TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ ILO RAPORU
Türkiye, 1932 yılından beri, Birleşmiş Milletler ailesinin en eski üyesi olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (International Labour Organization, ILO) üyesidir.
ILO 2021 YILI TÜRKİYE RAPORU
Türkiye, 1932 yılından beri, Birleşmiş Milletler ailesinin en eski üyesi olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (International Labour Organization, ILO) üyesidir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün organlarından biri olan Uluslararası Çalışma Bürosu’nun İngilizce adının kısaltması da ILO’dur (International Labour Office, ILO). Bu iki kavram karıştırılmamalıdır.
Uluslararası Çalışma Örgütü, hükümet, işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan üçlü yapısıyla, uluslararası örgütler içinde özgün bir yere sahiptir.
ILO, çalışma yaşamının çeşitli alanlarına ilişkin kurallar belirleyen Sözleşmeler kabul eder. Ülkeler tarafından onaylanan Sözleşmeler bu ülkeleri bağlar. Ülkeler, onayladıkları Sözleşmelerin uygulanması konusunda çeşitli denetim mekanizmalarına bağlıdır. Bu mekanizmalardan biri, Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanması Konusunda Uzmanlar Komitesi’dir. ILO Yönetim Kurulu tarafından belirlenen 20 üyeden oluşan Uzmanlar Komitesi, ILO’ya yapılan bildirimler temelinde, her yıl Uluslararası Çalışma Konferansı’na sunulmak üzere bir rapor hazırlar ve yayımlar. Bu raporda, Uzmanlar Komitesi’nin gözlemleri ve çeşitli kesimlerin sendikal hak ihlalleri iddialarının özeti bulunur.
Uzmanlar Komitesi yalnızca “gözlem” yapabilir, değerlendirme ve eleştiri yapamaz.
2021 yılında Uzman Komitesi’nde Japonya, Yunanistan, Lübnan, Brezilya, ABD, Panama, Fas, Sierra Leone, Fransa, Rusya Federasyonu, Birleşik Krallık, Tayland, Güney Afrika, Avustralya, Arjantin, Kamerun, Madagaskar, Hindistan, Trinidad ve Tobago ile Almanya’dan iş hukuku uzmanları görev yapıyordu. Türkiye’den bir iş hukuku uzmanı bu komitede yoktu.
Bu raporda yer alan ülke ve sözleşmelere ilişkin gözlemlerden ancak çok küçük bir bölümü, her yıl Haziran ayında toplanan ILO Uluslararası Çalışma Konferansı’nda üçlü yapıda oluşturulan Standartların Uygulanması Komitesi’nde ele alınır ve incelenir. Standartların Uygulanması Komitesi, hükümet, işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan büyük bir yapıdır ve bu Komite’nin kararları, işçi ve işveren kesimlerinin ortak görüşü olarak oluşur. Bu nedenle, Komite’de alınan kararlar bir uzlaşma niteliğindedir ve herhangi bir yaptırımı yoktur.
Uzmanlar Komitesi raporları, ülkelerdeki durumun tespiti açısından önemlidir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 109. Oturumu, 2020 yılında covid-19 salgını nedeniyle 2021 yılına ertelendi. ILO Genel Müdürü Guy Ryder’ın ILO üyesi devletlere gönderdiği 12 Şubat 2021 tarihli mektupta, 109. Oturumun 7-18 Haziran 2021 günleri için planlandığı belirtildi.
2021 yılı Haziran ayında toplanması öngörülen Uluslararası Çalışma Konferansı 109. Oturumu’na sunulmak üzere Uzmanlar Komitesi tarafından hazırlanan 817 sayfalık rapor da kısa bir süre önce yayımlandı.
Bu raporda Türkiye, onaylamış bulunduğu 16 Sözleşmeye ilişkin şikâyet iddiaları ve gözlemler nedeniyle yer almaktadır. Türkiye, ILO’nun bugüne kadar kabul ettiği 190 Sözleşmeden 59’unu onaylamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Anayasamızın emredici hükmü gereği, bu Sözleşmeleri uygulamakla yükümlüdür.
