Ekonomik gidişatı iki yoldan görebiliriz… Birisi, büyüme, işsizlik, yoksulluk, dış borç risk primi, gibi verilere bakarak; Diğeri de üretici ve tüketicinin moral durumuna bakarak.
TÜİK her ay, üretici ve tüketicinin moral durumunu gösteren, ”Ekonomik Güven Endeksi” yayınlıyor. Ekonomik güven endeksi finans sektörü dışında doğrudan iktisadi ajanlarla anket yapılarak hazırlandığı için ekonomik gidişatı, ekonomik verilerden daha gerçekçi gösteriyor.
En son şubat ayında yayınlanan Ekonomik güven endeksinde, tüketici ve sektörlerin tamamında güven sorunu yaşandığı görülüyor. Bu endekslerde güven sınırı100’dür. Ekonomik güven endeksinde yer alan tüketici, reel sektör ve diğer sektörlerin tamamında son bir senede güven endeksi yüzün altına gerilemiştir.
2018 Şubat ayında, tüketici ve inşaat sektörü dışında diğer sektörler 100’ün üstünde iken bu sene Şubat ayında tamamı yüzün altına düştü. Ekonomik güven endeksinde çok hızlı yüzde 24.3 oranında bir düşüş var.
Güven sorunu aynı zamanda moral bozukluğu demektir. Üretici güven duymazsa yatırım yapmaz. Tüketici güven duymazsa harcama yapmaz. Satışlar düşer. Ekonomik gidişat daha çok bozulur.
Bu şartlarda moralimizi nasıl yüksek tutabiliriz?
Türkiye genç ve müteşebbis bir nüfusa sahiptir. Yurt içinde talep durgun ve satışlar düşüktür ve fakat dış pazarlarda talep yüksektir. TL de halen yüzde 24 daha düşük değerdedir. İhracat için fırsat dönemidir. Hükümetin de ihracata ilave teşvik vermesi gerekir. Türkiye’nin bu durgunluktan çıkışında ihracat yardımcı olabilir.
Öte yandan bir ekonomide durgunluk varsa, iktisadi ajanlar uzun süre pasif kalamaz. Daha çok kaybedeceklerini düşünürler. Ekonominin iç dinamikleri harekete geçer. Bu dinamikler ekonomide canlanmaya yol açar ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durgunluktan çıkmasına destek verir.
Siyasi iktidarın üretici ve tüketicideki moral bozukluğunun ve yaşadıkları güven sorununun farkında olması gerekir. Hükümet; yaşanan bir gerçek olduğu için, güven kaybının ve ekonomik durgunluğun algı yaratmakla çözülmeyeceğini bilmelidir. Yaratılmak istenen algı, halkın yaşadıklarına ters gelince, bu defa yönetime karşı daha fazla güven kaybı yaşanır.
Türkiye’nin hukukun üstünlüğünde, insan hakları ve demokratik özgürlüklerde geri düşmesi, ekonomik güven kaybının önemli bir nedenidir. Hükümet bu alanda güven verecek adımlar atmalıdır. Eğer atmıyorsa, halkın demokrasi talebi olmalı ve bunu siyasi tercihlerine yansıtmalıdır.
Halk ve hükümetler hukuk ve demokraside gerilemeyi kısa zamanda fark etmeyebilir. Ancak bugün yaşanan ekonomik sorunların altında birinci derecede hukuk ve demokrasi sorununun olduğunu bilmeli ve yarın kendilerinin her ikisine de ihtiyacı olacağının bilincinde olmalıdırlar.
Hangi ekonomi olursa olsun, durgunluktan çıkış için ‘çıpa’ya ihtiyaç duyar. Türkiye için demokrasi alanında Avrupa Birliği çıpasına, finansal istikrar için ise IMF’ye ihtiyaç var. AB’ye ve IMF’ye ideolojik açıdan bakmamak gerekir. Bunlar piyasa ekonomisi dediğimiz sürece gereklidir.