BAŞBAKAN DOĞRU SÖYLEMİYOR, İŞÇİLİK DEĞİL KÖLELİK DÜZENİ DAYATIYOR
Başbakan Erdoğan’ın dünkü parti grup toplantısında TEKEL işçilerine, “Beğenirseniz, benden bu kadar” dediği çözüm formülünün işçilik hak ve hukuk içindeki yeri, “İşçilik hukuku içinde değil, kölelik düzeninde çalıştırma”.
Başbakan Erdoğan’ın dünkü parti grup toplantısında TEKEL işçilerine, “Beğenirseniz, benden bu kadar” dediği çözüm formülünün işçilik hak ve hukuk içindeki yeri, “İşçilik hukuku içinde değil, kölelik düzeninde çalıştırma”.
Başbakan Erdoğan’ın 4/C kapsamında çalıştırmaya ilişkin sözünü ettiği iyileştirmelerin tümü, ücretlerde kimi artışlarla, sosyal güvenlik sisteminden yararlanma ya da daha düşük ölçeklerde kıdem tazminatını öngörüyor. TEKEL işçilerinin, sendikaları Tekgıda-İş, dayanışma için üretimden gelen gücün kullanılması kararını alan işçi konfederasyonlarının istemi ise kimi özverilerle başka işletmelerde işçilik statüsünde çalıştırma hakkı. Arada küçücük gibi görünen çok büyük fark; yasal hukuk düzeni içinde işçilik hakları ile çalıştırma ya da geçici sözleşme ile iktidarın lütfuna bağlı olarak her yıl sözleşmenin yeniden düzenlenebilmesi, yasalara karşı hile yöntemi ile kölelik düzeninde, iktidara biat kültürü içinde kamuda çalıştırma.
Dünyada geçerli, Türk hukukunda da esas olan işçilik hakkı, “belirsiz süreli sözleşme” olarak düzenlenir. Bunun hukuk dili ile anlamı sözleşmenin süresiz olması, yasaların öngördüğü koşullar içinde işverenin işçiyi işten çıkarma hakkını kullanabilmesidir. Belirli süreli sözleşme akdi ancak istisnai haller için, adı üzerinde geçici işlere bağlı geçici sözleşmeler olarak öngörülebilir. Geçici süreli sözleşmelerle sürekli işçi çalıştırma yasalara karşı hiledir, suçtur. Hükümetin dayattığı 4/C uygulaması da bu yasalara karşı suçun iktidar, kamu eliyle işlendiği bir uygulamayı öngörmektedir. AKP iktidarı bu yolla her yıl sözleşmeleri sona erdirip, yeniden sözleşme yapma, hukuka, hakka aykırı, 4/C statüsünde çalıştırmayla, iş hukuku, işçilik haklarının en temel güvencelerini ortadan kaldırmakta, lütuf, biat kültürü içinde işçi çalıştırma gücünü iktidarının elinde tutmaktadır.
Bir kez daha demokrasilerde geçerli, bizde de var olan hukuk düzeni içinde çalışanların çoğunlukla iş yasası kapsamında, kamu erkinin öngörüldüğü işler için ise memur statüsünde çalıştırılmalarının esas olduğunun altını çizelim. Sözleşmeli, geçici çalıştırma ancak geçici işler için istisnai hak ve düzenleme olarak öngörülebilir. Böyle olduğu içindir ki Türkiye Özalizm ile gündeme gelen kamuda sözleşmeli çalıştırmaya ilişkin yasal düzenlemenin, işçilik haklarının, imzaladığı sözleşmelere aykırı düşmesi nedeniyle Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (İLO) de hesap veriyor. İlgili sözleşmelerin görüşüldüğü her yıl ilgili uzmanlık komitelerinde tartışılıp eleştiriliyor, söz konusu düzenlemelerin işçilerin çalışma haklarına aykırı olduğu gerekçesi ile kınanıyor. İktidarlar adına söz konusu uygulamanın kaldırılacağı savunmasıyla zaman kazanmaya çalışılıyor.
Erdoğanizm sözleşmeli çalıştırmayı öğretmenler dahil en güvenceli çalışma hakkının olması gereken kamu alanlarında kitlesel uygulama suçunu işlemekle yetinmedi. Süreli çalışmayı öngören ek bir uygulamayı 4/C statüsünü yasal bir düzenleme gibi gündeme getirdi. Dahası pek çok kamu kuruluşunda, belediyeler dahil var olan memur, işçilik kadroları geri alınarak 4/C statüsünde geçici çalıştırmaya ağırlık verildi. Başbakan Erdoğan’ın TEKEL işçilerine son tehdidinde geçerli olduğu üzere, çaresizlik, kendisinin söylediği gibi 3 milyon değil 5 milyon üstü gerçek işsizin varlığı tehdit aracı olarak kullanılarak, 4/C statüsü dayatılıyor. Her yıl bir daha bir daha işten çıkarıp, işten alma ile çalışanlar, biat kültüründe, kölelik düzeninde çalıştırılmaya yönlendiriliyor.
TEKEL direnişinde son günlerde yaşananlar Özalizmin büyük madenci direnişindeki yaşananlarla çok fazla çakışıyor; büyük madenci direnişinin son günlerinde Başbakan Yıldırım Aktuna, Genel Maden-İş ile masaya oturmuş, kabul ettiği hakları kamuoyuna ilan etmişti. Devreye Cumhurbaşkanı Özal girmiş, verilen hakların geri alınmasını istemişti. Aktuna da yılbaşı arifesi gecesi sözle verdim dediklerini verdiği sözü ile yola çıkmış, imzalanacak metinlerde bu rakamlara razı olmamıştı. Kamuoyunun pek anlayamadığı bu karmaşık tartışmada, direnen maden işçilerinin yeni yıl sloganı, “Halkımız, Başbakan yalan söylüyor, çarptık böldük hesap tutmuyor” olmuştu.
Başbakan Erdoğan’ın Türk-İş’i uzlaşma masasına çağırıp, sonra 4/C’yi kimi ödünlerle yasal işçi hakkı olarak pazarlaması, direnen TEKEL işçilerinin güvenli iş istemi ile özden çelişirken, verilebilecek en üst düzeyde işçi hakkı olarak sunması tablosu ortaya çıkıyor. Bu arada 1 Şubat’a kadar zaman kazanılması ile de işçilerin TEKEL’deki işçilik hakları yasal olarak sona erdirilmiş, kıdem tazminatları, maaşları bankaya yatırılmış olarak, ay sonuna kadar 4/C statüsündeki işleri kabul etmeye zorlanıyorlar..
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi –ŞÜKRAN SONER