BiR GUN BiLE PiŞMAN OLMADIK
Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel, Ankara valisinin iddialarını ve TEKEL direnişindeki gelişmeleri gazetemize değerlendirdi.
Ankara Valisi Kemal Önal’ın, Meclis İnsan Hakları Komisyonu Alt Komisyonu’na, Abdi İpekçi Parkı’ndaki polis saldırısına ve TEKEL eylemine ilişkin “Türk-İş ve Tek Gıda-İş başkanları pişman olduklarını söylediler” iddialarını, Tek Gıda-İş Genel Başkanı ve Türk-İş Genel SEKRETERİ Mustafa Türkel’le konuştuk.
Ankara valisinin, Abdi İpekçi Parkı’ndaki saldırıyı “O gün bir canlı bombanın aralarına girip kendisini patlatacağı yönünde duyum aldık” diye savunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Öncesinde size bu duyuma ilişkin bir şey söylediler mi?
Hayır. Bize bu konuyla ilgili en ufak bir bilgi verilmediği gibi, böyle bir ima bile yapılmadı. Sadece bize ‘Bu yaptığınız eylem yasal değildir, usulsüzdür, dağılın’ diye sık sık anons yaptılar. Kaldı ki, zaten Abdi İpekçi’deki güvenlik koşullarına bakarsanız, o kadar olağanüstü güvenlik koşulları vardı ki, orada emniyet güçleri halkın gelmesine bile izin vermedi. Yani canlı bomba geldiyse emniyetin zafiyetidir zaten. O kadar ilginçti ki; yolu kesmişler, duvarların dibinden çamurdan geçmek zorunda kalıyordu halk, yağmur çamurda. Ben sendika başkanı olarak normal yoldan girmek isteğimde bana bile izin vermedikleri bir güvenlik çemberi içerisine, canlı bomba girdiği iddiası gülünç.
Burada oturma eylemine başladığımızda da bu tür ihbarlar geldi. Ne yapalım, bomba olacaksa olacak. Siz güvenlik önlemleriyle engelleyemezsiniz zaten. Canlı bomba kafayı mı kırmış gelmiş, burada ekmeğini isteyen yoksulun, kimsesizin olduğu yerde kendini patlatacak. Yazık günah değil mi bu insanlara?.. Zaten bu insanların hayatı bomba olmuş, üstüne oturmuşlar. Ne beni ne de genel sekreterimizi Abdi İpekçi Parkı’nda bu konuda uyaran olmadığı gibi, tam tersine, eylemin yasadışı olduğuna dair sık sık anonslar yapılarak orayı dağıtmamız için tebligat ve uyarılar yapıldı. Bize ‘Bomba var’ denseydi, zaten TEKEL’de çalışan arkadaşlarımızı bir kenara toplardık, sonra dışarıda kalan kimlermiş görürdük. Böyle bir şey olmadı. Ben bunu artık emniyetin kendi sorunu olarak görüyorum.
Bu iddialar için müdahale toplumda çok tepki aldığı için bir savunma diyebilir miyiz?
Doğrudur, öyle de denebilir.
Ankara valisinin başka bir iddiası da eylem başlamadan önce yaptıkları kontrolde, ‘Eylemciler arasında bir silah bulundu’ iddiası. Bu doğru mu?
Doğru. Daha sonra arkadaşlarımız söylediler. Bu, TEKEL’de çalışan muhtar arkadaşımızın ruhsatlı silahıymış. Tabii bilmiyor toplantı ve gösterilerde silah taşınamayacağını. O arkadaşımızla ilgili idari işlem de zaten yapıldı. Herhangi bir silah değil. Muhtar arkadaşımızın ruhsatlı silahı. Anında da kendisine geri iade verildi.
Valinin başka bir iddiası da ‘Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ve sizin, eylemleri başlattığınız için pişman olduğunuz ve bir iki gün içinde dönerler diye düşündük dediğiniz’ yönünde. Gerçekten pişman oldunuz mu?
Arkadaşlarımızı Ankara’ya çağıran Tek Gıda-İş Sendikası. Konuyla ilgili tüm hazırlık ve sorumlulukları üzerine alan tüm organlarıyla Tek Gıda-İş Sendikası. Pişmanlık duyacaksa bu işi niye yaptı? 54 gün boyunca yaşadığımız hiçbir olaydan pişmanlık duymadık. Kaldı ki, bizim hayatımızda pişmanlıkların yeri olmaz. Bizi kimse zorlamadı ki. Böyle bir ifadeyi hiç kullanmadık, kullanmayız da.
Arkadaşlarımızın bir gün içinde gelip geri dönecekleri gibi bir beklenti içinde değildik, hiç olmadık da. Biz arkadaşlarımıza, ‘sorunları çözülmeden geri dönmeyeceğimizi’ söyledik gelmeden önce. Çünkü, sorunun çözülmesi için bir demokratik hakkımızı kullanacağımızı, sonucunda da sorunlarımızı çözerek geri dönmeye çalışacağımızı ifade ettik. Nitekim geldiğimiz günden bugüne, 4-c’de yapılan iyileştirmeler bile 4-c’de çalışanlar için de önemli kazanımlar.
