YENİ KURULAN BALIKESİR ŞUBEMİZİN KONGRESİ TAMAMLANDI
Balıkesir Şubemizin 1. Olağan Kongresi tamamlandı.
Balıkesir’de 8 Aralık pazar günü yapılan kongreye, Genel Başkanımız Mustafa Türkel, Genel Sekreterimiz İbrahim Ören, Genel Mali Sekreterimiz Ali Bükülmez, Genel Teşkilatlanma Sekreterimiz Kemal Köse ve Genel Eğitim Sekreterimiz Engin Öz katıldı. Kongreye şube başkanlarımızdan da Ankara 1 Nolu Şube Başkanı Ali Solmaz, Ankara Fırınları Şube Başkanı Çelebi Karakökçek, Bursa Şube Başkanı Zeki Ertürk, Bursa Mustafakemalpaşa Şube Başkanı Ertan İkizler, Bursa Karacabey Şube Başkanı Ergün Çarıkçı, Gebze Şube Başkanı Seyfullah Keskinoğlu, Eskişehir 1 Nolu Şube Başkanı Cengiz Çiçek, Eskişehir 2 Nolu Şube Başkanı Erdoğan Yörüksoy, Eskişehir 3 Nolu Şube Başkanı Yılmaz Taşpınar, İzmir 3 Nolu Şube Başkanı Latif Gökçay, İzmir 7 Nolu Şube Başkanı Ömer Atabey, İstanbul Anadolu Yakası Şube Başkanı Fikret Yılmaz, Kocaeli Şube Başkanı Ali Bostan, Tekirdağ Şube Başkanı Aytaç Göçmen, Samsun Şube Başkanı Ali Başkeser, Manisa Şube Başkanı Yavuz Uçkıran, Rize Dosan Şube Başkanı Mustafa Yüksel, Bandırma Şube Başkanı Şerif Kayhan ile Örgütlenme Uzmanlarımız Suat Karlıkaya ve Adem Çınkır katıldı.
ŞUBE ADAYLARI KONUŞMA YAPTI
Delegelerin önergesi ile kongreyi yönetmek üzere Divan Kurulu oluşturuldu. Divan Kurulu Başkanlığına Genel Teşkilatlanma Sekreterimiz Kemal Köse, Divan Kurulu Üyeliklerine; Genel Mali Sekreterimiz Ali Bükülmez ve Genel Eğitim Sekreterimiz Engin Öz seçildi. Divan Kurulu yerini aldıktan sonra başta Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı şehitleri olmak üzere iş kazalarında hayatını kaybeden işçilerin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Daha sonra Genel Eğitim Sekreterimiz Engin Öz, kongremize katılan misafirleri tanıttı. Misafirlerin tanıtımı sonrasında Balıkesir Şube Başkan Adayları Murat Dur ve İbrahim Ökten birer konuşma yaptı. Adayların konuşmalarının ardından Genel Başkanımız Mustafa Türkel, bir konuşma yaptı. Genel Başkanımız Mustafa Türkel, son dönemde bölgemizde yaşananları, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumu, bunun çalışanlara yansımalarını, toplu iş sözleşmelerine etkilerini, asgari ücret tartışmalarını değerlendirdi. Genel Başkanımız Mustafa Türkel’in konuşmasının satır başları şöyle:
FİLİSTİN’DE YAŞANAN İNSANLIK AYIBINI KINIYORUZ
Coğrafyamızda bir ateş çemberi var. Çok uzun süredir İsrail’in, adeta soykırım gibi kadın çocuk demeden on binlerce insanı katletmesi, medeni dünyanın buna sahip çıkması ve göz yummasını acı içinde izliyoruz ve bunu lanetliyoruz. Filistin’de yaşama hakkı elinden alınan kadın çocuk binlerce on binlerce insana yapılan bu zulmü, bu insanlık ayıbını bu şube kongresinden de kınamak istiyorum.
