DAYANIŞMAYI ANLAYAN ANLAMIŞ; YALANLARA, TUZAKLARA AYNA TUTTULAR
Dayanışmayı Anlayan Anlamış; Yalanlara, Tuzaklara Ayna Tuttular
TEKEL işçilerinin insan gücünü aşan direnme güçleri karşısında vicdanları sızlayan, sorunun çözümüne yardımcı olmak, dayanışma, destek vermek isteyenler bile bugüne kadar olup bitenleri, sorunların odağını ne tam anladı ne de tam anlatabildi…
TEKEL işçilerinin dünyada örneği yaşanmamış etkinlikteki direnişlerinin 52. gününde 5 işçi konfederasyonunun gerçekleştirdiği üretimden gelen gücün kullanılması dayanışma eylemlerinde, kimselerin anlatamadığını işçilerin çok çıplak anlayıp anlatabildikleri, tepkilerini, söylemleri, sloganları, pankartları ile çok yalın ortaya konuldu…
Sabahın ilk haberlerinde İzmir’den, durmuş haldeki kent içi ulaşım görüntüleri önünde konuşan, dayanışma eylemlerinin amacını anlatan bir bölge sendika yöneticisinin söylemi ile çarpıldım: Sendikacı, eylemin etkinliğini kırmaya yönelik AKP iktidarından gelen, gece yarısı polis kullanılarak evlere yapılan tebligatlarla sendika yönetimlerinin nasıl tehdit edildiklerinin altını çizdikten sonra, “Erdoğan hükümetleri kamuda sendikal haklarını kullanan işçiler yerine, sözleşmeli, 4/C yaygın uygulamaları ile sendikal haklarla, örgütlü, işçilik, memurluk haklarının yasal düzenlemeleri içindeki çalışmayı ortadan kaldırılmayı öngörüyor. Örgütsüz, yasaların güvencesi olmaksızın, iş güvencesi alınmış, asgari ücret çerçevesindeki bir çalışma düzenini yatay, yaygınlaştırmaya, genel uygulamaya dönüştürmeye bakıyor. İşsizliğin vurduğu milyonları, iktidarın bir lütfu, sadakası olarak işe alıp çıkaracakları bir düzeni kuruyor, Başbakan Erdoğan’ın lütfuna bağlı kılınıyor” diyordu.
Türkiye’de ilk sendikal hakların kazanımının simgesi, Saraçhane’deki İstanbul mitingini izlemiş olarak, haberlerin özetlenmesinden anlayabildiğim, çalışanların direnişine katılım, sendika liderlerinin beklentilerinin üzerindeydi. Özel sektörden bile eyleme katılanlar olmuş, işyerlerine göre merkez toplanmaları ile miting alanlarına doğru yürüyüşler düzenlenmişti.
Başbakan Erdoğan ise direnişin etkin olmadığından duyduğu hoşnutluğun altını çizerken bir kez daha hem direnen TEKEL işçilerini hem de dayanışma yapanları tehdit etmişti. Medyamız, ister istemez habercilik ölçekleri içinde bir genel grev arayışına, üretim durması beklentisine girdiğinden kasıtlı olmasa da Erdoğan’ın verdiği havaya paralel habercilik yapmış oldu. Bu durumun 12 Eylül’ün sendikal haklara getirdiği yasaklı düzen, iktidarların acımasız sendikasızlaştırma, özelleştirme uygulamaları Özalizmin mirası sözleşmeli çalıştırma, Erdoğanizmin eseri 4/C yasalara karşı hile yolu ile yasadışı çalıştırmanın ortaya koyduğu tablonun bir aynası olduğu atlanmıştı.
Bizde özeli kamusu, sendikalı çalışanların birkaç yüz binle sayıldığı trajik gerçeği yok sayılarak. Gerçek işçi-memur sayısına bakarak dayanışma eylemlerine katılımın aslında beklenenden yüksek olduğunu siz de görebilirsiniz. TEKEL direnişinin tabandan gelen toplumsal patlama etkisini, sınıf refleksini hafife alanlar, Başbakan Erdoğan, çok pişman olabilir.
Dün Edirnekapı’dan Saraçhane’ye yürüyenlere, cemaatlerin merkezi Fatih’te esnaftan, yol kenarlarından seyreden kadınlardan gelen desteği gördüm. “İş, ekmek yoksa barış da yok”a odaklanmış işçi başkaldırısının kırıldığına, 45 yılı bulan gazetecilik gözlemlerimde hiç tanıklık etmedim…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi Şükran SONER