Geldiğimiz günden bugüne, demokrasi mücadelesi, demokratik hak ve özgürlükleri kullanma, toplumun yeniden uyanışı ve mücadeleyi yeniden harlaması anlamında çok önemli mesafeler kat ettik. Kayıp ve kazanç anlamında şu anda baktığımızda, pişman olmamızı gerektirecek hiçbir neden yok. Tam tersine; gurur duyuyoruz, iyi ki bu mücadeleyi başlatmışız.
İşçiler süresiz açlık grevine başladılar, bu ciddi boyutlara da ulaşabilir. Öneriniz var mı?
Bu konuda endişeleniyoruz tabii. Yarın, (pazartesi) yapılacak altı konfederasyonun çağrısı da önemli. Bu çağrının cevap bulup bulmayacağı da önemli. Önemsiyorum altı konfederasyonu, ikircikli de olsa. Ama esas önemlisi, muhatapları ne diyecek? Önemseyecek mi, yoksa duymazdan mı gelecek? Eğer duymazdan gelirse, bu altı konfederasyon ne yapacak, onu da merak ediyoruz Türkiye’yle birlikte. Biz, Tek Gıda-İş olarak önümüzdeki hafta yeni eylemlilikler içine girebiliriz.
İki konfederasyon imzalarına uymadı, bundan sonra da alınan kararlara uymazlarsa?..
Başka bir şey beklemiyorum işin doğrusu. Türk-İş’in hükmü şahsiyetini sayın başkan temsil ediyor ama ben Tek Gıda-İş başkanı olarak onlardan hiçbir şey beklemiyorum.
Sadece, o alınacak kararları sulandırıp yozlaştırmak için ellerinden geleni yapacaklarına eminim.
(Ankara/EVRENSEL)
4 ŞUBAT’A MÜTHİŞ BİR KATILIM OLDU
4 Şubat’ta yapılan iş bırakmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin üzerindeki bu siyah şalı atma, özgürlükleri yeniden kullanabilme iradesini ortaya koyma ve Türkiye’nin içine sokulmak istendiği tek parti yönetimindeki baskıcı idari yapıya karşı başkaldırı anlamında son derece başarılı buluyorum. Daha başarılı olabilir miydi? Tabii ki olabilirdi.
AKP iktidarı döneminde ilk defa gerçekleştirilen bir kitlesel harekettir. Tek parti döneminde memuru, işçisinin o korkuları ortadan kaldırabilecek, baskıcı anlayışa karşı bir özgürlük hareketidir. TEKEL işçisi özelinde, genel anlamda iktidarın uyguladığı politikalara karşı bir başkaldırının da yeniden başlamasıdır. Bu anlamda başarılı buluyorum.
Türkiye’nin her yerinde adeta çoban ateşleri yandı 4 Şubat’ta. Yani sizlerin televizyonunuz aracılığıyla her yerde izledik. Denizli’den Aydın’a, İzmir’den Diyarbakır’a, Batman’a, Karadeniz’den Hatay’a varana kadar her tarafta müthiş bir katılım, müthiş bir destek vardı. Bundan gururlanıyoruz.
Her eylemin biraz daha iyisi ve ötesi olabilir. Bardağın boş tarafı değil de dolu tarafı görülmeli. Kişisel yorumum; mükemmeldi, çok memnunum.
İktidar, “Hayat durmadı, yeterli değildi” dedi. Zaten hiçbir iktidar da “Aman çok etkili eylem yaptınız, kusura bakmayın. Biz görememişiz” demez. 50 yıllık siyaset geçmişimizde de iktidarlar o mesajı okumadıkları iddiasında bulunmuşlar, ama ertesi gün sorunları çözmek için de hazırlık yapmışlardır. Bir istisnası AKP Hükümeti hariç. Sayın Başbakan her geçen gün biraz daha sinirleniyor, biraz daha tehdit savuruyor. Artık herkese tehdit savurur hale geldi.
‘72 milyon siz değilsiniz’ diyen Sayın Başbakanımız bizi reddetti, çiftçileri reddetti; öğretmenleri, eczacıları, doktorları da reddetti. Şimdi bu 72 milyondan geriye kim kaldı, onu merak ediyoruz. Bir ara onun da çetelesini tutup, ‘Bunlar 72 milyonun içinde kalanlar’ dese, biz de o merakımızı gidersek. Belki TEKEL işçisi burada tam beklediklerini gerçekleştiremeyebilir, inancımızı koruyoruz. Talebimiz hukukidir ve biz bunu alacağız. Bu iktidar verse de alacağız, vermese de. Çünkü bu iktidarın vermemesi halinde, sürecin başka boyutlarını da nasıl mücadele edeceğimizi de biliyoruz. Hükümet işine geldiği zaman ‘hukuk devleti’ diyor, işine geldiği zaman yargıyı eleştiriyor ya, buna rağmen burası bir hukuk devletidir. Hukukun da gereğini yapacağına dair inancımızı koruyoruz. Bu olmazsa AİHM’e kadar gideceğiz.
Kaynak: Evrensel gazetesi