Son birkaç gündür Suriye’de yaşanan olaylar ve bizim ülkemizi de etkilemesi kaçınılmaz hale gelen gelişmeler, hepimizi endişelendirmektedir. Sonu ne olacağını bilmediğimiz bir alana doğru kayıyor dünya. Orta Doğu yeniden bataklığa dönecek ve büyük ülkelerin, büyük devletlerin adeta savaş arenası ya da kendi silahlarını test ettiği bir bölgeye dönüştürme çabası devam ediyor. Büyük İsrail hayallerini gerçekleştirebilmek için ve İsrail’in Türkiye sınırında Suriye engelini de aşarak doğrudan Türkiye’ye komşu olmasının altyapıları hazırlanıyor. Ki küçük İsrail diye, iddia edilen Kürdistan’ın kurulması ve bunun bir şekilde Amerika güdümünde, uydu bir devlet kurularak Türkiye’nin adeta kuşatma altına alınmasının adımlarının atıldığı endişelerini taşıyoruz.
ENDÜSTRİYEL İLİŞKİLER DÜZENİNDE YAPTIĞIMIZ DEVRİMDİR
Pandemi sonrası yaşanan gelişmeler, ekonomideki kırılmalar dolayısıyla asgari ücretle ilgili, biliyorsunuz yılda iki kez ücret artışları yapılmasıyla birlikte bizim geçtiğimiz yıl ve evvelki yıldan yani 2022 ve 2023 yıllarında asgari ücrete herkes geldi, eşitlendi. Bütün ücretler, kıdemi ne olursa olsun asgari ücret yılda iki kez artınca asgari ücrete eşitlenmiş oldu. Biz bunların tepkilerini, üyelerimizden gelen o serzenişleri hep hissettik. Ve bunlara nasıl bir çözüm bulacağımız konusunda gerek Başkanlar Kurulumuz, gerekse teşkilatımızın yönetim kademeleri, genel yönetimiyle birlikte “Bir daha bu süreci yaşamamalıyız. İki de bir kısır döngü… Asgari ücreti siyasi iktidarlar seçime yatırım olarak yüksek oranlarda artırınca bizim ücretlerimizi sürekli tehdit eder halden çıkarmak zorundayız” diyerek bir çalışma içerisine girdik. Uzun süren tartışmaların sonucunda biz bir yol bulduk. Dedik ki bizim işyerindeki ücretlerimizin ortalaması, asgari ücretin kat sayısına bağlı olarak düzenleyelim. Yani asgari ücret kaç olursa olsun, biz öyle bir ücret skalası oluşturalım ki asgari ücretin o oranı, asgari ücret kaç olursa olsun o oranın altına inmemeli ücretlerimiz. Asgari ücret, bizim ücretlerimizi geçmemeli. Ve bir evvelki yıldan başlayan geçen sene de 1 Ocak 2024’den geçerli olacak toplu sözleşmelerimizle tamamına yakınında bir şekilde uyguladığımız bu yöntem, bizim şu anda sizin de içinde bulunduğunuz işletmelerimizde asgari ücrete çalışan yeni işe girmiş arkadaşlarımız hariç hiçbir arkadaşımızın kalmayacağı bir sonuca ulaştık. Biz bugünlere, Türkiye’de ilk defa müdahale eden ve bu toplu iş sözleşmelerine bunu sağlayan sendika olarak geldik kardeşler. Onun için emeği geçen herkese huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.
Bu toplantıya gelmeden özellikle de Balıkesir Şubemizi oluşturan işyerlerimizin toplu iş sözleşmesine baktım. Ortalama ücretleri nedir? Onlara bir baktım. En düşük ücret yani Yudum Savola dediğimiz işyerlerimiz de dahil, Bunge zaten yeni dönem toplu iş sözleşmesi yapıldığı için Bunge iyi durumda. Ortalaması, asgari ücretin 2,57 kat sayısına ulaşmış. Bizim bu sene toplu iş sözleşmesi başlayacak işyerlerimizde 1 Ocak 2025’ten geçerli olacak, toplu iş sözleşmesine başlayacak işyerlerimizde aşağı yukarı 1.80, 1.90 civarında asgari ücretin kat sayı oranı. Nitekim biraz önce dışarıda Tarım Kredi’deki delege arkadaşlarımızla ayaküstü sohbet ederken onlarla da aynı şeyi paylaştık. Bu sene inşallah toplu iş sözleşmeleri olacak ama toplu iş sözleşmesine girerken bundan 1-1,5 yıl önce asgari ücret tehdidi altında olan arkadaşlarımızın bugün toplu sözleşmesine girerken ki kat sayları 1.9. Yani ortalama ücretleri 36-38 bin lirayla girecekler.
