Victor Hugo’nun Sefiller ını okudunuz mu, ya da filmini izlediniz mi? Hugo, bu romanda 19. Yüzyıl Fransa’sına bir ayna tutar. Karakter isimleriyle söz edersek, Jean Valjean üzerinden bir hukuk yanlışlığı gösterilir; Cosette üzerinden çocuk işçiliği eleştirisi vardır; Fantine üzerinden ise kadınların yaşayış koşullarının eleştirisi yapılır. Bakın Hugo kitabın önsözünde ne yazmış: ‘Yeryüzünde …… çağımızın üç temel sorunu, erkeğin yoksulluk yüzünden alçalması, kadının açlık yüzünden düşkünleşmesi, çocuğun cehalet yüzünden yeteneklerini geliştirememesi sorunları çözümlenmedikçe; bazı bölgelerde toplumun insanları boğması mümkün oldukça; başka bir deyişle ve daha geniş bir açıdan yeryüzünde cehalet, sefalet bulundukça bu gibi kitaplar faydasız olmayacaktır’. Okumadıysanız, okuyun. 21. Yüzyıl Türkiyesi’nden bir manzara göreceksiniz!
Bu yazınsal girişin ardından, dönelim geçimbilimsel sefalet sorunsalına.
Geçtiğimiz günlerde sefalet indeksi hesaplamaları ve Türkiye’nin yeri ile ilgili haberler ve yorumlar yer aldı gazetelerde ve örütbağlarda (web sitelerinde). Geçtiğimiz hafta Dünya Çevre Günü ile yazmak zorunluluğu konuyu bu haftaya bırakmamıza yol açtı. Zaten, geçtiğimiz hafta içinde Türkiye’de sefalet ortadan kalkmadığı için pek de sorun yok hani!
Sefalet indeksi nedir?
Yoksul olma durumu anlamına gelen sefaletin ölçümü için kullanılan sefalet indeksi (misery index), geçimbilimsel yazında ilk kez, Amerikalı iktisatçı Artur Okun tarafından 1960’larda ortaya atılmış. Okun, formülü basitçe enflasyon ve işsizlik oranının toplamı olarak tasarlamış ve demiş ki, enflasyonun artışı ve işsizliğin kötüleşmesi (artışı) o ülkeye iktisadî ve toplumsal maliyetler çıkarmaktadır.
Daha sonra 1999 yılında Harvard’lı iktisatçı Robert Barro, bu indeksi ‘Barro Sefalet İndeksi’ (BMI) adıyla geliştirmiş. Şöyle ki, enflasyon oranı ve işsizlik oranının toplamına, faiz oranını da eklemiş, bir de Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) düzeltmesi yapmış. Bu son düzeltmede GSYİH’nın cari artış oranı ile eğilim (trend) oranı arasında ilki aleyhine bir açık varsa ekleme; tersi durumda çıkartma işlemi yapılmasını tasarlamış.
2000’li yılların sonlarında Johns Hopkins Üniversitesi’nden iktisatçı Steve Hanke, Barro’nun BMI adıyla geliştirdiği indeksi kendine göre gözden geçirerek daha farklı bir sefalet indeksi geliştirmiş. Aslında Hanke’nin indeksinde ilk üç bileşen ( işsizlik oranı, enflasyon oranı ve faiz oranının toplamları) aynı. Sadece son düzeltme değiştirilmiş. Hanke, son düzeltmede bu üç bileşenin toplamından kişi başına GSYİH’daki yıllık değişim oranını çıkartıyor. Elbette bir çok teknik tartışmalar yapılabilir, hangi işsizlik oranı, hangi ya da kimin enflasyon oranı, hangi faiz oranı, kayıt dışı ekonomi ya da uydu hesaplar dahil milli gelir hesapları mı vb.! Bütün bu sorular ve tartışmalar baki elbette!
Dünya Sefalet İndeksi tablosu
Hanke, haftalık The Economist dergisinin araştırma birimi Economist Intelligence Unit tarafından derlenen (31.12.2013 tarihli) verilere dayalı olarak 89 ülkeyi kapsayan bir Dünya Sefalet İndeksi Tablosu hazırlamış ve yayınlamış. Tabloda en kötü en başta, en iyi en altta.
Türkiye en kötü 13’üncü!
Yukarıda anılan tabloda Türkiye’nin sırası en sefil 13. ülke, 32,7 puan ile. Anımsıyorsunuz, 89 ülke içinde! Hani Türkiye, G20 (en büyük 20 ülke) içindeydi, niye o zaman bu listedeki yeri 69-89 sıraları arasında değil? En iyi ülke Japonya (5,41 puan), ABD 71. (puanı 11,0), Almanya 78. (9,08 puan). Çin ise 82. (7,9 puanla). ABD ve Almanya Çin’den daha sefil yani! Ölçüm öyle gösteriyor, çizelgeyi değiştirecek halimiz yok.
Sonsöz
2004’ten bugüne doğru hesapladığımızda Türkiye’nin sefalet indeksi istikrarlı biçimde düzelmiyor ! Ne istikrar ama! Bu olumsuzluğun nedeni ne acaba? Elbette ki, Türkiye’nin kötü yönetilmesi ! Türkiye’yi kötü yöneten bu G-G-T cinleri neden korkar acaba? Halkçı bir iktisat uygulayacak bir millî iktidardan korkarlar mı, ne dersiniz? Haydi hep birlikte bağıralım : cöööö!