GÜLME SIRASI İŞÇİYE DE GELECEK
Fransız gıda şirketi Bel, Tekirdağ Çorlu’daki fabrikasında yasaları çiğniyor, halk sağlığıyla oynuyor. İşçilerin grevde olduğu fabrikada 2 aydır direniş devam ederken üretim beyaz yaka ve depo çalışanlarına yaptırılıyor.

Simit çay ikilisinin yanında genellikle Karper peynir tercih ederiz. Sabah vapurda, ofiste, okulun kantininde her yerde hızlıca ve bıkmak bilmediğimiz karın doyurma yöntemlerimizden birisidir. Ancak Karper peynir artık yasa dışı üretiliyor. Çünkü Karper fabrikasında işçiler toplu sözleşme talebiyle grev yapıyor. Bu peyniri ortaya çıkaran 60 kişilik ekip fabrika önüne kurulan çadırda toplu iş sözleşmesi masasına oturmayı beklerken üretim ise beyaz yaka, depo elamanı ve dışarıdan getirilen birkaç kişiyle devam ediyor.
FRANSIZ FİRMASI YASAYI ÇİĞNİYOR
Karper peynirlerini Fransız firması Bel üretiyor. Bel, aynı zamanda reklamlarda gülen inek amblemiyle gördüğümüz La Vache qui rit, Kiri, Babybel gibi markaları da bünyesinde bulunduruyor.
Televizyon ekranlarında boy boy reklamları yer alan bu Fransız firmasında grev başlayalı neredeyse 2 ay oldu. Biz de direnişi yerinde görmeye Tekirdağ’ın en büyük ilçesi Çorlu’ya gittik.
Çorlu, Trakya’nın en büyük yerleşim yeri. Nüfusu 263 bine yakın. Sanayi şehri ve geniş düzlük üzerine kurulu bu ilçede yüzlerce fabrika var. Haliyle nüfusunun önemli bir kısmı da işçilerden oluşuyor.
‘DİRENİŞİMİZ ŞANLI, GAYET İYİYİZ’
Çorlu’nun merkezinde iniyoruz otobüsten. Merkezden fabrikaya ulaşım özel araçlarla sağlanıyor. Arabası olan diğer işçileri de alarak direniş alanına gidiyor. Sendika da araç ve yakıt konusunda işçilere destek de bulunuyor.
Bizi Çorlu’da karşılayan işçi Turgay Çamlıbel. Araca binince doğrudan başlıyoruz muhabbete. “Direniş nasıl gidiyor” diye soruyorum. Çamlıbel oldukça güler yüzlü ve enerjik. “Direnişimiz şanlı. Gayet iyiyiz” şeklinde cevap veriyor.
Fabrikanın önüne vardığımızda geniş bir direniş alalına girdiğimizi fark ediyorum. Kenardan çift şeritli ana yol geçiyor. Onlarca işçi var. Tahtalardan, hasır ve kilimlerden kurulmuş yörük çadırını andıran devasa bir çardakta direniyor işçiler. Fabrika kapısının hemen önünde “Bu iş yerinde grev var” pankartının altına kilim ve halı sermiş kadın işçiler örgü örüyor muhabbet ediyor.
Vardığımızda öğle yemeği saatine denk geldiğimizi anlıyorum. Birkaç fotoğraf çekmek istiyorum. Turgay Çamlıbel “Önce yemek ye sonra başlarsın çalışmaya, yoksa bereketi kaçar” diyor.
Yemekleri işçilerin sendikası Tekgıda-İş getiriyor. Gıda sendikası olmanın hakkını vermiş doğrusu. Karnabahar kızartması, ezogelin çorbası, salçalı makarna ve Kemalpaşa tatlısı var. Yemekler oldukça lezzetli. Masadaki işçilerden biri yedikten sonra fark ediyor yemekte karnabahar olduğunu. “Vallahi ben ağzıma sürmem normalde. Tavuk sandım da yedim, güzel yapmışlar” diyor.
Burada çalışan hiçbir işçinin hikayesi yurdun ezici çoğunluğu oluşturan emekçi kesimin hikayesinden farklı değil. Hayatlarından olağandışı hiçbir şey yok. Gençler para kazanıp yuva kurmanın, biraz daha yaşını almış olanlar ise çocuğuna iyi bir gelecek sunmanın, faturaları ödemenin derdinde. Tek farkları sendikalı olup direnmeleri.
İşçilerden Yeliz Sevgi yanına çağırıyor. Fabrikanın 10 yıllık emekçisi olduğunu belirtiyor. “Bunca yıl çalıştık asgari ücret düzeyine yeni vardık” diyor Sevgi. Direnişi şöyle anlatıyor: “Fransız firmasına peynir üretiyoruz. Şimdi 65 kişinin yaptığı peyniri içeride 10 kişiyle yapmaya çalışıyorlar. Peyniri kötü koşullarda üretiyorlar. Dereceleri düşük oluyor. 185 derecede eriyen peyniri 85 derece eritiyorlar. Biz bu peynirin kalitesinin düşmesini de istemiyoruz. Neyse hakkımız alalım. 10 yıllık çalışanız asgari ücrete eşitlendik. İkramiyelerimiz ortadan kalktı. Biz bunu neden isteyelim”
İşçilerden Enis Gürel’le konuşuyoruz. Gürel 2 senedir Bel Karper’de çalıştığını belirtiyor. Gürel’le ekonomik şartlarını konuşuyoruz. Biri ortaokul biri lise 2 çocuk babası. Kendi evinde oturduğunu söylüyor. “Aileden kalan evimiz var. Burada neredeyse herkes işçi mahallelerinde oturuyor. Çoğunun ailelerinden kalan evleri var. Kiralar 700 ve 1000 lira arası değişiyor. İşçi için büyük para. Çocuklu ve tek maaşsa hane geçindirmek zor oluyor tabi” diyor. Gürel daha önce tekstil fabrikasında çalıştığını ve orada da sendikalı olduğunu belirtiyor. “Sendikasız zor. Bizim eve tek maaş giriyor. Biz burada üretim yapıyoruz. Ev kira olmamasına rağmen asgari ücretli geçinmek zor tabi” diyor.
