TEKEL İŞÇİSİ DİRENİYOR… YA DİĞERLERİ…
-TEKEL işçilerine önerdiğimiz parayla çalışacak sokakta dolaşan milyonlarca insan var.
TEKEL İŞÇİSİ DİRENİYOR… YA DİĞERLERİ…
-"TEKEL işçilerine önerdiğimiz parayla çalışacak sokakta dolaşan milyonlarca insan var."
-"Bizim kabahatimiz TEKEL işçilerine gösterdiğimiz merhamettir"
-"İki yıldır boşu boşuna oturarak para alıyorlar."
-"Bizde para bol ama TEKEL işçisi hakkına razı olacak."
-"Bizi TEKEL işçisi değil, milletimiz iktidar yaptı."
Bu korkunç sözler, bu kadar basit bir şekilde ağızlardan dökülebiliyor. Kimlerin ağzından?
Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’nin ilgili bakanlarının… Yok sorun "ağızlarından çıkan sözleri kulakları duymuyor" sorunu değil. Bilerek dillendirilmiş bilinçli sözler bunlar…
TEKEL işçileri ise 50 günden beri eylemlerini sürdürüyor. Dün itibarıyla içlerinden 8 bin 364’ünün iş akitleri feshedildi. Yani artık resmen işsizler, önlerinde ise 1 ay süre var. Ya özlük haklarını kaybetmeyi kabul ederek 4-C statüsüne geçip sözleşmeli işçi olacaklar ya da tamamen işsiz kalacaklar… Bugün TEKEL işçilerinin içinde bulundukları süreç 2008 Şubat’ında TEKEL’in sigara bölümünün 17 dakika süren bir ihale ile British American Tobacco (BAT) şirketine devredilmesi ile başladı. Tasfiyenin ilk adımı TEKEL’in tütün kısmının özelleştirilmesi ile atıldı. Şimdi sıra ikinci adımda. İkinci adım: Özelleştirme kapsamında işine son verilen TEKEL işçilerini 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 4C maddesi kapsamında tanımlamak. Bu etap da geçilirse geriye tek hamle kalıyor, 4-C’li TEKEL işçilerini senelik sözleşmeleri yinelememek suretiyle peyderpey işsizler ordusuna havale etmek. AKP hükümeti TEKEL işçilerini 4-C kapsamında tutmaya çalışıyor. TEKEL işçileri çocuklarına yarın da ekmek götürebilmeyi güvence altına alabilmek için meydanlara çıkıyor.
Aileleri ile birlikte 40 bine yakın insanı yakından ilgilendiren bir süreç. Ancak bunun da ötesinde Türkiye’de AKP iktidarının 7 yıldan beri uyguladığı politikaların bir sonucu. Üretim ve istihdam odaklı büyüme politikasını göz ardı ederek "babalar gibi satma" yi ön plana çekerek, ülke mirasını har vurup harman savurmanın doğal sonuçlarından yalnızca biri.
TEKEL işçilerinin direnişine ülke çapında verilen destek ve dayanışma arttıkça hükümet öfkelenip saldırganlaşıyor. Çünkü TEKEL işçileri ile benzer konumda olan başkaları da var.
Çünkü hükümetin son dönemde kamu alanında yoğun biçimde sendikal haklardan yoksun düşük ücretli işçi çalıştırma kararı ve özellikle de taşeron işçilik kullanmaları ile sayıları giderek artıyor.
Bunun en somut örneklerini geçen ay İtfaiye gibi kamusal alanın hayati bir işkolunda yaşadık. Belediyeler itfaiye erlerini taşeron işçisi statüsüne taşıdı ve bu işçiler tıpkı temizlik işçileri gibi her yıl bir taşerondan diğer taşerona devrediliyor.
Devlet okullarında vekil öğretmenler de taşeron firmaların kadroları üzerinden istihdam ediliyor. Devlet hastanelerinde pek çok çalışan, alt işveren konumunda olan temizlik güvenlik şirketlerinin kadrolarında istihdam ediliyor. Ancak aslında onlar bu hastanelerin idari kadrolarında hizmet veriyorlar. Üstelik de bunlar yıllık sözleşmelerle istihdam edilip sendikalılık, yıllık ücretli izin, kıdem, ihbar gibi haklardan yoksun çalıştırılıyorlar.
Devam edelim….
Tuzla gemi işçileri, demiryolu çalışanları, Kent-Aş işçileri… Durumları hep aynı…
PTT’nin (Posta Telgraf Telefon) ‘telefon’ kısmı, Türk-Telekom adıyla ayrı bir firma olarak teşkilatlandırıldıktan sonra 2005 yılında özelleştirildi. Firma özelleştirme öncesinde örgütlü olan Haber-lş sendikasını güçsüzleştirmek için çağrı merkezi hizmetini yüzde yüz kendi sermayesi ile kurduğu Assistt AŞ’de taşeronlaştırdı. Buna karşı çıkanlar sudan bahanelerle işten çıkartıldı…
THY’nin çağrı merkezinin taşeronlaştırması da farklı değil… THY’nin çağrı merkezi hizmetleri geçen yıl Vodatech ve Assistt AŞ’ye verildi. Bu iki firmada da sendika yok. Bu firmalarda çağrı alan bir müşteri temsilcisine verilen ücret, THY’de aynı işi yapan sendikalı bir çağrı merkezi çalışanına verilenin üçte ikisi civarında….
Önümüzdeki dönem de farklı olmayacak. Küresel ekonominin emekçiler üzerindeki sömürüsü düzene uygun şekilde artarken AKP’nin uygulaması asla farklı olmayacak.
Bütçedeki cari açığın büyümesi zaten zor koşullarda yaşayan işçi, memur, emekli, köylü, işsiz, öğrenci ve küçük esnafın hayatlarının daha da çalınacağını açıkça gösteriyor.
İşte bu yüzden TEKEL işçilerinin direnişi desteklenmeli.
Desteği çığ gibi büyütmek, diğer sesler ile birleştirmek, güçbirliğini, dayanışmayı becermek zorundayız…
KAYNAK: CUMHURİYET