PİYASA ekonomisi doğası gereği spekülasyona açıktır ve bu nedenle aşırı kâr hırsının tüketici yani halkın lehine dengelenmesi gerekir.
Demokrasinin derinleşmesi ve kurallı piyasa kavramları tam da bu nedenle doğmuştur.
Devleti yönetenlerin görevi bir yandan demokrasiyi derinleştirip özgürlükleri arttırmak, öte yandan kural koyup adil biçimde uygulayarak, düzenleyici kurum yardımıyla, piyasa ekonomisi içinde kalarak halkın çıkarlarını savunmaktır.
Bunu yapmak yerine popülizm yani halkın yanında görünmek için içi boş sözler ederek tüketiciyi koruyamazsınız. Son dönemde gördüğümüz ekmek ve et fiyatlarına tavan fiyat getirmenin, düşen üretici fındık fiyatlarının yükselmesini istemenin, marketlerin yüzde 500 kâr ettiğini söylemenin sonuç almak yerine ortalığı karıştırmaktan başka bir işe yaramayacağı belliydi. Yaptırımı olmayan, sözle yapılan müdahaleler ne üreticiye ne de tüketiciye hiç bir yarar sağlamaz.
Fiyatları uygulanamayacak tavanlarla sınırlandırsanız bile piyasa bildiğini okur. Çünkü piyasa dinamiği arz ve talebe göre şekillenir.
Et fiyatları yüksek deyip tavan fiyat koymak kolaycılıktır; herkes biliyor ki içeride hayvancılık ölmüşse, buna rağmen oy aldığınız üreticileri korkuturum diye et ithalatı yapamıyorsanız, düzenleyici kurum olarak çalışması gereken kamu kurumuna bakkalcılık yaptırırsanız, bu fiyat düşmez. Plan yapıp, kuralları koyup bu kuralları herkes için eşit uygularsanız, et fiyatları düşer.
Bu kadar çok fırına izin verir, ortak fiyat belirlemelerine göz yumar, belediye denetimini sağlayamaz, talebe göre arz çeşitlemesine izin vermezseniz, belediyeye zararına ekmek yaptırıp sattırsanız bile ekmek fiyatlarını söylediğiniz seviyeye düşüremezseniz.
Fındıkta tekel ya da oligopol bir yapıya izin verir, TMO’yu müdahale kurumu olarak söylediğiniz halde çalıştıramazsanız, bir plan ortaya koyup gerçek piyasa oluşumunu sağlamazsanız, zor durumda kalan üretici düşük fiyatlara mahkum kalır.
Piyasa ekonomisinin sağlıklı işlemesi hamaset değil bilimsel anlayışla sağlanır.