DARI AMBARI ÜZERİNDE AÇLIK ÇEKEN TAVUK OLMAYALIM
Bir darı ambarının üzerinde oturuyoruz ancak açlık sınırında yaşıyoruz. Adeta bereketin ortasında varlığımızı unutmuşçasına, zengin toprakların sunduğu fırsatları göz ardı ediyoruz.
Oysaki ekonomik atılımlarımızdan biri elimizin altında duruyor. Sanırsın bilerek isteyerek bu duruma mahkûm olduk.
Türkiye, 7 iklim 4 mevsim, suyu, faunası, florası, endemik varlığı ve biyo-çeşitliliğiyle göz kamaştırıcı bir coğrafya… Buğdayın ana vatanı, tarım toplumunun neşet ettiği yer. Gel gör ki biz bu cennet coğrafyayı “cinnet coğrafya” haline getirmiş, bereketinden istifade edememiş açlık çeker olmuşuz.
EKİLMEYEN ARAZİ BIRAKMAMALIYIZ
Tarım bizim fırsat penceremiz. Bu fırsat alanını kullanmamızın yolu; ekilmeyen arazi bırakmamızda yatıyor. Yıllardır yatan araziler var. Devlet ekilmeyen arazi bırakmamalı. Arazi sahiplerine üretimden kira ödeyebilir ama işletme becerisi ve ekonomiye katkısı olmalı. Atıl duran toprak nesillere zarar…
Kimi miras yoluyla kimi köyden kentte göçenler yüzünden yığınca tarla boş duruyor. Hatta bazıları ekilmeyince tarla vasfını dahi kaybetmiş. Kimi ormanlaşmaya başlamış… Bu arada tarım yapabilmek için tarla peşinde koşan Beyza Aydın hanımefendiyi hatırlıyorum; “tarla olsa ekip biçeceğim” diyor.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Tarımda önceliğimiz ne olmalı?
Fonlar devreye girmeli. Ekonomik olarak atılıma geçmek istiyorsak tarımı hem geleneksel hem de modern yöntemlerle geliştirmeliyiz. Ülkemizde modern tarım aletlerini yurtdışına ihraç eden firmalarımız tarımsal aksaklıklarımız nedeni ile bu fırsatı ülkemize sunamıyor. Zira topraklarımız miras yüzünden dağılmış bölük pörçük. Öyle ki bölüne bölüne halı saha ebadına düşmüşleri dahi görüyoruz.
Peki, finansman nasıl sağlanacak?
Bu bağlamda, ekilmeyen arazileri işleyerek ekonomiye katkı sunacak fonlar devreye girmeli. Bu fonlar, tarımı teşvik ederek, üretimi artıracak ve daha fazla insanın bu alanda çalışmasını sağlayacak.
Ayrıca, yenilikçi tarım teknolojilerine yatırım yaparak, sürdürülebilir ve verimli tarım uygulamalarını desteklemeliyiz. Bu sayede, tarımsal üretimin artması ve gıda güvenliğinin sağlanması hedeflenmeli. Fonların aktif katılımıyla, yıllardır atıl kalan arazilerin tarıma kazandırılması, hem ekonomik büyümeyi teşvik edecek hem de istihdam yaratacaktır. Sahi ülkemiz tarım kartını neden kullanmıyor acaba?
TAKİ KURULSUN VE ALTERNATİF FIRSATLARI DA DEĞERLENDİRELİM
TAKİ’yi kurmalıyız: Tarım İşletme Kooperatifi… TAKİ, tarım için arazi isteyenlere hizmet vermeli. Devletin karar vereceği bir plan çerçevesinde çiftçiler yönlendirilmeli.
Tarım sektöründeki bu potansiyeli daha da genişletmek için, arazilerimizi yabancı yatırımcılara kiralama seçeneği de değerlendirilmeli. Bu strateji, uluslararası deneyim ve sermayenin tarım alanımıza entegrasyonunu sağlayarak, üretim tekniklerimizi modernize edebilir ve tarım ürünlerimizin küresel pazarlarda rekabet gücünü artırabilir.
Arazilerimizin parçalı yapısı ve miras yoluyla dağılmasının yarattığı sorunların üstesinden gelmek için yabancı yatırımcıların getireceği yenilikçi yaklaşımlar ve teknolojiler, tarımımızın verimliliğini ve sürdürülebilirliğini önemli ölçüde artırabilir. Bu hamle, aynı zamanda yabancı sermayenin ülkemize akışını hızlandıracak ve tarım sektörümüzde yeni iş imkânları yaratacaktır.
Önemli olan, bu süreçte arazilerimizin ve yerel çiftçilerimizin haklarının korunması ve sürdürülebilir kalkınma için stratejik planlamaların yapılmasıdır. Diyeceğim odur ki, buğday tarlasında ekmeksiz kalmayalım. Darı ambarı üzerinde açlık çeken tavuklar olmayalım, ekelim, biçelim, doyalım…