Yeni asgari ücretin 30 bin lira olduğunu varsayarsak, bu arkadaşlarımız hiç zam almasa bile ücretleri 58-60 bin lira civarında bir yere oturacak. Doğaldır ki toplu iş sözleşmelerinin yapılış amacı bunun bir de iyileştirilmesidir. Hiç artış olmasa asgari ücrete yapılan oranı korusa bile ücretleri 57-58 bin liraya ulaşacaktır. Bu Tekgıda-İş Sendikası’nın toplu iş sözleşme endüstriyel ilişkiler düzeninde yaptığı bir devrimdir.
ASGARİ ÜCRETİ, ÜYELERİMİZİ TEHDİT EDEN BİR ARAÇ OLMAKTAN ÇIKARDIK
Onun için Tekgıda-İş Sendikası olarak asgari ücret konusuna böyle bir parantez açarak yeniden dönmek istiyorum. Asgari ücret bizi artık tehdit eden bir araç olmaktan çıkmıştır. Yeni dönemde asgari ücretin bizi etkileyecek tarafları elbette olacaktır. Asgari ücret adı üzerinde milyonlarca insanın hayatını etkileyen bir rakamdır. Ve maalesef eskiden en düşük ücret olarak bilinen bu ücret, Türkiye’de ortalama ücret haline geldi. Eskiden asgari ücrete çalışan çok az insan olurdu. Son yıllarda, özellikle AKP iktidarı ile birlikte 20 yılda yaşanan bu ekonomideki gelgitler, kırılmalar ve son birkaç yılda pandemiden sonra dünyada da küresel anlamda yaşanan bu ekonomik krizlerin ortaya çıkardığı tablo hepimizi asgari ücrete getirdi. Neredeyse beyaz yakalılar bile asgari ücrete çalışır hale geldi. Bizim bu sarmaldan bir an önce çıkmamız gerekecek.
Peki asgari ücret ne olmalı ki Türkiye’de çalışanlar, örgütsüz çalışanlar ve diğer kriterlerden olumsuz etkilenmemeliyiz? Asgari ücretle ilgili herkes kendisine göre bir yorum yapar. Bugün asgari ücret net 17.000 lira, brüt 20.000 lira. MÜSİA’D’a sorarsanız asgari ücrete %25 oranında zam yeter. Onların tuzu kuru. Onlar iktidarla iyiler. Siyasi partilerimizi dinliyorsunuz. CHP’nin sayın Genel Başkanı, “30 bin lira netin altında biz yokuz “diyor. Ya da İYİ Parti’nin sayın Genel Başkanı “25-27 bin liranın altında olursa biz desteklemeyiz” diyor. Şimdi asgari ücreti siz kaç lira yaparsanız yapın, enflasyona bağlasanız bile asgari ücretin bugün Türkiye’de yılsonu itibariyle gerçekleşecek TÜİK tarafından talimatla ilan edilmiş asgari ücreti enflasyona bağlasanız bile %45 yapsanız bile asgari ücretin ulaşacağı rakam 25 bin lira civarındadır. Balıkesir’de ev kiraları kaç lira? 15-20 bin liradır. Elektriği, suyu, doğal gazını içine koyduğunuzda 20 bin lirası gitmiştir. Asgari ücretten geriye ne kaldı? Varın siz hesaplayın. Tam kölelik ücreti. Biz bu ücretin, rakamlara dayatılması yerine dört kişilik bir ailenin asgari geçim standardına ulaştırılmasını savuna geldik sendika olarak.
