İHTİYAT VE TERAKKİ!
Direnen her insan, kendini ve hayatı dönüştürürken; ihtiyatçıyı, terakkiciyi, küstahı ve yüzsüzü bile dönüştürür… Ki esas demokrasi, kısaca devrim böyle bir şeydir!Umur Talu yazdı..
“BAZEN öyle yumruk gibi oturuyor” başlıklı yazıyı tam iki yıl önce, 22 Şubat 2008’de yazmışım. Bugüne o günden buruk selam! O günkü manzaraya bakınız: “Sevdiğiniz gazetecilere sorsanıza:
Özelleştirmeye karşı çıkan Tekel işçisine (hükümet idaresinde) devlet polisince eksi 10’da su sıkıldığında neden azıcık ıslanmadınız, azıcık üşümediniz, ürpermediniz?
Basit soruda, boğazımda yumruk ne kelime, öyle çok şey düğümlü ki. Soru size, (kimi) ‘gazeteci gözü’nün bir eyleme, olduğu gibi değil, görmesi veya görmemesi gerektiği biçimde bakabildiğini gösterir.
‘İktidara yakın’lar; iktidara protesto ya, üstüne tek damla dahi su gelmez.
‘İktidara bindiren’ler; Tekel özelleştirmesi kendi medya grubunu ilgilendiriyor ya, kupkuru kalır, iktidara muhalefet niyetiyle dahi tek kelime etmez.
Kimseyi suçlamıyorum. Hepimizin bir şekilde ayağının battığı zemin bu.
Çıkmaya gayret eder, vicdanınıza ve mesleğinize titrersiniz, her haksızlıkta kaleminiz yerinde duramaz, o başka; yahut bunlar hiç olmamış gibi, başka meselede ‘cesur, muhalif, liberal, demokrat, cumhuriyetçi’
görünmeye devam edersiniz.
Böyle içten pazarlıklı nice arkadaş, kimi meselede hakikaten ‘iyi ve doğru şey’ yazabilmekte, diyebilmekte! Ama yukarıdaki soru gibisi eşiktir.
Hayat, insanların dertleri, kapsamlı özgürlük ihtiyacı, şu Anayasa’nın dahi insani çok maddesinin ihlali, baskı, imtiyaz, zümre egemenliği, nice aşağılama, dayatma biçimi… böyle eşikleri önümüze koyar.
Patinajı ya dert edersiniz… Yahut umursamaz geçersiniz. Ama herkes yemeyebilir! Birikir, birikir, üstünüze yapışıp kalır.”
Yazı üstünden iki yıl geçmiş. Dönüp baktım. Bir arazi hali, arazide bir sessizlik!
“İktidar yanaşması” zaten suspus da, büyük medyada, günün nice yiğidi, Tekel işçisinden darbe bekleyeni, bir nevi devrim umanı da, o gün tütüne yan basmış, cigaradan tek nefes çekmemiş!
“Cumhuriyetçim, muhalifim benim”; o sıra kendi grubu Tekel tütününe soyununca donmuş kalmış. “Demokratım, muhafazakârım, liberalim benim”; hükümete marazdan, direnen işçiden, gazeteciden
hazzetmemiş. Hepsi temkinli, tedbirli!
İhtiyat bu. İhtiyatta ittifak bu. İhtiyatta mutabakat bu! “Terakki”ye gelince; “ilerleme” var elbet. Küstahlıkta da yüzsüzlükte de. Demokrat makyajı silip hiddetle, şiddetle tehdit eden Başbakan’ın demokrat kuzucukları me’liyor.
“İtfaiye kapmış” muhafazakâr işadamı kâtibi, “işçi sürüleri” diyenin kankası; direnip işten atılan 68 itfaiyeciyi Tekel’de ibret gösteriyor: Biat et, işten atılma, aç kalma! Öte tarafta, gazeteden onca meslektaşı cup diye sokağa atılırken ıslık çalmış büyük cumhuriyetçi, şimdi Tekel birası gibi köpürüyor.
Maaş ödemeyen grupta, ücret düşüren gazetede, hak arayanı kovan radikalde, nice yiğit Tekel üstünden muhaliflik taslıyor. Ne terakki!
CHP lideri devrimci olmuş! Karşıyaka’da partisinin sopayla kovaladığı işçilerin üstüne basaraktan ne terakki!
Genelkurmay şubesi, bazen darbe temsilcisi nicesi Tekel’de sınıf bilinci kazanmış; Genelkurmay ile hükümetin tam mutabakatla “45-C” diye sokağa attığı yüzlerce uzman erbaşı, hakkı gasp edilmiş on binlerce jandarmayı, astsubayı, sivil memuru Ankara ortasında dahi görmezden gelen cumhuriyetçilik ile sınıf ve adalet şuuru! Ne terakki!
“Cumhuriyetçi burjuvazi”, bankadan medyaya on binleri köle gibi çalıştırırken, şimdi işçi sınıfıyla omuz omuza! Ne terakki!
Yine de umut şu: Direnen her insan, kendini ve hayatı dönüştürürken; ihtiyatçıyı, terakkiciyi, küstahı ve yüzsüzü bile dönüştürür… Ki esas demokrasi, kısaca devrim böyle bir şeydir!
Kaynak: HABERTÜRK GAZETESİ UMUR TALU