Anayasamızın 90. maddesine 7.5.2004 gün ve 5170 sayılı yasayla eklenen hüküm, Türkiye’nin onayladığı ILO Sözleşmelerini doğrudan uygulanır kılmıştır. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin onayladığı ILO Sözleşmeleri ile Türkiye’nin çalışma mevzuatının herhangi bir konuda çelişmesi durumunda, ILO Sözleşmesi doğrudan uygulanacak, onunla çelişen iç mevzuat hükümleri “yok” (“zımnen mülga”) sayılacaktır. Anayasanın ilgili hükmü şöyledir:
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Anayasamızın 90. maddesine yapılan eklemenin içeriğinin biraz açılmasında yarar vardır:
(a) Anayasamızdaki bu düzenleme, Türkiye’nin taraf olduğu tüm insan hakları sözleşmelerini kapsamaktadır. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin onaylamış olduğu tüm ILO Sözleşmeleri bu kapsamdadır. Türkiye, onayladığı ILO Sözleşmeleri ile iç mevzuatının çelişmesi durumunda, ILO Sözleşmesini uygulamakla yükümlüdür. Ancak, onaylama sürecinden geçmeyen bildirgeler ve tavsiye kararları, bu kapsamın dışındadır.
(b) Bu düzenleme, yasalarla sınırlı değildir. Anayasa’ya eklenen cümlede, “milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi” ifadesi yer almaktadır. Diğer bir deyişle, uluslararası antlaşmalarla yalnızca “kanun”un değil, bir bütün olarak “mevzuat”ın çelişmesi durumunda da bu uygulama zorunludur. Burada ortaya çıkan bir sorun, uluslararası antlaşma ile Anayasa’nın çelişmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Böyle bir durumda da uluslararası antlaşma uygulanmak zorundadır. Anayasanın kendisi de bir kanundur.
(c) Bu madde metninde yer alan “esas alınır” ifadesi, uluslararası sözleşmelerin ulusal hukuka üstün tutulduğu anlamına gelmektedir. Ancak, ulusal hukuk, uluslararası sözleşmeden daha ileri haklar tanıyorsa, ulusal hukuk uygulanacaktır. Aynı konuda farklı düzenleme yapan birden çok uluslararası sözleşme varsa, en ileri haklar getiren sözleşme uygulanmak zorundadır.
(ç) Bu düzenleme, yargıyı olduğu kadar yürütmeyi ve yasamayı da bağlamaktadır. Yargı organları bu genel ilkeye göre hareket etmelidir. Yargıçlar, taraflarca ileri sürülmese bile, kendiliklerinden uluslararası sözleşmeyi dikkate alarak karar vermelidir. Yürütme, karar verir ve uygularken, uluslararası sözleşmeye öncelik vermelidir. Yasama organı yeni bir yasa çıkarırken, uluslararası sözleşme ile çelişilmemesine dikkat etmelidir.
(d) Sözkonusu düzenleme, uluslararası denetim organlarının kararlarını da göz önüne almalıdır. Bu konu özellikle ILO Sözleşmeleri için son derece önemlidir. ILO Sözleşmeleri kısa metinlerdir ve özellikle son 70 yıllık dönemde önemli kararlarla yorumlanmış ve zenginleştirilmiştir. Öncelikle ILO Yönetim Kurulu tarafından kendi üyeleri arasından oluşturulan Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi’nin ILO Yönetim Kurulu tarafından onaylanan kararları, Anayasa’nın 90. maddesindeki değişiklik sonrasında bağlayıcılık kazanmıştır. Aynı şekilde, ILO Yönetim Kurulu tarafından atanan 20 hukukçudan oluşan Uzmanlar Komitesi’nin kararları da bağlayıcıdır. ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi, ILO Yönetim Kurulu’nun kendi üyeleri arasından belirlediği 3 işçi, 3 işveren ve 3 hükümet temsilcisinden oluşmaktadır. Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi, yapılan şikâyet başvuruları temelinde bir ülkenin örgütlenme özgürlüğüne ilişkin ILO Sözleşmelerine ilişkin uygulamalarını denetlemekte ve bu saptamalarını bir rapor halinde ILO Yönetim Kurulu’na sunmaktadır. ILO Yönetim Kurulu da bu raporu onaylamakta ve ILO Resmî Gazetesi’nden yayımlamaktadır.
Tekgıda-İş Sendikacılık Akademisi, ILO Uzmanlar Komitesi’nin 2021 yılına ilişkin raporunun Türkiye’ye ilişkin bölümlerinin bir özetini sunmaktadır.
