EMEK EN YÜCE DEĞERSE
Yazımı yazmak için bilgisayarın başına oturdum ve ne yazsam acaba diye düşünmeye başladım. Geçen hafta Türkiye Barolar Birliği´nin (TBB) çıkarttığı Soma Raporu isimli kitabın haberini okudum.
Yazımı yazmak için bilgisayarın başına oturdum ve ne yazsam acaba diye düşünmeye başladım. Geçen hafta Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) çıkarttığı Soma Raporu isimli kitabın haberini okudum. Aslında yazıyı tamamen bu kitapta yazılanlar üzerine kurmayı planlıyordum ama geçen haftadan bu güne düşüncemde değişiklikler oldu. Kitaba dair ayrıntılı bir yazı mutlaka yazacağım.
Şimdi o kitabın haberini okurken hissettiklerimle bugün yazmayı düşündüğüm konuyu birleştirmek istiyorum. Ben işçi sınıfı hareketini izleyen bir gazeteciyim ve okuyucularım da işçiler ve emek cephesini takip eden duyarlı kişiler. Hepimizin ortak noktası emeğimizle geçiniyor olmamız. Bundan dolayı da, sahip olduğumuz ahlaki değerlerimiz. Hepsine birden "Erdem" diyoruz, onur diyoruz, bu ahlakla birlikte şekillenen karakterlerimiz ve duruşumuz var. İşte bu yüzden de insana ait, alınterine ait ve toplumsal hayat içerisinde kutsal kabul edilen değerlere dair hassasiyetlerimiz var. Bir işçi çalışırken yaşadığı iş kazasından dolayı ölürse işte bu hassasiyetlerimiz, erdemlerimiz yüzünden "iş cinayeti" diyoruz.
TBB’nin Soma Raporu isimli kitabı da bu hassasiyetlerimizde, değerlerimizde ne kadar da haklı olduğumuzu ortaya koyuyor. Çünkü yaşamak ciddi bir iş. Yaşamayı, insanı yok sayan herkes, her kurum insana ve bu değerlere ihanet ediyor. Bunu yapan devlet kurumlan olabilir, iktidar partisi ve herhangi bir bakanlık olabilir, eşiniz olabilir, sevgiliniz olabilir, kardeşiniz olabilir, herhangi biri yada herhangi bir sermaye grubu olabilir.
Bazı insanlar vardır takıntılıdırlar ve kural olarak kabul ettiklerinde hiç esnemezler. Bu çocuklannı yetiştirirken bile böyledir. Yemek saati asla değişmez, süt mutlaka her akşam içilecektir, kimsenin eşyasına dokunulmaz, duvarlara yazı yazılmaz gibi. Ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum ama benim için dokunulmayacak şey insanın canı ve onurudur. İnsanın canı derken bir savaş durumun dışında söz ediyorum. Canıma ve vatanıma dokunanın, canına dokunmaktan da geri durmam. Fakat ekmeğini kazanmak için 3 kuruşa yerin yüzlerce metre altına inen insanın canına hangi hakla dokunulur? Bu dokunanlar kimler tarafından korunur? Ya da bir ülkenin can daman olan kamu kurumları satılırken, işçinin tepkisi kimler tarafından bastırılır? Kıdem tazminatı sadece çalışanın değil, onlann bakmakla yükümlü olduğu çoluğunun çocuğunu teminatı iken nasıl bir ahlaki anlayışla el uzatılabilinir?
Sorular uzar gider. Sorun, bu soruların hergün artmasına rağmen bizim ne yapacağımız ve kimler sorusunun yanıtında yer alanlarla ilişkilerimizi nasıl belirleyeceğimiz. İşte asıl mesele burda. Soma’da maden işçisini yerin altında ölüme mahkum eden, özelleştirmelere karşı yürümeye çalışan işçiyi engelleyen, kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya çalışan iktidara yardım eden, işçi sınıfının değerlerinin hiç birine sahip olmayanlarla yol arkadaşlığı olmaz. En yüce değer Emek ise en değerli de Emekçidir!