VİCDAN İLE MERHAMETİ REFERANDUMA SUNALIM
Tekel özelleştirildiğinde, işçilerin tazminat haklarının ödenmesi de referansını ´merhamet´ ten değil, sosyal hukuk devletinden alıyor.
Yani bizim hükümetimizin varsa bir hatası, özelleştirme sonucu açıkta kalan işçilerimize karşı merhamet beslemesi. Eğer bir hata varsa o da merhametli olduğumuzdan …’
Mehmet Şimşek – MALİye Bakanı Tersinden okuduğumuzda anlam şu: Merhametli olmasaydık, tazminatlarını bile vermeyebilirdik. Öyle mi?
Oysa, ne kadar referandumlarla donatsak da bizim Anayasamızda değişmez hükümler var. Bunların arasında da siyasi bir tercih olan özelleştirme değil ama devleti devlet yapan ‘sosyal hukuk devleti’ yer alıyor.
Tekel özelleştirildiğinde, işçilerin tazminat haklarının ödenmesi de referansını ‘merhamet’ten değil, sosyal hukuk devletinden alıyor.
Son yıllarda bedava kömür ve gıda yardımına indirgenerek anlam kaymasına uğramış sosyal hukuk devleti biraz da şu: Hanidir unutulmuş yasal haklarını kullanabilmek.
Ne var ki, sözün talihsizliği bununla sınırlı değil. Hatırlanmaya değer çarpıcı bir durum daha var.
İki yılı biraz geçti.
MALİye Bakanı Mehmet Şimşek ile doğup büyüdüğü Batman’ın Arıca Köyü’ne gitmiştik.
Köy bir tepenin üzerine kuruluydu. Şimşek bir ara, tepenin eteğindeki küçük bir tarlayı gösterdi bize. Çocukken o tarlada, plastik bir topun peşinden kan ter içinde kalıncaya kadar nasıl koştuklarını, o patlak topun peşinde koşarken hiç aklından çıkarmadığı ‘büyük adam’ olma hayalini samimiyetle paylaştı.
Ertesi gün Gaziantep’te bir alışveriş merkezinin açılışına katıldı.
Orada ‘bugi bugi’ adı verilen, heyecan trenine bindi. Oyuncak tren, keskin manevralarla yükselip alçalırken, Bakan Şimşek, ‘Affan dedeye para saydım, sattı bana çocukluğumu’ dizesinin vücut bulmuş hali gibiydi.
Trenden indiğinde, çevresini kuşatan bizlere aynı içtenlikle, ‘Çocukken lunaparka hiç gitmemiştim’ dedi.
Hiç lunaparka gitmemiş o çocuk, hem azimli hem de çalışkandı. Şimdi internetten kaldırılmış, kişisel web sitesinde yazdığı gibi, o yoksul çocuktan hakiki bir ‘başarı öyküsü’ çıktı.
Önce ‘trilyonerlerin parasını’ yönetti, şimdi de ülkesinin kaynaklarını yönetiyor.
Ama artık bu ülkenin kaynaklarının içinde, Tekel işçilerinin çocuklarının sigortalı olarak devlet hastanesine gidebilme kalemi yer almayacak.
Bir zamanlar yoksul bir çocuk olan Bakan Şimşek’in gösterdiği ‘merhamet’in sonucunda, o çocuklar dört gün sonra hasta olduklarında babalarının güvencesinden yararlanamayacak.
Çünkü 4/C bu, devlet nezdinde ‘işçi’ sayılmamak demek.
Onların dertlerinin ‘bol keseden maaş değil’ en çok bu; eş ve çocuklarının sağlık güvencesinden yararlanamaz hale gelmeleri olduğunu, Sayın Bakan’ın anlamaması mümkün mü?
‘Vicdan’ bir süredir, en ‘trendy’ kavrama dönüştü.
Gözümüzü çevirdiğimiz her ekrandan ‘vicdan’ nidaları yükseliyor.
Şimdi bu kavrama bir kardeş geldi: Merhamet.
Bir öneri: Referandumlara alışmaya, Tekel işçilerini bu iki kavram eşliğinde halkoyuna sunmakla başlayalım.