87 No’lu Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi
87 sayılı Sözleşme, çok geniş bir sendikalaşma hakkı tanımaktadır. Sözleşmeye göre, işçiler ve işverenler, hiçbir ayrım yapılmaksızın ve önceden izin almaksızın çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla örgüt kurabilirler. Bu Sözleşmede yer alan güvencelerin silahlı kuvvetler mensuplarına ve polislere ne ölçüde uygulanacağı ülke mevzuatıyla belirlenmektedir.
Bu Sözleşmenin uygulanmasına ilişkin ILO Yönetim Kurulu Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi kararları, barışçıl olmak koşuluyla, “temel hizmetler” dışındaki tüm alanlarda ve sektörlerde, devletin yönetiminde görev almış üst düzey devlet memurları dışındaki tüm ücretli çalışanlar için, genel grev dahil her türlü işçi eylemini de meşru ve yasal kabul etmektedir. Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi’nin oybirliğiyle aldığı, ILO Yönetim Kurulu tarafından oybirliğiyle onaylanan ve ILO’nun Resmî Gazetesi’nde yayımlanan kararları, Sözleşmenin tamamlayıcısı içtihatlardır ve Sözleşmeyi onaylamış ülkeler açısından bağlayıcıdır.
Türkiye 87 sayılı Sözleşmenin onaylama işlemlerini 12 Temmuz 1993 tarihinde tamamlamıştır.
Uzmanlar Komitesi raporunun 87 sayılı Sözleşmeye ilişkin bölümünde, Türkiye’de geçici iş ilişkisi (işçi kiralama ilişkisi) içinde çalıştırılan işçilerin sendikalaşma hakkının kullanılmasında karşılaşılan zorluklara ilişkin şikâyet özetlendikten sonra şu talep iletilmektedir: “Komite, Hükümet’ten, üçlü istihdam sözleşmesi düzenlemesi içindeki işçilerin haklarının uygulamada nasıl kullanıldığına ilişkin somut örneklerle, bu konuyla ilgili daha fazla bilgi temin etmesini talep etmektedir.”
Uzmanlar Komitesi raporunda 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında sivil özgürlüklerin kullanılmasında yaşanan sorunlar konusunda Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) şikayetine gönderme yapılarak şöyle denmektedir: “Komite, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun, darbe girişiminden ve Hükümet tarafından sivil özgürlükler konusunda dayatılan katı kısıtlamalardan sonra işçilerin özgürlük ve haklarının daha da kısıtlanmış olduğu iddialarına ilişkin gözlemleri konusunda kaygılarını ifade etmektedir.” Komite, 13 Kasım 2018 tarihinde Lastik-İş Sendikası genel başkanının öldürülmesi ve 26 sendika üyesinin, 2016 yılı Mart ayında bir özel şirkette örgütlenme hakkının tanınması talebi konusunda bir protesto eylemine katıldıkları için toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ilişkin yasayı ihlal ettikleri gerekçesiyle, 2 Kasım 2018 tarihinde, ertelenmiş de olsa 5 ay hapisle cezalandırılmış olması iddiası konusunda “kaygısını ifade etmektedir”.
Komite, Eğitim-Sen Genel Sekreteri’nin 2019 yılı Mayıs ayında bir basın toplantısı sürecinde tutuklanmasını ve ILO Konferansına katılamamasını; TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ve dört diğer sendika görevlisinin 2017 yılında Gaziantep’te bir kargo şirketinden haksız bir şekilde çıkarılan işçileri ziyaret etmesi ve bir basın toplantısı düzenlemesi nedeniyle tutuklanmasını; TÜMTİS yöneticilerinden Nurettin Kılıçdoğan’ın halen cezaevinde olmasını; DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun 2016 yılı Haziran ayında muhalefet partilerinin toplantısında yaptığı konuşma nedeniyle yargılanmasına ilişkin ITUC iddiaları konusunda kaygılarını ifade etmektedir. Komite ayrıca, 2016 yılında işten çıkarılan kamu görevlileri ve akademisyenler konusuna dikkat çekmekte ve bu konularda Hükümet’ten açıklama beklediğini iletmektedir. Komite ayrıca, 31 Mart 2019 tarihindeki yerel seçimlerden sonra Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş ve Memur-Sen’e bağlı Bem-Bir-Sen üyelerine uygulanan baskı ve taciz konusunda Memur-Sen iddialarına ilişkin kaygılarını belirtmektedir.
