ANKARA’nın ayazında TEKEL işçisinin kırk bir gündür yaşadığı dram acı gerçeği bütün açıklığıyla gözler önüne serdi.
Bu gerçek şu:
Sosyal devletçi dünya görüşü ile katı liberaldünya görüşünün emeğe gösterdiği saygı arasındaki büyük uçurum…
Sosyal devletten yana olanlar, Ankara’nın ayazında sürdürülen bu ekmek kavgasına insani açıdan, katı liberaller ise sadece ve sadece parasal açıdan bakıyorlar.
Onlara göre bu emekçilere verilen maaş “boşuna”dır.
Onların çalıştıkları kuruluş özelleştirilmiştir öyleyse devletin onlara karşı bir yükümlülüğü kalmamıştır.
Ülke yöneticilerine göre bu insanlar oturarak para almak için “Açız” diyerek ajitasyon yapıyorlar.
Yine onlara göre bu drama insani açıdan yaklaşan, emek kavgasının kutsallığına inanan ve buna saygı duyanlar işçileri provoke ediyorlar.
Oysa yurdun dört bir yanından gelen bu işçiler, yıllarca emek verdikleri ve ülkenin gururu haline getirdikleri ancak bu iktidar tarafından haraç mezat satılan kuruluşun onurlu emekçileridir.
Tek istedikleri haklarının kendilerine verilen sözlere bağlı kalınarak korunmasıdır.
Ama katı liberaller, bu inkarcı ve maddi yaklaşımları ile emeğin yeni dünya değerleri açısından kutsallığını unutuyorlar.
* * *
Ülkeyi yönetenler Ankara sokaklarında kış kıyamette eylem yapan TEKEL işçilerine doğal olarak öfkeleniyorlar.
Onları suçluyorlar, “Neden çalışmayıp depolarda oturan insanlara boşuna para ödeyelim” diyorlar.
Unuttukları ya da anımsamak istemedikleri şudur:
Bu işçiler kendi iradeleri dışında alınan kararla bu noktaya getirilmişlerdir.
Üstelik devlet TEKEL’i satarken onları mağdur etmeyeceğine dair söz vermiş, vaatlerde bulunmuştur.
İşte bunun için bu insanlar kış kıyamette ailelerini, çocuklarını, sıcak yuvalarını uzaklarda bırakarak hak arama savaşını başlatmışlardır.
Onların dramlarını izleyen milyonlarca insanın işte bunun için yürekleri sızlamaktadır.
Olayların insani boyutunu unutan, hakka emeğe saygısını yitiren iktidarlar bunun faturasını ağır öderler.
Yurdun dört bir yanından gelen, değişik siyasi görüşlere sahip, değişik etnik gruplara ait olan bu insanları ekmek savaşı tek yürek, tek yumruk haline getirmiştir.
Onları birleştiren, tek yürek, tek yumruk yapan değer
“emekçi kimlikleri”dir.
* * *
Şimdi hükümet kanadından gelen bazı sağduyulu yaklaşımlar üzerine hava biraz yumuşamış görünüyor.
İşçiler başlattıkları açlık grevini ertelediler.
Umutla haklarının tanınmasını bekliyorlar.
Ama Başbakan’ın hemen her gün yaptığı konuşmalarda TEKEL işçilerine ve sendikalarına karşı kullandığı söylem bu yeşeren umutları söndürüyor.
İşçileri umutsuzluğa sürüklüyor.
Bu olay, sosyal bir yaradır.
Hükümet, bu dramı sonlandırmak için katı liberal bakış açısından sıyrılmalı, olayı salt parasal açıdan değerlendirmemelidir.
Bugünün çağımızın dünya değerleri de bunu gerektirir.
Hiç kimse iktidardan büyük bir özveri istemiyor.
Beklenen, seçim önceleri fakir fukaraya yapılan trilyonlarca liralık dağıtımların cömertliğinin birazını da çocuk çocukları için ekmek kavgası veren bu insanlara
gösterilmesidir.
TEKEL işçilerinin yaptığı eylem küçümsenecek bir direniş değildir.
Hatta “emek ve hak arama tarihi”ne geçecek boyuttadır.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi