REEL KESİM GÜVEN DUYGUSU İÇİN KENDİNİ ZORLUYOR!
Reel kesim güven endeksinin ekimdeki çok sınırlı artışının hiçbir önemi yok. Genel eğilim hala düşüş yönünde.
Önümüzdeki dönem yatay bir seyir beklenmeli. Ancak bir kur şoku gidişatı tümden değiştirir.
Yılın ilk beş ayında küçük dalgalanmalar gösterse de genel eğilim olarak yatay seyreden, haziranla birlikte adeta paraşütsüz düşen reel kesim güven endeksi ekimde en azından düşüşünü durdurdu ve çok az da olsa arttı. Eylülde uzun bir aranın ardından 100’ün altına inen endeks, ekimde 0.4 puanlık artışla 100.3’e yükseldi.
Reel kesim güven endeksi her ne kadar yeniden 100’ün üstüne çıkmış olsa da hala son iki yılın en düşük düzeyinde bulunuyor.
İki yıl öncesi; yani 2020 yılı ve pandemi koşulları… Sanayide işlerin iyi gitmemesi için her türlü gerekçe vardı.
Oysa bu yıl? Hani üretim, istihdam, yatırım için her şeyi yapmıştık!
Demek ki ya yapılanlar yetmemiş ya da yapılanlar pek doğru değilmiş!
Tek aydaki hareketin önemi yok
Reel kesim güven endeksinin ekim ayında biraz olsun artmasından derin anlamlar çıkarmaya çalışmak gereksiz bir çaba olur. Bir aylık hareketler, yukarı ya da aşağı, zaten anlamsız da, hani bu hareket çok önemli boyutta olsa, yine neyse, oysa öyle bir durum da yok. Endeks bir ayda 0.4 puan artsa ne olur, azalsa ne olur!
Hem endeksi oluşturan kalemlerdeki harekete bakınca aslında bu küçük artışı tek başına bir kalemin sağladığı görülüyor.
Son üç ayda alınan toplam siparişe ilişkin endeks 94.8’den 103.1’e çıkmış; kayda değer bir artış bu. Bir varsayım; sipariş miktarına ilişkin endeks ekimde eylüle göre değişmese ve aynı düzeyde kalsa ne mi oluyordu?
Hani ekim ayının reel kesim güven endeksi 99.9’dan 100.3’e çıkmıştı ya, bu durumda endeks 99.9’dan 99.2’ye iniyordu.
Dolayısıyla ekimde sağlanan bu küçük artışı öyle çok önemseyip bir değerlendirmeye girişmek anlamsız.
Zaten grafiğe baktığımızda geçen yılın ocak ayından bu yana nasıl bir gidişat yaşandığı çok somut olarak görülüyor.
Eylülden sonra çöküş!
Reel kesimin güveni geçen yılın ilk yedi ayında hızlı bir yükselişle 115’e dayanıyor. Sonra hafif bir gerileme ve eylülde başlatılan faiz indirimiyle birlikte adeta çöküş…
En hızlı gerileme de geçen yılın ekiminde yaşanıyor. Eylüldeki faiz indiriminin etkileri ve yarattığı psikolojinin yansımaları gözleniyor ekimde… Ve bu düşüş aralık ayına kadar sürüyor.
Bu yılı da özetledik zaten; ocaktaki artıştan sonra mayısa kadar dalgalı bir seyir, sonrasında yine hızlı bir gerileme…
Yatay seyir beklenmeli
Bir yandan üretim, istihdam, yatırım gerekçesiyle faiz indiriliyor; bir yandan kredi olanaklarını kısacak, dolayısıyla işlerin yavaşlamasına, üretimin sekteye uğramasına yol açacak kararlar peş peşe devreye sokuluyor.
Örneğin “Dövizi olan kredi kullanamaz” kural getiriliyor, sonra bu kural daha da sıkılaştırılıyor. Başlangıçta 15 milyon lira karşılığı dövizi olan kredi kullanamıyordu, şimdi tutar 10 milyon liraya çekildi.
Sonra da tutup “Rezervimiz gayet iyi” diyorlar! Rezerv çok ve yeterliyse döviz tutmayı niye cezalandırıyorsunuz ki?
Bankalar kredi kullandıramasın diye adeta ne gerekiyorsa yapılıyor. Faiz düşük, güzel; ama kredi yok!
Şimdi bu koşullar hüküm sürerken reel sektörde işler hızla yoluna girer ve güven endeksi aynı şekilde hızla yukarı gider mi? Bu pek beklenmez.
Dolayısıyla önümüzdeki dönemin görünümü muhtemelen yataya yakın olacak; yalnızca küçük oynamalar yaşanacaktır. Hele hele kasım ayındaki indirimle birlikte faizin seçime kadar bu düzeyde kalacağı neredeyse belli olmuşken artık değişkenlik yaratacak temel etken döviz kurudur.