İŞÇİ HAKLARINI AZINLIK MEBUSLAR SAVUNDU
Meclis´te Ta´til-i Eşgal Kanunu üzerindeki tartışmalar temelde sendika hakkı üzerinde yoğunlaşmıştı. Bu görüşmelerde söz alan Zöhrap, Vartkes, Muradyan ve Boşo efendiler sendika hakkının yasaklanmasına karşı çıkarken, Nezaret mektupçusu Ali Bey ile Dahiliye Nazırı Ferid Paşa sendikaların yasaklanmasını savundular.
Ali Bey, sendikaların iktisat adı altında siyaset yapacakları için yasaklanmasını istiyordu. Ali Bey konuşmasında Fransız işçi konfederasyonu CGT’yi örnek vererek, "Bu amele heyetinin yapmış olduğu hükümet içinde icra-yi hükümetten başka birşey değildir. Bu adeta hükümetin işine müdahale etmektir" demektedir. Ali Bey şöyle devam etmektedir: "Şimdi de ameleye kendi işlerini kendileri yapsınlar diye müsaade edecek olursak, ahd-i karibte [yakın zamanda] bunların mazarratını göreceğiz." Ali Bey, ekonomik amaçlarla kurulacak sendikaların siyaset yapacakları kaygısı içindedir. Böylece, devlete ve hükümete ait olan siyasetle uğraşma yetkisi sendikalar eliyle kullanılacaktır. Eğer sendika hakkı yasaklanmazsa mektep sıralarına kadar yayılan siyaset "amele destgahlarına [atölye] kadar sirayet edecek(tir)". Siyasetin sadece devlete ve hükümete ait bir faaliyet olduğu kalıp yargısı uzun yıllar gücünü koruyacaktır. 1947 Sendikalar Kanunu’nda ve 1982 Anayasası’nda da bu zihniyetin izlerini görmek mümkündür. Ancak bu kaygı sadece devleti koruma ve onun yetkilerine titizlenmekle, devletçi bir zihniyetle sınırlı değildir. TEK görüşmeleri sırasında sendikaların yasaklanmasına ilişkin ileri sürülen görüşlerden biri özellikle önemlidir. Dahiliye Nazırı Ferid Paşa’nın TEK müzakereleri sırasında yaptığı konuşmada yer alan görüşleri yasaklamanın sosyal-sınıfsal özünü açıkça ortaya koymaktadır. "Mücerrebdir (sınanmıştır), şimdiye kadar nerde sendika teşekkül etmiş ise, orada daimi surette sermaye aleyhinde bir esas teşekkül etmiştir. (…) Onun için, burada sermayedaranı daimi surette tehdit altında bulunduracak sendikaların teşkili muzırdır. Muzır olduğundan dolayı Hükümet teşkiline mani olmuştur. (…) Onların teşekkül etmesi (…) üzerine, sermaye sahipleri büyük tehdit altına alınmıştır. Biz ise sermayeye muhtacız ve ona muhtaç olduğumuz bir zamanda, sermayeyi tazyik altına almak caiz değildir.(…) Şimdiki halde sendikanın teşkiline lüzum yoktur. Ne vakit oraya gelirsek, o vakit tetkik olunur. Memleketin ahval-i maliye ve iktisadiyyesi terakki ederse, sendika lâzım mıdır, değil midir? 0 vakit bahsedilir (alkış). Şimdiki halde hiç lüzum yoktur." Vartkes Efendi ise Dahiliye Nazırı’nın aksini savunmaktadır: "Ecnebi sermayedarlar Avrupa’da iş göremez. Çünkü Avrupa’da sermayeleri yüzde on kazanır. Bizde yüzde elli kazanır. Ve bunu nerede kazanırlar. Benim ve sizin cebinizden değil. Ya? 0 bizim ayak altında ezilen binlerce ahalinin göğsünden, yüreğinden çekip kazanırlar. Bizim ahalimizin kanını, bizim ahalimizin terini düşünmüyoruz da, bu sermayedarları düşünüyoruz." TEK müzakereleri sırasında sık sık dile getirilen sermayeyi koruma ve amelenin siyasallaşması kaygısının Ta’tilİş Eşgal’den bu yana geçen yüz yılda varlığı koruduğunu söylemek mümkündür.