SIRF SİZİN GÖZYAŞINIZ YOK BU ÜLKEDE!
SIRF SİZİN GÖZYAŞINIZ YOK BU ÜLKEDE!
HAYATIN ve tarihin en büyük sırlarından.
Acı, katı, tokat gibi, yok edici; sistemi sistem, düzeni düzen, ezeni hep ezen yapan hakikat: Acı çekenin başkasına kolayca acı çektirebilmesi…
Ezilenin başkasını kolayca ezebilmesi…
Dışlananın başkasını kolayca dışlayabilmesi…
Aşağılanın başkasını kolayca aşağılayabilmesi…
Kimliği hor görülenin başkasını kolayca hor görebilmesi…
Yüreğinde acı, içinde ukde, hafızasında yara, bedeninde sızı, ailesinde evladında bir ıstırap taşırken dahi; başkasının yüreğine, hatırasına, bedenine, ailesine, evladına, aşına, işine saldırabilmesi.
Başbakan olunca da “şekil” değişmiyor.
Başörtülü eş veya evladını kimi yere sokamamış, kaçırmış bile oluyorsun. Yüreğin hırpalanıyor.
Kudretinle, paranla, dostunla, bazen yalakanla elbet kimini aşıyorsun; kimi de seni duvarlara çarpıyor, içinde, hatıranda derin yara kalıyor.
Binlerce kadın ve genç kız, eşleri, babaları ise; yoksulluk, yalnızlık, imkânsızlık mahpusunda, ne işadamı dost parasıyla, ne iktidar kudretiyle aşabiliyor; öyle donup düşüveriyor.
İyi de… Hem başbakan olup bunu değiştir(e)meyeceksin, hem (kimi haklı) acını, maruz kaldığın aşağılamayı çıtlatacaksın;
“Yaşadıklarımı anlatsam ülkem bunları kaldıramaz” diyecek, “Eşimin gözyaşına mahkûm kaldık” diye içimizi acıtacaksın…
Hem de… İtiraz eden vatandaş, direnen işçi, hak isteyen “alttaki asker”, ses duyurmak isteyen memur görünce, “en üstün” sen olacaksın.
Sopa olacak, cop olacaksın; ceza olacak, azar olacaksın; tensikat, tazyikli su, tehdit, hiddet, şiddet, aşağılama, dayatma olacaksın.
Onların eş ve evladının, titreyen bedende donmuş gözyaşının mahkûmiyetine zorba gardiyan olacaksın!
“Ananı da al git”ten “yan gelip yatan”a kadar; hayatına sövecek, yüreğini döveceksin! “Bizi işçi değil, milletimiz iktidar yaptı” diye güdük ve düdük “çakma demokratlık”la; bazen Kürt’ü, bazen çiftçiyi, bazen işçiyi, memuru, gazeteciyi; bir itirazı olan tek veya örgütlü kimseyi “milletten” saymayacaksın!
“İmitasyon demokrasi terkibi”nde sadece seni iktidar yapan ile biat edene yer olacak… Onca ana, onca evlat ağlayacak…
Hep “dörtce”leyeceksin! Hakkı unutuverecek; “merhamet”i kâh lütuf veya kâh hata bileceksin!
Eşini haksızlıkla ağlatmış kim varsa; her fırsatta onlara dönüşeceksin, onların ceberut “öteki” sureti olacaksın!
Acıdan, aşağılamadan bir yücelik, olgunluk, hakikat, hakkaniyet, hukuk çıkarmayacaksın!..
Ve bizden, sırf sizin için üzülmemizi bekleyeceksin!
Elbet ona da içtenlikle üzülürüz!
Kendi adıma, bir eş, bir anne, baba gözyaşına mahkûm edilmişse, yanarım; size de öyle. Lakin, eşi, anası, evladı gözyaşına mahkûm olmuş biri; başka eşlerin, anaların, evlatların gözyaşına tükürebiliyorsa kolayca… Yuh olsun ona!
Onlar da yaşadıklarını hep bir ağızdan anlatsa, ülke asıl bunları kaldıramaz!
Onca merhametinize, onca demokratlığınıza, hatta onca gözyaşınıza rağmen; despot sözde cumhuriyetçiler gibi, dayanamadığınız bu değil mi zaten:
Ağlanacaksa, sadece sizin gözyaşınız olmalı… Siz istemeyince, herkesinki kurumalı, gözler kör, kulaklar sağır, ağızlar kapalı olmalı! Herkes maymununuz olmalı! Hava soğuk… O gözyaşlarınız, yüreğinizi herkes için ısıtsın, vicdanınızın buzlarını eritsin azıcık!
Kaynak: Habertürk Gazetesi -Umur Talu