ASGARİ ÜCRET, EN DÜŞÜK DEVLET MEMURU AYLIĞINA EŞİTLENMELİ
Ben 2000’li yıllarda aşağı yukarı beş yıl asgari ücret tespit komisyonlarında işçi temsilcileri başkanı olarak görev yaptım. Türk-İş Eğitim Sekreteri olduğum dönemlerde ve genel sekreterlik döneminde. O günlerde hep bir şeyi savunduk. Dedik ki asgari ücret, en düşük devlet memuru aylığına eşitlenmeli. Her ikisi de çünkü asgari ücrettir. Ve asgari ücretin bir özelliği daha vardır. Asgari ücretle çalışan işçiler, insanüstü çaba gösterirler, bedenen çalışırlar. Memurlar cumartesi, pazar ya da işleri dolayısıyla da hafiftirler. Bizim gibi fabrikalarda çalışmazlar. Onun için asgari ücret dediğinizde en düşük devlet memuru aylığıyla asgari ücreti eşitlemek gerekiyor. Hep bunu savunageldik. Bugün aynı yerdeyiz. Geçtiğimiz dönemde bize sorduklarında, televizyonların karşısına çıktığımızda “Asgari ücret eşittir, en düşük devlet memuru aylığı olmak zorunda” dedik. En düşük devlet memuru aylığı kaç lira? 33 bin lira. 1 Ocak geldiğinde en düşük devlet memuru aylığı net 38-39 bin lira olacak. Asgari ücretle bizim savunmamız gereken şey, en düşük devlet memuru aylığına eşitlenmesidir. Bu mücadelenin oluşturulması için konfederasyonları biz ikna edemedik. “Bir tarafı karşımıza almayalım” gibi bir aymaz düşünce taşıyorlar. Oysa karşımıza almıyoruz. Bir şeyi asgaride birleştirme çabası içerisindeyiz. Bunu Tekgıda-İş Sendikası’nın başkanı olarak her platformda, her ortamda söylemeye devam ettik. Çünkü rakamları başka türlü siz bir araya getiremezsiniz. Ve biraz önce söyledik. 38 bin lira aylıkla ancak 1 Ocak’ta 20 bin lira olan ev kirasına verecek, geriye ekmeğine, temel gıda ihtiyaçlarını harcayabilecek bir parası kalacaktır. Onun için biz asgari ücretle ilgili yaşananları ibretle izliyoruz. Söylenen rakamlara bakıyoruz. Söylenen rakamların hiçbir gerekçesi yok. Oysa elimizde çok basit bir gerekçe var. Asgari ücret, en düşük devlet memuru aylığına eşit olmalı. Bir adım ötesi. Eşittir en düşük emekli aylığı olmalı.
YÖRSAN’DA YAPTIĞIMIZ TÜRKİYE TARİHİNDE BİR İLKTİR
Uzun süredir direnişler, eylemler, grevlerle anılan bir sendika olduk biz. 2007 yılında Yörsan’la başlayan bir örgütlenme süreci ve oradan itibaren de bir direniş süreci başladı bu bölgede. Yörsan hikayesini hatırlayanlarınız vardır içinizde. Yörsan’da biz 2007’li yıllarda örgütlenmeye çalıştık. Yörsan’daki arkadaşlarımız sendikalı oldular. Bu arkadaşlarımız Tekgıda-İş’e üye oldular diye işveren işten çıkardı. Birkaç arkadaşımız işten çıkarılınca o günkü Yörsan işçilerinin çoğunluğu da “Arkadaşlarımızı almadan içeri girmeyeceğiz” dediler. Tam da o ara ben Türk-İş Genel Kurulu’ndayım. Arkadaşlarımız telefonla bana ulaştılar. Dediler ki başkanım böyle. O günkü arkadaşlarımız emeklerine sağlık olsun. O gün mücadele eden arkadaşlarımız, “Bütün işçi arkadaşlarımız dışarı çıkmak istiyorlar” dediler. “Emin misiniz” dedim. İçeride kimse kalmayacak mı? “Kalmayacak” dediler. Bildiğim kadarıyla işçinin yüzde 80-90’ı işi bıraktı, kapının önüne çıktı, “Arkadaşlarımızı almadan girmeyeceğiz” dedi. Kardeşler, bu bir mücadeledir. O mücadele yaklaşık 13 ay sürmüştü. 