ESNEK ÇALIŞMA BİLDİĞİN 4C
TEKEL işçileri herkese gerçek yerini hatırlatıyor, safını seçtiriyor, suret-i haktan görünen aslına rücu ediyor böylece, dönüyor, “demokrasi” yerli yerine oturuyor, “AB reformları için ölürüz” diyen, sosyal haklar, çalışma hayatı denilince bir kere daha dönüyor.
TEKEL işçileri herkese gerçek yerini hatırlatıyor, safını seçtiriyor, suret-i haktan görünen aslına rücu ediyor böylece, dönüyor, “demokrasi” yerli yerine oturuyor, “AB reformları için ölürüz” diyen, sosyal haklar, çalışma hayatı denilince bir kere daha dönüyor.
Cümle uzun, ama bakmayın, meramı kısadır.
İşte TÜSİAD da aslına döndü.
“Demokratik açılım” diyerek hamle üstüne hamle yapan AKP iktidarı da aslına döndü.
Aslı nedir?
Yok, bu Kerem’in Aslısı değil, sınıflı toplumun Aslısıdır.
***
Şimdi biz de gelelim işin aslına.
Avrupa Birliği’nin samimiyetine inanmak zordur, sosyal haklar 80’li yıllardan bu yana AB ülkelerinde budandıkça budanıyor. Yine de o ülkelerde işçi sınıfı, sarılık ağır bassa bile örgütlü olduğundan, sendika diye bir şey, toplusözleşme diye bir usul hâlâ vardır. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO da, sosyal haklar konusunda belirli bir düzeyde hak savunuculuğu yapıyor ve hükümetlerle sendikalar arasında çalışma hayatında “kabul edilebilir bir denge” arayışındadır. “Kabul edilebilir denge”nin içinde işçilerin sendikalara ve toplusözleşme hakkına sahip olması temel ve önemli bir yer tutar.
Peki, bizim AB hayranı hükümetimiz, “ne olur AB ile ilişkilerimiz zedelenmesin” diye sürekli feryat eden sevimli, sempatik patronlar dünyasının biricik örgütü ne yapıyor?
Hükümeti biliyoruz.
4C diyor da başka bir şey demiyor. Yok yok, diyor.
“Çadırınızı başınıza yıkarım” diyor.
***
Peki, TÜSİAD ne diyor.
Anlayan anlasın, anlamayan da yutsun diye patronlar örgütünün genç ve güzel başkanı şöyle konuşuyor:
“Sadece Türkiye değil, tüm dünyada yaygınlaşan istihdamsız büyüme sürecinin yeniden tekrarlanma ihtimaline karşı işgücü piyasalarına esneklik sağlamak tek çare gibi gözüküyor.”
Tercüme gerekir efendim.
Neymiş?
İstihdamsız büyüme süreci tekrarlanmasın diye, yani işsizlik artmasın diye işgücü piyasalarına esneklik sağlanması tek çareymiş.
İşgücü piyasasına esneklik sağlamak da neyin nesidir?
Anlaşılsın diye bir uzmana sorduk.
O da anlattı.
Yani o demektir ki maliyeti ucuz, parçalanmış bir işgücü piyasası olacak, sendikasızlaşma tam olacak, işçi dediğin her işi yapacak, durum esnek olacak.
Peki, neden böyle olacak?
Kriz var ya kriz, işte o nedenle. Krizin yükünü birilerinin alması, taşıması gerek, önce esnek çalışacağız ki işsizlik kendini tekrarlamasın… İş piyasasını esnekleştirip, ücretleri düşürüp, işçiyi ordan oraya sürüp, asgari ücrete mahkûm edip, işsizi üstüne salıp… Bildiğin 4C canım…
***
Patronlar kulübü böyle diyor.
Açılım üstüne açılıp yapan, Alevi açılımında Aleviyi, Kürt açlımında Kürtleri, Roman açılımında Romanı hizaya sokmayı deneyen iktidar ise TEKEL işcisinin karşısında her türlü açılımı, AB’yi, ILO normlarını falan unutup pür silah aslına dönüyor, patronlar kulübü ile saf tutuyor. Ama onun karmaşık formüllere ihtiyacı yoktur.
“Bak yıkarım çadırını ona göre.”
Yıkarsın.
Bunu TEKEL işçisi de biliyor. Biliyor ki şu geçen 65 günde o da safını tutmuş, türküsünü söylüyor. Ataol anlattı, şöyle diyor TEKEL işçisinin türküsü: “Kumlu gider boş gelir/Tayyip sözü hoş gelir/Müdahale geliyor/Biber gazı vız gelir.”
Nasıl gelişecek bu iş bilmem ama esnek olmayacağı kesin.
e-posta: guray@cumhuriyet.com.tr