TEKEL DİRENİŞİ NEYİ BAŞARDI?
TEKEL direnişi 51. gününe ulaştı. Direniş, ilk günkü heyecanı ve kararlılığı ile sürüyor. Eylemin hedefinde, Başbakan Tayyip Erdoğan´ın dünkü konuşmasında da belirttiği gibi, emek düşmanı kimliği ile AKP bulunuyor.
TEKEL direnişi 51. gününe ulaştı. Direniş, ilk günkü heyecanı ve kararlılığı ile sürüyor. Eylemin hedefinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşmasında da belirttiği gibi, emek düşmanı kimliği ile AKP bulunuyor.
2002 yılından bu yana hükümet olan AKP, 8 yıl boyunca hiçbir olay ve süreçte bu kadar meşruiyet yitirmemişti.
Siyasi stratejisini “askeri vesayete karşı milletin vesayeti” söylemiyle yeniden üretmeye çalışıp konumunu bu şekilde güçlendiren bir hükümetin halk nezdinde meşruiyetinin aşınmaya başlaması, AKP için düşünülebilecek en kötü senaryodur.
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Başbakanın TEKEL direnişine karşı hükümetin göstereceği tepkilerde, baştan itibaren sazı eline almış olması bu durumla ilgilidir.
Ancak Erdoğan, TEKEL direnişi ve işçilerin kararlı duruşuyla başa çıkmakta zorlanıyor.
Gazla tazyikli suyla müdahale edildi, olmadı.
Başbakan hitabet yeteneğinin tüm inceliklerini sergileyerek, TEKEL işçilerini aşağılamaya çalıştı. Konuştukça battı.
Sonra direnişi mutlak bir sessizlikle, görmezden geldi. Direniş çözülmek bir yana güçlendi.
Yandaş sendikaları devreye soktu, kâr etmedi.
Şimdi Başbakan TEKEL’den bahsederken boyun damarlarını daha fazla şişirecek, salladığı yalan sayısını artıracak ve işçilerden sendikacılara herkese hakaret yağdıracaktır.
Nitekim Erdoğan, haftasonu itibariyle resti çekti ve TEKEL direnişi ile cepheden savaşmaya başladı. Bu noktada, direnişin son haftasına kadar kullanmaya çalıştığı Türk-İş içindeki yandaş unsurları harcamayı bile göze aldı. Öyle ki, direniş ile dayanışmada ayak sürüyen, etkisiz eylem takvimi açıklayan Türk-İş yönetimini daha önce alınan “genel grev” kararı ile baş başa bıraktı.
Yarın işçi ve memur konfederasyonları, hükümetin emek düşmanı politikalarına karşı ve TEKEL işçileri ile dayanışmak için üretimden gelen güçlerini kullanacaklar. Yarın akşam saatlerinden sonra grevin ne kadar etkili olup olmadığı tartışmasının bir anlamı olmayacaktır. Çünkü asıl önemli olan, direnişin sendikaları genel bir iş bırakma eylemi kararı almaya zorlamış olmasıdır. Ve bunun ideolojik anlamı tahmin edilenden çok daha kıymetlidir.
İş bırakma eylemi ile yeni bir aşamaya taşınacak olan TEKEL direnişi, sadece AKP’nin meşruiyetini kemirmiyor. Önümüzdeki dönemde sermayenin programının hayata geçirilmesini bir dizi nedenle tehlikeye sokuyor.
Cumhuriyet tarihinin en özelleştirmeci partisi olma “şerefine” nail olan AKP’nin, imza attığı tüm özelleştirme uygulamaları artık sorgulanabilir hale gelmiştir. Her birinde dağ gibi biriken yolsuzluk dosyalarının hiçbir uyarıcı etki yapmadığı halk, yıllardır onayladığı özelleştirmelere artık yan gözle bakmaktadır.
Hak arama mücadelesi, bu mücadele sırasında bir araba kötek yenilmesi doğal karşılandığı için, enayilik olarak algılanırdı. TEKEL direnişiyle, bu algı değişmeye başlamıştır. Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına ülkenin dört bir yanında yaşayan halkın hak arama mücadelesi ile olan mesafesi kısalmaktadır. Algının değişmesi, hayatın her alanında ve ekonominin her sektöründe pıtırak gibi çoğalacak yeni direnişlerin habercisidir. Yıllardır yoksulluk ve işsizlik cenderesi altında geleceğini göremez duruma gelen halk, çıkış yolunun mücadeleden geçtiğine her gün izlediği televizyonda tanık olmaktadır.
Böyle bir Türkiye’de, kıdem tazminatına göz dikilmesi, işçilerin köle gibi kiralanması ve sömürünün derinleştirilmesi için istihdamın biraz daha esnekleştirilmesi daha zor olacaktır.
TEKEL direnişi, sendikal bürokrasinin tüm boğma girişimlerine karşı kararlı bir işçi mücadelesinin sendikaları sınıfın çıkarına hareket etmeye zorlayabileceğini de göstermiştir. Çünkü, direnişin yarattığı atmosfer ile sendikal rekabette ve koltuk kavgasında, ne kadar dengeci değil, ne kadar mücadeleci olunduğu avantaj sağlamaya başlamıştır.
Ve son olarak, TEKEL direnişinin başardığı daha önemli bir şey var…
TEKEL işçilerinin onurlu mücadelesi sayesinde, 1980’den bu yana kaybolmaya yüz tutan halkın vicdanı, yeniden örülmeye başlanmıştır.