TEKEL DİRENİŞİ ‘OLAYI’NIN GÖSTERDİĞİ
Yalnızca tek bir dünya var: Türk, Kürt, Laz, Müslüman (Sünni, Alevi) diğer dinlerden olanlar, ateistler; hepsi tüm farklarına karşın aynı dünyaya aitler. Sermayenin dünyasına… Bu dünyada ya emek tarafında yer alıyorlar ya da sermaye tarafında. Tekel direnişi bu gerçeği bir kez daha kanıtladı.
Yalnızca tek bir dünya var: Türk, Kürt, Laz, Müslüman (Sünni, Alevi) diğer dinlerden olanlar, ateistler; hepsi tüm farklarına karşın aynı dünyaya aitler. Sermayenin dünyasına… Bu dünyada ya emek tarafında yer alıyorlar ya da sermaye tarafında. Tekel direnişi bu gerçeği bir kez daha kanıtladı. Tekel direnişi, ancak emek tarafında bulunanların, farklılıklarını barış içinde, birlikte yaşayabildiklerini, bu farklılıklarla birbirlerini zenginleştirebileceklerini gösterdi.
Cesaret: Acı soğuklara, devletin, hükümetin tehditlerine, baskılarına karşı bugün 72. gününe giren direnişin adı. Tekel işçileriyle dayanışmak için ülkenin her yerinden gelen işçilerin erdemi… Tekel işçilerinin yardımına gelen, destekleyen esnaf, genel olarak halk sınıflarının dayanışma eylemleri, yardımları…
Hakikat: “Olay” patlak vermeden önceki, bilgi sisteminde var olmayan yeni şey. Olayla birlikte doğarak, verili bilgi sisteminde delik açan şey… 20 Şubat’ı 21 Şubat’a bağlayan gece, “sendika.org”dan yapılan canlı TV yayınında konuşan 50-60 yaşlarındaki Müslüman işçi, söze Allah’ın adıyla başlıyor. Biz ondan başka kimseye kulluk etmeyiz diyor. Başbakan’a, polis dayağı, biber gazı, üzerlerine sıkılan lağım suyu için teşekkür ettikten sonra, tüm dünya bizi gördü, bir sen görmedin diyor, AKP’nin sosyal-ekonomik politikalarını deneyimli bir sosyalisti aratmayacak sadelikte ve kesinlikte eleştiriyordu. Bu Müslüman işçi, biz kimseden bir şey istemiyoruz… Senden tek istediğimiz hain elini rızkımızdan çekmendir dedikten sonra üç kez tekrarladı: “Hakkımı sana helal etmiyorum…”
Yeni insan: Olay değiştirir, kendi “hakikatini” ve öznesini yaratır. Bir dostum şöyle diyordu: “Olur olmaz insanlar Facebook’a Tekel simgeleri koymaya başladı. Bu ne biçim iş?..” Bu işçi sınıfının hegemonya kurma dinamiğine girdiğini gösteriyor, ama bir başka şeyi de. Bu olayın “izi” ve izin yankılarıdır. Tekel olayını yaşayan herkes artık değişti. Önceki, bu olayın izini taşımayan haline göre artık o yeni bir insandır. Olaya sadakat geliştirmeye, bunu evrenselleştirmek için mücadele edecek özneye dönüşmeye hazır yeni insan…
Sadakat – I: Tekel işçisi, biz buraya gelirken kendi derdimize düşmüştük, şimdi tüm işçileri ve ezilenleri temsil ediyoruz diyerek “olay”ın evrensel karakterini açıklıyor ve ona sadakatini ilan ediyor, bunu anlatıyor, herkesi buna çağırıyor; bu hakikatin evrenselleşmesi için mücadele ediyor. Tekel işçisinin yanında yer alanlar da aynı sadakatin parçalarıdır.
Sadakat – II: Müslüman işçi Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken artık başka bir hakikati dile getiriyor, ilan ediyor, hakkımı sana asla helal etmeyeceğim derken, karşısındakinin sadakatinin dine değil sermayenin düzenine olduğunu da vurgulamış oluyor.
Sadakat – III: Yeni-eski, solculuk iddialarıyla ortada dolaşırken bu eylemi görmezden gelenler, sınıf siyasetini terk etmek gerektiğini açıklayanlar, sermaye düzenine, liberal demokrasiye sadakatlerini açıklamış oluyorlar. Buna karşılık, ÖDP, TKP, Halkevleri, Tekel işçileriyle birlikte miting yaparken sermaye düzeninin karşısında, “olayın” yanında yer aldıklarını, Türkiye solunun geleceğe açık yüzleri olduklarını gösteriyorlar. Ben kendi hesabıma Emek Partisi’nden daha yoğun bir katılım beklerdim. CHP ve Deniz Baykal’ın Tekel işçilerini ziyaret ederek, yüzlerini doğru bir yere çevirdiklerini de görmek, ama henüz yolun çok başında olduklarını da teslim etmek gerekiyor…
***
Her “olay” biter, gündemden çıkar, ama geride iz bırakır. Yarattığı özneler, olayın hakikatine sadakatlerini ilan etmiş olanlar, olayın anlamını, sonuçlarını yaşatmaya devam ederler. Olay bittiğinde iki tutum daha oluşur. Birileri olay olmamış gibi davranırlar. İkincisi de olayın önemini kavrayan ama onun izlerini yok etmek için mücadeleye kararlı kesimlerin tavrıdır.
Olay olmamış gibi davrananlar, üçüncü kesimle buluşur onun değirmenine su taşırlar. Zaman içinde onun hakikatini kabul etmek zorunda kalırlar. Seçim öncesi Cumhuriyet mitinglerinin “hakikatini” kavrayamayanlar, ona olayın öncesindeki kavramlarla yaklaşanlar, onu içindeki şu veya bu unsurun niteliğine indirgemeye çalışarak mahkûm edenlerin hemen hepsi, zaman içinde, doğrudan ya da pratik sonuçları itibarıyla olayın izlerini yok etmeyi çalışanlarla buluştular… Onların ezici çoğunluğu, Tekel direnişini de tanıyamadı… Buna karşılık, Cumhuriyet mitinglerinin gerçek anlamını kavrayanların bugün Tekel direnişini de desteklediklerini görüyoruz. Bu bir rastlantı değil!
ERGİN YILDIZOĞLU / erginy@tr.net