13 ay sürdü ama size asıl bir tarafını dile getireceğim. Türkiye’de ilk ve tek örnektir bu. Ve bu örneklerin sayısı Tekgıda-İş tarafından çoğaltıldı. Bugünkü eylemlere de öyle geleceğim. O gün 406 arkadaşımız işi bıraktı. Birkaç gün içerisinde de bunların iş akdi feshedildi. İşi bıraktıklarında, Yörsan işçisinin aylık ücretleri 450 TL netti. Yörsan işçisi direnişe başladıktan sonra, Yörsan işçisi yılbaşı geliyor, evine ekmek götürecek, elektriği, suyu var, bunun ihtiyaçları var, çocuğunun sütü var. Yörsan işçisine bir ücret ödenmesi gerekiyor. O günkü yönetim kurulu bir araya geldik, o günkü uzman arkadaşlarımızın tekliflerini de değerlendirerek, bu işe öncülük eden lider arkadaşlarımızın, o günkü arkadaşlarımızın ücretlerini de değerlendirerek, “Biz de her ay 450 TL ödeyeceğiz” dedik. Bizim arkadaşlarımız “Bayram var başkanım, bir de yılbaşı var bu 450 lira yetmez. Zaten bu çok sürmez, bunu 550 lira yapalım” dediler. Dedim ki “Siz ne yapıyorsunuz, işçi arkadaşlar aylık net 450 lira alıyor, biz sendika olarak onlara çalışmadan 550 lira vereceğiz. Bak bu çok büyük para.” Dediler ki “Başkanım bir ay da olsa iki ay da olsa bunu verelim. Sonra indiririz” dediler. Ben de “İndirmeyi işçi kabul etmez. Ayıp olur. Bir verirseniz, sonuna kadar bu böyle gider” dedim. Ve size bir şey söyleyeyim kardeşler. Tekgıda-İş Sendikası 406 arkadaşımıza ilk önce elden dağıttık. İlk ayı Latif Bey “Çantayla o kadar parayı bir daha ben götüremem” dedi. Latif Bey çantalar dolusu parayla geldi buraya. Sonrası dedi ki Latif Bey “Risk bu, yolda soyuluruz falan diye korkarak gittik biz bu kadar büyük parayla.” O zamanlar bankacılık bu kadar da gelişmiş değil. Bunlar bilinmesi lazım bu yörede ne olduğuna dair. Biz ertesi aya dedik ki artık risk olmasın bankayla konuştuk. Her arkadaşımızın iban numaralarını aldık. Ve çalışarak 450 lira alan Yörsan işçisine her ay net 550 TL hesaplarına yatırdık 13 ay boyunca. Anaların ak sütü gibi helal olsun. Türkiye’nin tarihinde ilktir bu.
TARİHİN EN YÜKSEK TAZMİNATLARINI ALDILAR
Davalar açıldı, eylemler devam etti. 13 ay boyunca yani sair giderleri saymıyoruz. Buradaki çalışan arkadaşlarımızın günlük kumanya ihtiyaçları ve sair giderlerini falan saymıyoruz. Bu 13 ay devam eden olayın sonunda yargı süreçleri tamamlandı. Yörsan işvereni o günün rakamıyla 46 trilyon para ödemek zorunda kaldı bütün işçilere. Şimdi Yörsan battı. Biz zaten “Sendikaya karşı durdukça batacak” dedik. Dinlemediler bizi. “Biz batırmayacağız. Kendisi batıracak” dedik. Bu sendika öyle çok varlıklı bir sendika da değil. Üyelere ödediği para o günün tarihiyle 4 trilyon civarında. Normalde bu para, aldıkları tazminattan mahsup edilmesi gerekiyor. Çünkü sendikal mücadele, süreklilik arz eder, sürdürülebilir olması için de işçilere ödediğiniz ve işçilerin hak ettiği paraları aldıktan sonra artı değer olan bu paraların geri alınması lazım. Ki bundan sonraki mücadeleler için bir kaynak olarak elde duruyor olması lazım. O gün bunlar konuşuldu, o rakamı o günkü yönetimdeki arkadaşlarımız dediler ki “Sayın başkan, valla biz yönetim olarak bu paraların geri alınmasını istemiyoruz. Tekgıda-İş Sendikası’nın bu 3-4 milyona ihtiyacı yok. Yörsan işçisine vermişiz bunu. Bir de ondan üç kuruşu geri isteyeceğiz. Onun canı sıkılacak. Yaptığınız iyiliğe bak, sonucuna bak diyecekler. Biz bu paraları almayalım. Bunları helal edelim. Anaların ak sütü gibi helal olsun” dediler. Evet o paraları işçi arkadaşlarımızdan almadık. Onlar tarihin en yüksek tazminatlarını aldılar.
Şimdi Yörsan mücadelesinin sonucunda Yörsan battı. Birkaç kez el değiştirdi.
