BU KADARINA PES!
İnsan hakları, emek hakkı, yaşam hakkı, aklınıza ne gelirse her türlü hakkın savunucuları bu ülkenin astsubayları ölüme yatıyor; duydunuz mu?
İnsan hakları, emek hakkı, yaşam hakkı, aklınıza ne gelirse her türlü hakkın savunucuları bu ülkenin astsubayları ölüme yatıyor; duydunuz mu? Ey kıymeti kendinden menkul, kendi bitmiş adı kalmış iktidarsız hükümet! Sen de duyuyor musun? Ve Genelkurmay Başkanlığı! Bundan daha büyük bir utanç olur mu? Emekli astsubaylar, duymayan kulaklarınız, görmeyen gözleriniz, çarpmayan kalbiniz, kalmamış vicdanınız yüzünden ölüm orucuna başladı.
Bu dünyada örneği görülmemiş tepkinin karşısında susmaya devam mı edeceksiniz? Size duyulan güveni bir kere daha mı boşa çıkartacaksınız? Ölüm orucuna başlayan emekli astsubaylar. Ancak sorun sadece emeklilerin değil, muvazzaflar da özlük halklarıyla ilgili ciddi sorunlar yaşıyorlar. Ama vatanlarına, görevlerine karşı hissettikleri sorumluluk şimdilik onları görevleri başında tutuyor. Peki bu başlatılan ölüm orucunda bir tanesine bile birşey olacak olursa sorumlusu olacağınızın farkında mısınız? Rus ruleti gibi Bir eleştiri de ölüm orucu kararını alanlara. Bence ölümü bir eylem olarak seçmek ancak çıkar yolların tamamını tüketmekle olabilir. Olabilir diyorum çünkü, asıl amaç kazanım sağlamak olmalı, kahraman olmak değil.
Evet aldıkları maaşlar çok düşük, görevdekilerin özlük haklarında sıkıntılar var. Ama hiçbirisi ölerek çözülecek kadar aşılmaz değil. Üstelik hak mücadelesi adım adım yükseltilen bir seyir izler. En son yapılacak olanı en başta yaparsanız bir daha adım atmanız mümkün olmaz. Eğer böylesi keskin karardan dönerseniz de, kimse sizi ciddiye almaz. Acaba bu eylem kararını alan TEMAD yöneticileri, mesela işçi sendikalarına hiç danışmış mıdır? TEKEL Direnişi’nde de aynı eylem kararı alınmıştı. Belki Tek Gıda-İş’e sorulmuş olsaydı alacakları yanıt başka bir eylem şekli belirlemelerine neden olacaktı. Hak mücadelesinde Türkiye sendikal hareketi önemli birikimlere sahip. Bundan faydalanmak kazanım için önemli…
Hoş geldin 8 Mart 2014 yılı 8 Mart’ma da emeği ve kimliği yok sayılarak giriyoruz. Oysa kadın olmadan hayat olmaz. AKP iktidarında eve kapatılmaya çalışılan, töreye her yıl daha fazla kurban verilen kadm, ancak siyasi kirli oyunların zavallı figüranı oldu. Anayasa’nm çalışan herkese tanıdığı sendikalı olma hakkını kullanan kadm işçi ise işverenin cinsel saldırı ve hakaretlerinin hedefi oldu. Hükümet edenlere göre yeri evinin içi olmalıydı işi de, çocuk doğurmak. Bunu sağlamak adına yasal değişiklikler yapılmak istendi. "Sen evinde otur biz izin süreni uzatırız, işini de kaybetmezsin" yalanlarına başvuruldu. Oysa kazın ayağı öyle değildi.
Hiçbir işveren mevcut yasanın dışında uzun süreli ücretli izni kabul etmedi. Eğer hükümet beklediği desteği bulup, yasal değişikliği yapsaydı, işverenler hamile kalan kadm işçiyi kapının önüne koyacak yerine de başka bir kadın işçiyi alamayacaktı. Farkına bile varılmadan kadın evine kapatılacak bir de ailece sefalete mahkum edilecekti. Ama çözümü var tabii ki sistemin. Çok çocuk doğur, ver bir işe çalışıp para getirsin eve. Ne de olsa ağaç yaş iken eğilir.