Raporda yargı mensuplarının ve ceza infaz koruma memurlarının örgütlenme hakkının 4688 sayılı yasanın 15. maddesi uyarınca ihlal edildiğine de dikkat çekildi. Komite raporunda, Türkiye’de grev hakkı konusundaki kısıtlamalar vurgulanarak özellikle grev ertelemeleri eleştirildi ve grevlerin ancak tam anlamıyla “temel hizmetler” kabul edilen alanlarda veya derin bir ulusal kriz durumunda ertelenebileceğine dikkat çekildi ve devlet adına yetki kullanan kamu görevlileri dışında herkesin bu haktan yararlanması gerektiği belirtildi.
98 No’lu Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi
98 sayılı Sözleşme işçileri sendika karşıtı ayrımcılığa karşı korumaktadır. Hükümetler, işverenler ve işveren örgütleriyle işçi örgütleri arasında istihdam koşullarının toplu iş sözleşmeleriyle özgürce belirlenmesini teşvik etmek ve desteklemek zorundadır. Bu Sözleşme, devletin yönetiminden sorumlu devlet memurlarını kapsamamaktadır.
Türkiye 98 sayılı Sözleşmenin onay işlemlerini 23 Ocak 1952 tarihinde tamamlamıştır.
Komite raporunda, devletin yönetiminde görev alan kamu görevlileri, silahlı kuvvetler ve polis dışında tüm kamu çalışanlarının özgür toplu pazarlık hakkından yararlanması gerektiği ve ceza infaz koruma memurlarının da bu kapsama alınması gerektiği belirtildi. Komite, ITUC’un 2019 yılındaki gözlemlerine göre 11 binden fazla KESK üye ve temsilcisinin sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarıldığını veya görevinden uzaklaştırıldığını belirterek, bu konuda Hükümet’in bilgi vermesini talep etti. Komite, 2016 yılından sonra işten çıkarılanlara ilişkin itiraz süreçlerinin hızlandırılması gerektiğini belirtti. Komite, yüzde 1 barajının altında kalan bazı sendikaların da toplu sözleşme ehliyetine sahip olmasını sağlayan düzenlemenin 12 Haziran 2020 tarihinde sona erdiğini belirterek, bu uygulamanın uzatılıp uzatılmayacağı konusunda kendisinin bilgilendirilmesini istedi.
Komitenin çok önemli taleplerinden biri, yürürlükteki mevzuatın değiştirilerek, bir sendikanın işyerinde veya işletmede temsil niteliğine sahip olmaması durumunda o birimdeki tüm sendikaların ayrı ayrı veya birlikte kendi üyeleri adına (işyeri veya işletme çoğunluğu aranmadan) toplu iş sözleşmeleri imzalamalarının mümkün kılınmasıydı. Komite, kamu çalışanlarının toplu pazarlıkta ele alamayacakları belirtilen konuların da ilgili yasadan çıkarılmasını istedi.
29 No’lu Zorla Çalıştırma Sözleşmesi
29 sayılı Sözleşme, kişilerin cezai yaptırım baskısı altında çalıştırılmalarını yasaklamaktadır. Ancak zorunlu askerlik hizmeti, yargı kararıyla yaptırılan çalışma, acil durumlarda istenen çalışma gibi uygulamalar Sözleşmenin kapsamı dışındadır.
Türkiye 29 sayılı Sözleşmenin onay işlemlerini 30 Ekim 1988 tarihinde tamamlamıştır.
Komite, insan kaçakçılığına ilişkin olarak TİSK’in ilettiği başvuru konusunda değerlendirmeler yaptı ve Hükümet’in insan kaçakçılığıyla ilgili çabalarını takdirle karşılarken bu konuda özellikle cinsel istismar ve işçi istismarını önlemek amacıyla daha etkili yaptırımlar uygulanması gerektiğini belirtti.
81 No’lu İş Teftişi Sözleşmesi
81 sayılı Sözleşme, endüstriyel işyerlerinde (madencilik ve taşımacılık dışta bırakılabilir), çalışma koşullarında ve işçilerin korunmasında mevcut yasal düzenlemelerdeki boşlukların tespiti ve bu hukuki düzenlemelerin uygulanmasından sorumlu bir iş müfettişliği sisteminin kurulmasını öngörmektedir.
