DİRENİŞ OKULUNDA 100 GÜN GEÇTİ
Polonez direnişinin bugün 100’üncü günü. 90 kadın 56 erkek işçinin başlattığı direniş hem onlara hem de destek verenlere çok şey öğretti. İşçiler “Yan yana durunca ne kadar güçlü olduğumuzu fark ettik” dedi.
İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez işlenmiş gıda fabrikasında insanca şartlarda çalışmak isteyen işçilerin direnişi 100 günü doldurdu. 146 işçinin örnek direnişinin öyküsü Tekgıda-İş Sendikası’na üye olmalarıyla başladı.
İşveren, 17 Temmuz günü hırsızlık ve yüz kızartıcı suçları içeren Kod 46’yı gerekçe göstererek 146 işçiyi işten çıkardı. Bunun ardından başlayan direnişte tek bir gün geri adım atılmadı. Polis müdahaleleri sırasında hastanelik oldular yine de pes etmediler. Birbirlerini zincirle bağlandılar. Polis zincirleri kırdı ve onları gözaltına aldı. Bu sefer gönülden zincirlendiler ve 100 gündür kimsenin gücü bu zinciri kırmaya yetemedi.
DİRENİŞİN SİMGESİ KADINLAR
Polonez direnişi gücünü kadın işçilerden aldı. 90 kadın işçi, direnişin hep ön safhalarında oldu. Fabrikanın önünü büyük bir evin salonu haline getirdi adeta. Kimi zaman 146 kişiye börek gözleme yapıldı. Kimi zaman ise yorulup, destekçilerin getirdikleri yemekler bölüşüldü. Gelen destekçilerin dahi karnı doyurulup öyle gönderildi. Desteğe gelenler halaylarla, horonlarla karşılandı.
YAN YANA DURMANIN GÜCÜ
“Değil 100 gün 200 gün de geçse yola devam” diyen Figen Bora, işten çıkarıldığı gün özgüven duygusu olmadan mücadeleye başladığını ancak dayanışmayla büyüyüp güçlendiğini anlattı. Bora, geçen 100 günü şöyle özetledi: “Fabrikaya şu an bakıyorum ve ilk adımımı hatırlıyorum. Polonez direnişi bir okul gibi beni, bizleri eğitti. Tanımadığımız insanlarla yan yana durduk. Sivil toplum örgütleri, siyasi parti üyeleri, basın emekçilerimiz, sadece destek olmaya gelen yurttaşlar… Biz burada insanlığı öğrendik. Bu direnişi biz her türlü kazanacağız. En azında çocuklarımıza haklarını nasıl savunabileceklerini anlatacağız.”
146 işçinin 90’ının kadın olmasının bu direnişteki en büyük şansları olduğunu aktaran Bora, “Ben kadın dayanışmasının önemini burada gördüm. Biri pes edecek olsa diğeri hemen elinden tuttu. Biz sınıf dayanışmasının da kadın dayanışmasının da gücünü Polonez direnişinde öğrendik” dedi.
KENDİMİZİ HİÇ YALNIZ HİSSETMEDİK
Emine Güner ise geçen 100 günde kendi ailesinden çok destek verenlerle vakit geçirdiğini aktardı. Direniş alanını adeta bir eve çevirdiklerini söyleyen Güner duygularını şöyle aktardı: “Bu alana gelenler bizim misafirimiz, ailemiz oldu. Bazı günler evde kalmam gerektiğinde arkadaşlarımı yalnız bıraktığım için üzülüyordum. Bu süreçte tek bir gün bile yalnız kalmadık kendimizi yalnız hissetmedik. Çoğu işçinin ailesi de direnişe destek veriyor. Tek isteğimiz işverenle anlaşıp, işimize kaldığımız yerden sendikal haklarımızla geri dönmek.”
22 yıldır Polonez fabrikasında vardiya amiri olan Engin Gürbüz yaşananları anlattı: “Polonez işçileri, daha önce direnişleri sadece haberlerden gören insanlardı. İlk başladığımızda kimse işçi direnişi hakkında bir şey bilmiyor, korkuyordu. Ancak geçen zaman içerisinde örgütlenme uzmanlarımız olsun, gelen destekçilerimiz olsun bizlere güç verdi. Artık işçi sınıfına örnek bir direniş sergiliyoruz. Elbette maddi, manevi zorluklar çektik. Ancak üye olduğumuz Tekgıda-İş sendikamız, örgütlenme uzmanımız Yunus Durdu ve Suat Karlıkaya sayesinde sorunlarımız hızlıca çözüldü. Kişisel problemlerimiz olduğunda dahi yardım eli uzatıldı. Polis müdahaleleri, patronun yıldırma politikaları hiçbir işe yaramadı hatta bizi daha da güçlendirdi. İşçiler olarak her şeye hazırız, aylar geçse de buradayız, yılmayız.”