazı meşhur hekimlerimiz de “Kurtlu kiraz yiyin” mesajını veriyor. Bir kirazın kurtlu olması, ilaç atılmadığını göstermez. Hatta, kurtları fark edip, hasattan çok kısa bir süre önce ilaç atmış da olabilirler. Kiraz zararlılarına karşı ‘organik mücadele’ yapmanın mümkün olduğunu, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Prof. Dr. Serdar Tezcan ve arkadaşları ortaya koydular.
 
Kanser konusunda Türkiye’de epeyce mistik bir bakış açısı yaygın. Olayın karmaşıklığını sezenler “Ne yapsan boş, kaderdir” noktasına geliyorlar. Yakınlarımızda temiz gıdalar tüketip de kanser olanlar var. Ama şu sorular sorulmuyor: Organik gıda tüketimine ne zaman başladınız? Çevrenizdeki hava kirli mi? İşinizde veya evinizde zararlı kimyasallarla karşılaşıyor musunuz? Kadercilik insanları rahatlatıyor olabilir ancak sonuçları çok fena.
 
Bir de şu iddia ediliyor: “Eskiden yaşam kısa idi, şimdi uzadı; haliyle kanser de arttı”. Bu düşünce çok yanlış. Çünkü çok genç yaşlarda kanser olaylarının görülme sıklığı arttı. Önce kafaları değiştirmek gerekiyor. Bir de dikkatimi çeken bir olay var: Kansere yakalananların önemli bir kısmının akıllarına ancak o zaman organik ürün tüketmek geliyor. Bazen çok geç kalınmış oluyor.
 
Sağlık Bakanlığı’nın kanserle mücadeleyi sigara ve obeziteye yoğunlaştırması çok yetersiz. Aynı anda zararlı tarım ilaçları ve kimyasal gübrelerden arınmak gerekiyor. Tabii sigara ve alkolle mücadele zamanın ruhuna çok uygun olabilir. Tarım ilaçları, kimyasal gübreler ve şirket tohumlarının ise arkasında güçlü yabancı şirketler var. Sağlık Bakanlığı, bildirisinde çok doğru olarak “Kanser sadece bir sağlık sorunu değildir. Sosyal ve ekonomik yönleri de olan insan haklarını etkileyebilen bir sorundur” demiş. İyi de, zararlı tarım ilaçlarından uzak, ‘ekolojik gıdalar’ yemek her vatandaşın hakkı değil mi? Durum buraya geldiğinde, organik ürünlerin Türkiye toplumu için değil de, daha çok ihracat amacıyla üretileceğine dair bazı hedeflerle karşılaşıyoruz. Organik üretimde verimin düşeceği gibi çok doğru olmayan iddialar hep endüstriyel tarımı güçlendirmekte. Organik üretim konudaki desteklerin ise yeterli bir gelişme sağlamadığı zaten biliniyor. Olayı ticaret olarak değil de, bir insan hakkı olarak görmek gerekiyor.
DİĞER HABERLER
İŞÇİYİ DUYMAYANLAR SERMAYENİN EMRİNDE
İŞÇİYİ DUYMAYANLAR SERMAYENİN EMRİNDE

Ülkenin dört bir köşesinde hakları için mücadele eden işçiler, sermayenin ve onu kollayan iktidarın tam karşısında direnişlerini büyütürken Çalışma Bakanlığı ise patronların taleplerini hayata geçiriyor. Bakan’ın duyurduğu yeni program işçinin güvencesizliğini artıracak.

TEMSİLCİ EĞİTİMLERİNİN İKİNCİ ETABI BAŞLADI
TEMSİLCİ EĞİTİMLERİNİN İKİNCİ ETABI BAŞLADI

Sendikamızın düzenli eğitimleri kapsamında gerçekleştirdiği temsilci eğitimlerinin ikinci etabı başladı.

DARBE DÖNEMİNDE İŞÇİ ÇIKARMA YASAĞI (1980-1984)
DARBE DÖNEMİNDE İŞÇİ ÇIKARMA YASAĞI (1980-1984)

12 Eylül 1980, Türkiye işçi sınıfı ve sendikacılık hareketi tarihinde bir dönüm noktasıdır. İşçi sınıfı ve sendikacılık hareketi, daha önceki on yıllarda çeşitli ekonomik, toplumsal ve siyasal güç dengeleri ve mücadeleler sonucunda elde ettiği hak ve özgürlüklerin büyük bir bölümünü önce fiilen, sonra da hukuken elinden kaçırdı.

İŞÇİLER VE SENDİKALAR SOKAKTA, DİRENİŞTE: EKMEK, ADALET VE HAYSİYET
İŞÇİLER VE SENDİKALAR SOKAKTA, DİRENİŞTE: EKMEK, ADALET VE HAYSİYET

2024 güzü işçilerin ve sendikaların ekmek, adalet ve haysiyet mücadelesine tanıklık ediyor. İşçilerin uzun süredir devam eden yaygın tekil direnişlerinin ardından sendikal harekette de hareketlenme yaşanıyor.