Türkiye 81 sayılı Sözleşmenin onay işlemlerini 5 Mart 1951 tarihinde tamamlamıştır.
Komite, Hükümet’ten, işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimleri sayısında 2019 yılında görülen yüzde 75’lik düşüşün nedeninin açıklanmasını ve işyerlerinde tespit edilen iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin istatistiklerin (özellikle madencilik sektöründe ve taşeronluğun yaygın olduğu sektörlerde) iletilmesini talep etti. Komite, 2015 yılında işçi sağlığı ihlallerine uygulanan para cezalarının etkisine ilişkin bilgi verilmesini istedi ve teftiş hizmetleriyle yargı arasındaki işbirliğinin daha etkili hale getirilmesini talep etti. Komite, iş müfettişleri sayısında bir artış olmadığına dikkat çekerek ve iş müfettişlerinin görevlerini gerektiği gibi yerine getirebilmesi için gereken önlemlerin alınmasını isteyerek, işyerlerinin ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanmasını sağlayacak şekilde sık ve kapsamlı bir biçimde denetlenmesi gerektiğini belirtti.
111 No’lu Ayırımcılık (İş ve Meslek) Sözleşmesi
111 sayılı Sözleşme, mesleki eğitime erişim, istihdama ve belirli mesleklere erişim ve istihdam koşulları konusunda ayrımcılığı önlemeyi amaçlamaktadır.
Türkiye 111 sayılı Sözleşmenin onay işlemlerini 19 Temmuz 1967 tarihinde tamamlamıştır.
Komite, KESK’in 31 Ağustos 2020 tarihli başvurusunu ve Hükümet’in 4 Kasım 2020 tarihli yanıtını değerlendirdi. Komite, Hükümet’in bu konuda verdiği yanıtın yeterli olmadığına dikkat çekerek Terörle Mücadele Yasası’nın ve Türk Ceza Yasası’nın gazeteciler, yazarlar ve yayıncılara uygulanmasına ve bu konudaki davalara ilişkin bilgi talep etti. Komite, Eğitim-Sen’in çok sayıda üyesinin keyfi bir biçimde işten çıkarıldığı iddiasını dile getirdi ve bu konuda Hükümet’in yanıtını değerlendirdikten sonra, kamu sektöründe aralarında öğretmenlerin de bulunduğu işten çıkarmalar konusunda ve bunların devletin güvenliğiyle ilgisi konusunda bilgi talep etti. Komite, işe iadelere ilişkin başvuruların sonuçları konusunda da bilgilendirilmeyi istedi. Komite, yargılama sürecinin uzunluğu konusunda KESK’in iddialarına ilişkin Hükümet görüşlerini de öğrenmek istedi. Komite, Hükümet’ten, siyasi görüşleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kalıp işten çıkarıldığını ileri süren kamu çalışanlarının şikayetlerine ilişkin bilgi talep etti. Komite, istihdamda cinsiyete dayalı eşitliğin teşvik edilmesinin önemini vurgulayarak, kadınların uygun eğitim ve mesleki eğitim olanaklarının ve kayıt içi ve ücretli istihdam olanaklarına erişimlerinin teşviki için yapılan çalışmaların hızlandırılmasını istedi.
115 No’lu Radyasyondan Korunma Sözleşmesi (onay tarihi: 15 Kasım 1968),
119 No’lu Makinaların Korunma Tertibatı ile Techizi Sözleşmesi (onay tarihi: 13 Kasım 1967),
127 No’lu Azami Ağırlık Sözleşmesi (onay tarihi: 13 Kasım 1975),
155 No’lu İş Sağliği ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme (onay tarihi: 22 Nisan 2005),
161 No’lu Sağlık Hizmetlerine İlişkin Sözleşme (onay tarihi: 22 Nisan 2005),
167 No’lu İnşaat İşlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi (onay tarihi: 23 Mart 2015),
176 No’lu Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi (onay tarihi: 23 Mart 2015),
187 No’lu İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi (onay tarihi: 16 Ocak 2014)
İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin bu sözleşmelerin uygulanması konusunda KESK, ITUC, TİSK ve Memur-Sen başvuruda bulundu. Komite, Hükümet’ten, Covid-19 koşullarında onaylanmış işçi sağlığı sözleşmelerinin pratikte uygulanmasını sağlayacak önlemler konusunda bilgilendirmesini talep etti. Komite, Hükümet’in özellikle metal, madencilik ve inşaat sektörlerinde ve işçilerin makina kullandığı yerlerde iş kazalarının azaltılması için gerekli önlemleri almaya devam etmesini istedi.
