Özelleştirmeler kamunun zarar ettiği gerekçesiyle yapılıyor. Oysa her kamu kurumu başta kamu yararı gözeterek üretim yapıyor. Özelleştirmelerin sayısal verilerin dışında kalan ve görünmeyen zararları da var.
YATAĞAN, Yeniköy, Kemerköy Termik Santralleri ve bağlı kömür ocakları taşınmazlarıyla birlikte satışı onaylanmasının ardından özelleştirmenin nasıl bir yıkım olduğu yeniden gündeme geldi. İster adına kiralama ister, taşeronlaştırma isterse satış denilsin, hepsi aynı şeyi ifade ediyor. Artık kamunun değil kar amacı güden özel sermayenin eline geçmiş oluyor. Özelleştirme sadece ülke ekonomisinde önemli kayıplara neden olmakla kalmıyor. Çalışanlar da ciddi hak kayıpları, iş güvenliği önlemlerinde yetersizlikler ve işsizlikle karşı karşıya kalıyor. Türkiye maalesef ki özelleştirmenin sonuçları acı tecrübelerle gördü. Buna en çarpıcı örnek Soma’da yaşanan katliamda 301 madencinin hayatını kaybetmesidir.
İŞTEN ATILMALARA DİRENDİLER İŞLERİNDEN OLDULAR
Seyitömer’de yaşananlar ise işçinin hiçbir şekilde güvencesinin olmadığına en net gösterge. İşçilerin ücretlerini almak için yaptıkları eylem sonucunda 18 işçi işten atılmıştı. Arkadaşlarının geri alınması için 750 işçi oturma eylemi yapmış bu işçilerin de 576’sının iş akitleri tazminatsız olarak feshedilmişti. Özel sektör özellikle de sendikal örgütlülüğü kırmak için işçinin devir sözleşmesinde tanınan iş güvencesini bir şekilde aşıyor.
DEVİR SÖZLEŞMELERİNDEKİ BOŞLUK
Seyitömer Termik Santralı özelleştirilirken devir sözleşmesine "Alıcı, sözleşme konusu varlıkları devir aldığı tarihten itibaren 3 yıl süreyle, sözleşme konusu varlıklarda nihai pazarlık görüşme süresi itibariyle istihdam edilmekte olan 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi personel sayısını yüzde 95’in altına düşmeyecek şekilde muhafaza etmeyi kabul, taahhüt ve garanti eder" şeklinde bir madde eklendi. Ancak devir sözleşmesinde yer alan bu maddede önemli boşluk olması işverenin istediği gibi hareket etmesine neden oldu. Linyit işletmesi santraldan ayrı bir işyeri olarak gözükmediği için, bu yüzde 95 oranı ağırlıklı olarak santralde çalışan işçi sayısı üzerinden hesaplandı. Yani maden ocakları taşeronlaştırılarak buradaki işçi güvence dışı bırakıldı. Santrallerde sözleşme süresi boyunca da olsa sendikal örgütlülük ve toplusözleşmeli çalışma devam ederken, madenler sendikal örgütlülük de ortadan kaldırıldı. Böylece maden işçisi özelleştirmeden çifte darbe yiyerek mağdur edilmiş oldu. Yatağan Termik Santrali’ni alan işveren, ne kadar da çalışanların işlerini kaybetmesini istemediğini söylese de Seyitömer’de yaşanan acı gerçek verilen sözlere rağmen unutulmadı.
ÖZELLEŞTİRME = ÖLÜM VE YOKSULLUK!
Yatağan Termik Santrali ve bağlı kömür ocakları özelleştiği takdirde özel sektör karını yüksek tutmak için bu kurumları verimli ve ihtiyaca göre kullanmayacak. Kamuda kalmış olsa 10 yılda tükenecek açık ocak kömür rezervinin özel sektörde şartlar zorlanarak 7 yıl içinde tükenebileceği söyleniyor. Oysa kamu kar-zarar hesabı yapmadan kapalı ocak açarak burada üretimi kamu yararına sürdürecek ve 10 yıllık rezervi yeraltını da ekleyerek 20 yıla çıkaracak. Baca gazı arıtma tesisleri, santrallerin ürettiği enerjinin % 10 unu tüketiyor. Çevreye insan ve doğa sağlığına aykırı gaz salmımını engellemek için kurulan sistemin maliyeti yüksek. Özel sektörün bu sistemi kullanıp kullanmayacağı bilinmiyor. Santraller kamuda kalmış olsaydı bu zarar olarak değerlendirilmeyecekti. Baca gazının arıtılmaması pekçok ağır hastalığın da ortaya çıkmasına neden olduğu gibi bölgede yetişen ürünlerinde dalında çürümesine böylelikle doğanın katledilmesine üreticinin de zararına neden olacaktır. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Yatağan’da bir buçuk milyon kömür çıkartılan yerlere zeytin, akasya, incir ağaçları dikiyor, maden sahalarını doğaya kazandırıyor.