POLONEZ’İN ÖĞRETTİĞİ
2025’e, altı ay evvel “Sendikalı, toplu sözleşmeli, insanca bir yaşam” hakkı için örgütlenen Polonez işçilerinin elde ettikleri kazanımın haberi ile başladık.
İstanbul, Çatalca’da yer alan Polonez fabrikasında sendikalı oldukları için işten çıkarılan ve yağmur çamur demeden direnen Polonez işçileri kazandı! 176 gün süren direnişin sonunda yasal haklarını alarak patrona geri adım attırdılar. Polonez işçileri, görüşmeden çıkan sonucu ”Biz haklıydık, biz kazandık!” sözleriyle duyurdu.
Tekgıda-İş Sendikası ile patron arasında yapılan görüşmede, işçilerin 6 aylık ücretlerinin, sendikal tazminat dahil tüm alacaklarının ödenmesinde anlaşmaya varıldı. Patronların, kolluğun baskısına maruz kalan, hatta çadırlarında gece yarısı polis saldırısı ile karşılaşan Polonez işçileri hiç geri adım atmadı. Hakları, hayatları için direnen Polonez işçileri umut oldular. Günü kurtarmakla ve sosyal medya mesajlarıyla yetinmeyen direnişin sahipleri; emeğin, üretimin, kısacası tüm yaşamın öznesi biziz dediler. Bu direniş; en küçük bir hak arama girişimini bastıran, hoşuna gitmeyen her sesi kesen, kendisine yönelik herhangi bir eleştiriyi yargı sopasıyla bastırma yolunu seçen AKP iktidarıyla nasıl mücadele edilmesi gerektirdiğini de gösterdi. Kadınların başını çektiği Polonez direnişine selam olsun. 2025 nasıl bir sene olacak sorusunun yanıtını Polonez direnişinde bulabiliriz.
YENİ YIL MUŞTUSU: AİLE YILI
Erdoğan 2025’i aile yılı ilan etti. AKP’nin iktidara geldiğinden beri en çok vurguladığı noktalardan biri aileyi güçlendirmek. Takvimini takip ederek, aile kurumunu güçlendirme adı altında pek çok iş ve işlem yapmaktadır. İktidarın, aile ve evlilik kurumunun korunması ve güçlendirilmesine yönelik vizyon belgesi ve eylem planlarının sayısı hatırlamadığım kadar çok.2024’ün son haftası da Aile Statüsü Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlanmıştı.
“Şeriatçı aile hukuku”nu kadınlara benimsetmeye çalışma çabalarından biri olan Aralık 2024 kararnamesi de bunun parçalarından biri. Tüm bu politik hamleler, kadının birey olma hakkının üstünü çizip, kadını dini soslarla “aile” kavramı içine hapsetme amaçlı. Aile yılı demek, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üretmek, kadına ve çocuklara yönelik erkek şiddetini ört bas etmek demek. 2025’i aile yılı ilan eden partili Cumhurbaşkanı konuşmasında da LGBTİ+ bireyleri aileye tehdit olarak gösterdi. Ülkemizde senelerdir bin bir türlü zırva gerekçe ile özellikle aileyi koruma bahanesiyle LGBTİ+ bireylere nefret suçu işleniyor. Siyasal İslamcıların dillerine pelesenk olan LGBT+ bireyleri hedef gösteren sözlerin başında da aileyi koruma vurgusu var. Bizlerde ise, işlenen bu nefret suçlarına karşı yoğun bir sessizlik var.
Erdoğan konuşmasında yine en az üç çocuk şart diye buyurdu. 2008’de başladığı üç çocuk dayatmasını itinayla sürdürdü. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da işi gücü bırakıp logo telaşına düştü. İvedilikle Bakanlık için anne, baba ve üç çocuktan oluşan “aile” logosu tasarlandı. 25 Aralık 2024’te oluşturan Nüfus Politikaları Kurulu ise ilk toplantısını bu hafta yaptı. Çalışkanlıklarına şapka çıkarılmalı. Bu ne hız.
Partili Cumhurbaşkanı’nın 2025 Aile Yılı açıklaması esasen malûmun ilâmı. Bir paradigma değişimi söz konusu değil. Bu süreçte de asıl olarak kadının, aile içindeki toplumsal cinsiyet rollerine uygun “anne” ve “eş” konumlarını sürdürmeleri üzerine politikalar yoğunlaşacak. Bunlar açıktır ki, kadına yönelik ücretli ve ücretsiz emek sömürüsünü yoğunlaştıracak, kadının ev içinde ve dışındaki ikincil konumunu pekiştirecek sonuçlardır. Yukarıda da değindiğim gibi bu 23 senelik bir politika. Ancak farklı olan 2025’te bu söyleme daha çok ihtiyaç duydukları. Zira hiç olmadığı kadar ağır bir yoksulluk içindeyiz. İktidarın esas meseleden uzaklaştıracak, tutkal görevi görecek sair başlıklara ihtiyacı var. Oysa tek başlık, iktidar eliyle yaratılan ağır yoksulluk. İğneden ipliğe her ürüne gelen fahiş zamlar belimizi büktü, en temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamaz duruma getirildik. Aile yılı, en az üç çocuk çıkışlarıyla esas konudan uzaklaştırmaya çalışanlar ülke gerçeklerinden bi ’haber. Biri partili Cumhurbaşkanına ülkedeki derinleşen yoksulluğu anlatsın. Saray duvarlarının yüksekliğinden derin ekonomik krizin yurttaş üzerindeki etkilerini göremiyorlar anlaşılan. 2025 ise yurttaşların geçim mücadelesi verdiği bir yıl olacak. Geleceğimiz örgütlü mücadelede.