135 No’lu İşçi Temsilcileri Sözleşmesi
135 sayılı Sözleşme, sendikalar veya üyeleri ile işçiler tarafından doğrudan seçilen işçi temsilcilerinin güvencelerini sağlamakta ve görevlerini zamanında ve verimli bir şekilde yerine getirmeleri için gereken olanakların onlara işverenlerce sağlanmasını öngörmektedir.
Türkiye 135 sayılı Sözleşmenin onay işlemlerini 12 Temmuz 1993 tarihinde tamamlamıştır.
Komite, 2016 yılı Temmuz ayındaki darbe girişimi sonrasında aralarında sendika temsilcilerinin de bulunduğu çok sayıda kamu görevlisinin Olağanüstü Hal Kararnameleri kapsamında işten çıkarıldığını hatırlatarak, işçi temsilcilerinin bu görevleri veya sendika üyelikleri veya sendikal faaliyetlere katılmaları nedeniyle işten çıkarılmış olmamasını talep etti. Komite, Hükümet’in gönderdiği ayrıntılı ve güncel bilgileri dikkate aldığını belirtti ve bu uygulamalardan etkilenen sendika temsilcilerinin sayısı konusunda bilgi talep etti.
138 No’lu Asgari Yaş Sözleşmesi
138 sayılı Sözleşme, çocuk işçiliğini etkin bir biçimde sonlandırmayı ve asgari çalışma yaşını gençlerin fiziksel ve zihinsel gelişimine engel olmayacak bir düzeye çıkartmayı amaçlamaktadır.
Türkiye 138 sayılı Sözleşmenin onay işlemlerini 30 Ekim 1998 tarihinde tamamlamıştır.
Komite, Hükümet’in çocuk işçilikle mücadele konusundaki çabalarını gerektiği gibi kaydetmekte ve tüm sektörlerde çocuk işçiliğinin bir süreç içinde ortadan kaldırılması için gerekli önlemleri almaya devam etmesini istemektedir.
182 No’lu En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi
182 sayılı Sözleşme, 18 yaşın altındaki tüm kişileri “çocuk” kabul etmektedir. Sözleşme, her türlü kölelik ve kölelik benzeri uygulamayı (çocukların satışı veya kaçırılması, borç karşılığı çocukların çalıştırılması, çocuklara askerlik yaptırılması), çocuk fuhşunu ve pornografisini, çocukların yasadışı işlerde kullanılmasını ve çocuğun sağlığı, güvenliği ve ahlakına zarar verecek her türlü çalışmayı yasaklamaktadır.
Türkiye 182 sayılı Sözleşmenin onay işlemlerini 2 Ağustos 2001 tarihinde tamamlamıştır.
Komite, Hükümet’ten göçmen ve sığınmacı çocuklar dahil 18 yaşın altındaki çocukların kaçırılmasıyla mücadele çabalarını sürdürmesini ve bu konuda alınan önlemler konusunda yeni bilgiler sağlamasını talep etmektedir. Komite, Hükümet’ten çocuk kaçakçılığı konusunda tespit edilen, soruşturulan, yargıya aktarılan ve hüküm verilen ve aynı zamanda bu bağlamda uygulanan cezalara ilişkin bilgi istemektedir. Komite, 18 yaşın altındaki tüm çocukların tarım sektörü dahil tüm tehlikeli işlerden uzat tutulmasını ve bu alanda sağlanan ilerlemeye ilişkin bilgi vermesini talep etmektedir. Komite, Hükümet’in mevsimlik fındık işçiliğinde çalıştırılan çocuk işçilerin sayısının azaltılması konusunda uyguladığı projelerin sonuçlarına ilişkin bilgi talep etmektedir. Tarım sektöründe teftiş faaliyetlerinin bulunmaması nedeniyle, 18 yaşından küçük işçilerin mevsimlik fındık tarımında tehlikeli işlerde çalışmasını önlemek amacıyla, mevsimlik tarımsal faaliyetin sürdürüldüğü işyerlerinde iş müfettişlerinin gerekli önlemleri almasını talep etmektedir.