GEÇMİŞTEN GELECEĞE
GEÇMİŞTEN GELECEĞE
TEKEL İşçileri…
Önce geçmişe gidelim.
1963 yılının Ocak ayı. Sendikalara toplu iş sözleşmesi imzalama ve greve gitme hakkını tanıyan 1961 Anayasası yürürlüğe girmiş.
Sendikalar var ama gerçek anlamda sendika değiller. Çünkü ne sendikalarla ilgili yasa ne de toplu iş sözleşmesine olanak sağlayan yasa çıkarılmış.
Sendikalar, yasaların çıkarılması için bastırıyorlar.
29 Ocak günü Kavel Kablo fabrikası işçileri, sendika üyelerine ve işyeri temsilcilerine yöneltilen baskıya yıllık ikramiyelerinin ödenmemesi de eklenince, işyerinde oturma grevine başlıyorlar.
Kavel Kablo fabrikasının sahipleri, Türkiye’nin sanayici ve işadamlarının önde gelenleri. Direnişin kırılmasını sağlamaya çalışarak, böylece gelecekte örnek olmasını engellemeye çalışıyorlar. Tabii sendika ile anlaşarak değil de güçlerini kullanarak.
Emniyet güçleri de işverenlerden yana. 14 Şubat’ta çıkan çatışmada 9 işçi yaralanıyor ve konu gazetelerin gündemine taşınıyor.
Ben de birkaç ay önce Son Posta kapanınca Yeni Sabah’ta muhabir olarak işe başlamışım.
Safa Bey (Kılıçoğlu) hiçbir muhabirin yazdığı haberi beğenmediği için, olayları izleyen muhabirler sürekli değişiyor.
Nedeni, muhabirlerin, önde gelen işverenlerin sürdürülen grevin kırılması konusundaki beklentilerini güçlendirecek biçimde haber yazamaması. Çünkü muhabirler gördüklerini ve yaşadıklarını yazıyorlar.
Tutuklanan sendikacılar, uygulama yasalarının yürürlüğe girmesi ve yasaya eklenen bir madde ile salıveriliyorlar.
Kavel Kablo grevi, anayasaya uygun ama yasaya dayanmadığı için yasadışı bir grev olarak tarihe geçiyor.
***
47 yıl sonra Ankara’da çeşitli illerden gelmiş olan TEKEL işçileri, ellerinden alınmak istenilen haklarını kaybetmemek için direnişe geçiyorlar.
TEKEL’e bağlı fabrikalar ve Yaprak Tütün Bakım Evleri ya kapatılmış ya da yok pahasına elden çıkarılmış.
Satın alanlara kolaylık sağlamanın yollarından biri de, işçilerin başka bir statüye geçirilmesi olmuş.
İşçiler, TEKEL’de çalışırken aldıkları ücret ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları ellerinden alınarak geçici işçi konumuna, açlık sınırındaki ücretlere mahkûm durumuna düşürülmüş. Geçici işçilerinin de sonu gelmek üzere.
Özelleştirme uygulamaları başlarken çıkarılan yasalara, özelleştirilen işyerlerinde istihdamın korunması, üretimin sürdürülmesi gibi güvenceler de konulmuştu.
AKP iktidarı, özelleştirmenin önünü açmak için yasaları değiştirdi. 12 bini aşkın TEKEL işçisine de çıkarttığı işveren yanlısı yasalarla işsizlik yolunu gösterdi.
Ama rahatlıkla yaptıklarının yasalara uygun olduğunu söyleyebiliyor. Çünkü kendi çıkardığı yasaları uyguladığına inanıyor.
Ancak yürürlükte yine kendi iktidarı döneminde çıkardığı (22.5.2003) bir yasa daha var:
İş Yasası.
Örneğin 6’ncı madde şöyle başlıyor: “İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile devralana geçer.”
Çok sayıda madde de kazanılmış hakları korumayı amaçlıyor.
TEKEL’e ait işyerlerinin hem satışında uygulanan yöntem hem de satış değerleri tartışma konusu.
Eşi dostu koruyup kollamanın ceremesini TEKEL işçilerine çektirmenin hakkaniyetle ve hukukla bağdaşmadığı da ortada.
Bakalım, bugün yanlıştan dönülecek mi?
Dilerim siyasal iktidar, Kavel Kablo’nun işverenleri gibi düşünmüyordur.
ORHAN ERİNÇ oerinc@cumhuriyet.com.tr