Şimdi Yörsan yeniden ihya ediliyor. Matlı grubu aldı. Bizim de Keskinoğlu’nda örgütlü olduğumuz grup yeniden aldı. Şimdilerde iki gün önce TRT’de bir haber gördüm. Yörsan aradan bunca yıl geçtikten sonra yeniden üretime başlamış. Şu anda 600 civarında çalışan var. “Önümüzdeki sene içerisinde bunu 1000 sayısını çıkaracağız ve ihracata yönelik bir üretim üssü haline getireceğiz” diye işverenin de iddiaları var. Buna da çok sevindim. Diliyorum ve umuyorum. Yörsan da en kısa zamanda bu çatının altında sendikal mücadeleye devam eder.
AİDATLARIMIZIN BİR KISMI ÖRGÜTLENME FONUNA AYRILIYOR
Biz Polonez’deki mücadeleyi ya da Eker’deki mücadeleyi ya da Cargil’deki mücadeleyi, çok uzun soluklu bir mücadele olarak, uzun erimli bir mücadele olarak veren ve bizim mücadeleye başladığımız andan itibarında sonuç almadan geri dönmeyen bir sendika itibarımız var. Türkiye işçi sınıfında, emek mücadelesinde Tekgıda-İş Sendikası’ndan başka bu işi, bu şekilde yapmış, grevdeki işçisine ücretini günü geldiğinde ödeyen başka sendika yok. Ki isim vermek istemiyorum, Türk-İş’e bağlı koca koca kelli felli sendikalarımız geçtiğimiz günlerde grevdeydiler. İşçilere 5’er bin lira para verdiler. Kumanya falan veriyorlar. Bizim iki katımız, üç katımız üyeye sahip olan sendikalarımız. Tekgıda-İş Sendikası, işsizlik ödeneğine bağlı olarak ayrıca grev ödeneği de belirler. Her yıl bunu günceller ve grevdeki işçisine, direnişteki arkadaşlarına her birine bu ücretini günü geldiğinde saatini geçirmeden şakır şakır öder. Nitekim geçtiğimiz yaz başında da Kristal-İş işyerinde grevimiz oldu ve iki ay boyunca da grevdeki arkadaşlarımızın bütün ihtiyaçları karşılandı. Türkiye’de bunu yapan tek sendika olmanın gururunu yaşıyoruz. Umarım bizim gibi olanların sayısı artsın istiyoruz. Ama Tekgıda-İş Sendikası’nda zaman zaman şu sorular geliyor. “Biz aidat veriyoruz, sendika aidatları nereye gönderiyor” diye. Kardeşler, bu ödenen paraların hiçbirisini çalışanlardan geri almıyoruz. Bilin ki sizin vermiş olduğunuz aidatların bir kısmı, daha bizim kasamıza girmeden örgütlenme fonuna, eğitim fonuna, kıdem tazminatları karşılığı olarak otomatik olarak ayrılır ve grev günü geldiğinde ya da direniş olduğunda sendikalı olan ve işten atılmış arkadaşlarımızın aç kalmaması için anasını ak sütü gibi öderiz biz bu paraları. Onun için Tekgıda-İş Sendikası olarak, bu örgütün yöneticileri olarak sizlerin karşısına çıkarken bir şeyin haklı gururunu yaşıyoruz.
YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR DENETİMİNDE OLAN TEK SENDİKAYIZ
20 yıldır her ay yeminli mali müşavir denetiminde olan tek sendikayız. Ve biz seçme seçilme hakkına hiçbir sınırlama getirmeyen, hiçbir müdahale etmeyen en demokratik sendikayız. Sizler temsilciler, delegeler olarak arkadaşlarımızın huzuruna gittiğinizde bunu göğsünüzü gere gere söyleyebilirsiniz. Ve her üyemiz bizim için kutsaldır. Sizlerin çoluğunun çocuğunun vebalini bizler yöneticiler olarak, temsilciler, şube başkanları, her birimiz bunun ağırlığını hissederek görevimizi yaparız. Onun için biz sizlere hakkınızı helal ettirmek için olağanüstü bir çabayla çalışıyoruz. Umuyorum sizler de her kademedeki arkadaşlarımıza hakkınızı helal edersiniz.
Genel Başkanımız Mustafa Türkel’in konuşmasının ardından delegeler sandık başına gitti.