DİRENİŞ BİZİ BİRLEŞTİRDİ
Fabrikada sevkiyat da devam ediyor. Grev olan fabrikada üretim gibi sevkiyatın yapılması da yasak. İşçiler fabrikadan ürün çıkaran tırları ıslık ve düdüklerle karşılıyor. Fabrikadaki hukuksuzluklardan bahis açılıyor. Grev esnasında 3 işçinin Kod-29 ile işlerinden atılıp onların yerine yeni eleman alındığını öğreniyorum. İşten atılan işçilerden Nazım Önen Bel Karper’in 11 yıllık emekçisi. Önen “Bizi işten çıkarma yasağı olduğu dönemde ve grevdeyken işten çıkardılar. Ancak biz dağılmadık. Buradaki arkadaşlarımız, direniş daha da kemikleşti. Davalarımızı açtık. Yargının bizden yana karar vereceğini düşünüyoruz” diyor.
Yanıma fabrikanın 7 yıllık çalışanı İlkay İnan geliyor. Çektiğim fotoğraflara bakmak istiyor. Gösteriyorum. İlkay’ın da daha önce tekstil fabrikasında iş tecrübesi var. Eski işinde de sendikalıymış. “Sendika gelince hemen üye oldum. Daha önceden de sendikalıydım, faydalarını biliyorum” diyor İnan. Anlatmaya başlıyor: “Burada sendikada örgütlendiğimi öğrendiklerinde oradan oraya sürdüler beni. Yani görev alanımı değiştirdiler. Nerede az kişi varsa oraya koydular. Örgütlenmemiz 6 yıl sürdü. Patron sendikanın yetkisine itiraz etti hep. Yargı süreci uzadıkça uzadı. Bu sırada ücretlerimiz eridi, ikramiyelerimizi kaybettik. Mahkeme artık bu fabrikada sendika yetkilidir’ deyip itiraz yollarını kapadığında rahatladık. Sözleşme imzalamak istedik. Ancak olmadı. Biz greve çıkınca da içerideki arkadaşların ücretlerini artırdılar. Ancak içerideki arkadaşlara sendikanın, grevin önemini anlatamıyoruz. 3 bin 500 liraya çıkardılar içerdekilerin ücretlerini. Biz burada direnirken zaten sendikadan 3 bin lira alıyoruz. Diyorlar ki ‘Sendika o parayı sizden geri alacak.’ Halbuki sendikanın bizden alacağı para aidat. Her üyeden alınır. Bizden gelip verdiği paranın hepsini almayacak ki. Bunu anlatamıyoruz. O aidatları vermesek sendika bir işçi hakkını istediği zaman nasıl yanında duracak?”
Sadece Türkiye sendikasız
Tekgıda-İş Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu, 6 yıllık örgütlenme sürecinde mahkemelerin yavaş işlemesini eleştiriyor. Durdu süreci şöyle anlatıyor: “Bel Karper işçileri olarak 2015 yılında örgütlendik. Tam 6 yıldır süren hukuk mücadelesini 2021 yılı itibariyle kazandık. Yargıtay’ın onaması, Çalışma Bakanlığının yetkisiyle biz işletmede yetkili sendika olduk. Bel Karper işvereni, 25 ülkede sendikalı olmasına rağmen Türkiye’de işçileri sendika haklarına saygı duymadığı gibi sözleşme hakkımızı da gasp etmeye çalıştı.”
Toplu sözleşme imzalamak için 6 aydır çaba harcadıklarını hatırlatan Durdu şunları söylüyor: “Tam 6 aydır sözleşme masasından kaçarak, işçilerin toplu iş sözleşme hakkına saygı duymadığı gibi işçilerin iş akitlerini feshetmekten de geri durmadı. Bu süreçte içeride atadığımız baş temsilcinin iş akdini feshederek, yasal greve çıkan Bel Karper işçilerinden burada işverene karşı birlik olan işçi önderlerinden 3 arkadaşımızın yine iş akitlerini feshettiler, işveren şu an grevi kırmak adına bazı yollar izliyor. Bu arkadaşlarımız yaklaşık 20-25 gün önce işten çıkartıldı. Buraya taşeron ve kaçak işçi alarak grev kırıcılığı yapmaya başladılar. Burada işçiler ilk günden daha çok birbirine kenetlenmiş durumda. Bu mücadeleyi kazanmak için birlikte hareket ediyoruz. Bu mücadele başarıya ulaşana kadar Tekgıda-İş sendikası toplu iş sözleşmesini imzalayana kadar biz bu süreci devam ettireceğiz.”