Dünya yıldırım hızında değişiyor. Dijitalleşme, küreselleşme ve demografik değişimlerin yaşamlarımız, kültürlerimiz, toplumlarımız üzerinde derin bir etkisi var. Sürekli ve hızla yaşanan değişim, sahip olduğumuz işleri ve nasıl çalıştığımızı da etkiliyor. Yeni teknolojiler oyun değiştirici, aynı zamanda da günlük hayatımızın bir parçası. Teknoloji, bir yandan daha yüksek üretkenlik artışı, daha iyi hizmetler ve refahı destekleme kapasitemizi arttırıyor; diğer taraftan yeni iş modelleri ve yenilikçi çalışma şekilleri sağlayarak hem işverenlere hem de çalışanlara daha fazla esneklik sağlıyor.İstihdam Görünümü” Raporu, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından bu yıl “işin geleceği” teması ile yayınlandı. Raporda öne çıkan sonuçlar şu şekilde: n OECD ülkelerinde çalışma çağındaki nüfus hızla artıyor.
– Çok sayıda çalışan dijitalleşmenin ortaya çıkardığı yeni işler için doğru becerilere sahip değil. Bu anlamda, her 10 çalışandan 6’sında temel bilgi iletişim teknolojisi (BİT) becerisi bulunmuyor veya çalışanların bilgisayar deneyimi yok.
– Standart dışı işlerde çalışanların (serbest meslek sahipleri, yarı zamanlı çalışanlar ve tele çalışanlar), standart çalışanlara göre sendikalaşma olasılıkları yüzde 50 daha az. Bununla birlikte, söz konusu çalışanların işsiz kaldıklarında gelir desteği almaları yüzde 40-50 düzeyinde daha düşük bir olasılık. Bu anlamda, sosyal korumanın “işin geleceğine” uyumlaştırılması gerekiyor.
– Standart dışı işlerin artık çok daha yaygın olduğu görülüyor. Bu bakımdan, her 7 çalışandan biri serbest meslek sahibi ve her 9 çalışandan biri de geçici sözleşme ile çalışıyor.
Çalışanları zorluyor
Dijital dönüşüm, çalışanlar açısından bazı zorluklar yaratıyor. Örneğin, orta nitelikli işlerin bu derin dönüşüme giderek daha fazla maruz kaldığı görülüyor. Yapılan tahminlere göre, gelecek 15-20 yılda otomasyonun bir sonucu olarak mevcut işlerin yüzde 14’ü ortadan kalkabilir ve bireysel işlerin otomatikleştirilmesiyle mevcut işlerin yüzde 32’si daha fazla değişebilir.
Rapora göre, geçtiğimiz on yıla kıyasla OECD ülkelerinde çalışma çağında olan nüfus içinde istihdama katılanların sayısı artmış durumda. Yani, geçmişe göre çok daha fazla sayıda kişi bir Bununla birlikte, raporda yer alan sevindirici sonuçlardan biri de teknolojik değişimin yol açtığı mevcut eğilimlerin şu ana kadar yapısal bir işsizliğe neden olmamış olması. Çoğu OECD ülkesinde istihdamın arttığı görülüyor ve daha da sevindirici olan kadınların istihdamdaki payında önemli bir artışa söz konusu. Emeklilik yaşlarındaki yükselmenin bir yansıması olarak istihdamdaki yaşlı kadın ve erkeklerin oranı da kısmen artmış. Dahası, mevcut işlerin kalitesinde bazı yönlerden iyileşmiş durumda. Rapora göre, 20 yılda OECD ülkelerinde yüksek nitelikli işlerin payı % 25 artmış. Gelişmekte olan bazı ekonomiler de kayıt dışı istihdamı azaltmada ilerleme kaydetmiş.
Değişime hazır olmalı
Ayrıca “yaratıcı yıkım süreci” devam ediyor. OECD verilerine göre, bu durum, örneğin imalat sektöründeki istihdamın 20 yılda yüzde 20 oranında azalmasına sebep olurken, hizmetler sektöründeki istihdamı yüzde 27 düzeyinde artırmış. Söz konusu durum, işgücü piyasasının kutuplaşmasına da katkıda bulunuyor. Bu bakımdan, işgücü piyasasında düşük nitelikli ve özellikle yüksek nitelikli işlerin payları artarken, orta nitelikli işlerin payı azalıyor.
İşgücü piyasasında aynı zamanda, dijital teknolojileri yenileştiren ve benimseyen “süper yıldız firmalar” ve dijitalleşmeye ayak uydurmak için mücadele eden sayısız firma arasında genişleyen bir ayrılık gözlemleniyor.
Orta sınıfın tükenmesine yol açabilir
Yaş, cinsiyet ve sosyo-ekonomik durum açısından birçok insan yeni teknolojilere erişemediğinden dijitalleşme eşitsizliklere yol açıyor. Bu anlamda, “dijital bir bölünme” yaşanıyor. İşgücü piyasası açısından düşündüğümüzde de teknolojik gelişmeler sonucunda ortaya çıkan yeni ve daha iyi işlerden herkesin faydalanabildiğini söylemek maalesef mümkün değil. Pek çok kişi güvencesiz çalışma modellerinde sıkışıp kalmış durumda. Dahası, teknolojik ilerleme birçok düşük kaliteli ve güvencesiz işin ortaya çıkmasına da yol açtığından orta sınıfın “tükenmesi” konusunda gerçek ciddi bir endişe mevcut.