Makina Mühendisleri Odası’nın Adana Şubesi yürütücülüğünde 30 Kasım-2 Aralık 2017 tarihlerinde düzenlenen IX. Ulusal işçi Sağlığı ve iş Güvenliği Kongresi’nin sonuç bildirgesi yayımlandı. Kongreye 472’si delege olmak üzere toplam bin 756 kişi katılmış, düzenlenen sergide 12 firma, kurum ve kuruluş yer almıştı. Kongrede 46 sözlü, 116 poster bildiri sunulmuş, biri açılış paneli, 13 özel oturum, bir forum, bir söyleşi olmak üzere toplam 26 oturum yapılmıştı.
‘İKTİDAR KADER DİYOR’
Bildirgede, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını ‘işin gereği’ olarak gören anlayışın yeni iş cinayetlerine davetiye çıkardığına işaret edilerek şu ifadeler kullanıldı: "Siyasi iktidarın bu alanda yaptığı ‘Hedef Sıfır Kaza’, Güvenli İskele’, Güvenle Büyü Türkiye’ gibi kampanyalar olsa da hükümetin bu alana ilişkin genel politikaları ve Olağanüstü Hal uygulamalarının işçi haklarına yönelmiş olması nedeniyle uygulamaya alınan kampanyalar işlevsiz ve göstermelik kalmakta ve alanda hiçbir etkisi görülmemektedir. Aslında siyasi iktidar iş cinayetlerini, ölümleri kader olarak görmekte önlem almamayı anlayışla karşılamaktadır."
‘ANLAYIŞ: BIRAKINIZ YAPSINLAR’
Çalışma yaşamını yalnızca 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndan ibaret saymanın mümkün olmadığı belirtilen bildirgede, şu görüşlere yer verildi: "Çalışma yaşamı, başta 4857 sayılı iş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olmak üzere birçok yasa ile biçimlendirilmektedir. 2003 yılında yürürlüğe konulan 4857 sayılı yasa ile çalışma yaşamı tamamen esnekleştirilmiş, örgütsüzlük artmış, taşeronda çalışma kat kat artmıştır. Son olarak getirilen ‘kiralık işçilik/özel istihdam büroları’ ile de tamamen ‘bırakın yapsınlar’, ‘bırakın geçsinler’ anlayışına dönülmüştür, iş cinayetlerinin artmasında 4857 sayılı yasa ile getirilen esnek çalışma biçimlerinin önemli bir payı olmuştur."
‘DEMOKRATİK BİR YASA ÇIKARILMALI’
Kongrenin panel ve oturumlarında sunulan görüş ve bildiriler ile yapılan tartışmalar sonucu işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında, atılması gereken bütünlüklü adım, önlem ve düzenlemeler maddeler halinde özetle şöyle ifade edildi:
• Ulusal iş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi bileşenleri, hükümet ve işveren ağırlıklı bir yapıdan çıkartılmalı, çalışan ve meslek örgütleri ağırlıklı hale getirilmelidir. Bu konseyin kararları tavsiye niteliğinden çıkarılarak bağlayıcı ve fonksiyonel bir yapıya kavuşturulmalıdır.
‘DÜZENLEMELER İŞVEREN ÇIKARINA’
• Sosyal hukuk devletinde iş yasaları çalışanların hakkını korumak ve geliştirmek amacını temel ilke edinirken, yapılan bütün düzenlemeler işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan bu yasa ve diğer düzenlemeler iptal edilmeli ve demokratik bir yasa çıkarılmalıdır.
• Uygulamada çocuk ve genç işçiliğin önüne geçilmeli ve kadınları koruyucu önlemler alınmalıdır. Çocuk işçiler örgün eğitime yönlendirilmelidir.
• Kamu kuruluşlarında ve 50’nin altında çalışanın olduğu az tehlikeli işyerlerinde, uzman ve hekim çalıştırılması uygulaması, 2020 yılı beklenmeden hemen başlatılmalıdır.
• Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır. Sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalı, çalışanların sosyal ve ekonomik yaşamları iyileştirilmelidir.
‘UZMANLARA ROL VERİLMELİ’
• Ülkemizdeki iş kazalarının büyük bir çoğunluğunun küçük ölçekli işyerlerinde olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak işçi Sağlığı ve iş Güvenliği Kurulu oluşturma zorunluluğu en az 30 çalışanın bulunduğu işyerlerinde zorunlu hale getirilmeli, kademeli olarak bu sayı daha da aşağıya çekilmelidir.
• İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması bir ekip işidir. Bu ekipte hekimler, mühendisler, teknik personel, sağlık personeli ve iş hijyen ıstı, ergonomist, psikiyatr vb personel yer almalıdır, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında görev yapan tüm personelin mesleki bağımsızlık, çalışma süreleri, yıllık izinleri, kişisel gelişim eğitimleri vb. hususlar yeniden düzenlenmelidir.
• Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki, 100’den fazla çalışanın bulunduğu sanayi işletmelerinde tam zamanlı iş güvenliği mühendisi çalıştırılması zorunlu hale getirilmelidir. 10’dan az çalışanın bulunduğu işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmet bedelinin karşılanmasında SGK prim kaynakları kullanılmamalı bütçede bu kalem için ayn bir kaynak tahsis edilmelidir.
‘İSTATİSTİKLER GERÇEĞİ YANSITMIYOR’
• Uzman ve hekim tarafından ‘tespit ve öneri defteri’ne yazılan hususların, ISİG KATİP sistemine girişinin yapılmasını sağlayacak bir altyapı oluşturulmalıdır. Buraya girilen bilgiler anında Çalışma Bakanlığı tarafından izlenmelidir.
• EĞİTİM ve öğretim müfredatı, temel eğitimden başlanarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunu da içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi yapılmalıdır. Üniversitelerde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yaygın olarak uygulanan yüksek lisans ve doktora programları, sertifika yükseltme aracı olmaktan çıkartılıp akademik, bilimsel alan olarak görülmelidir.
• SGK tarafından yayımlanan İş Kazası ve Meslek Hastalıkları istatistikleri’ gerçekleri yansıtmaktan uzaktır, işyerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalı, bu bilgilerden ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır.
• Meslek hastalıkları sadece tazminat olarak ele alınmamalı öncelik önlemeye verilmeli, meslek hastalıklarının tespiti, tedavisi ve tazmini yönündeki tüm yasal ve idari engeller kaldırılmalıdır.