ÖRGÜTLÜ DAYANIŞMANIN BAŞARISI
Danıştay 12. Dairesi, Bakanlar Kurulu’nun 4/C mağduru 11 bin TEKEL işçisine, “ya önüne koyduğumuz koşulları kabul ettiğini bildir ya da açlığa razı ol” muhtırasını, adeta maçın uzatma dakikalarında geçersiz saydı.
Danıştay 12. Dairesi, Bakanlar Kurulu’nun 4/C mağduru 11 bin TEKEL işçisine, “ya önüne koyduğumuz koşulları kabul ettiğini bildir ya da açlığa razı ol” muhtırasını, adeta maçın uzatma dakikalarında geçersiz saydı. Hükümetin, işçilere tanıdığı 30 günlük sürenin işleyişini durdurmakla kalmadı. Dava sonuçlanıncaya kadar, her işçiye asgari ücretin iki katı aylık ücret ödenmesine de karar verdi.
Dayanışma grevini yöneten Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel’in, “..Hukuksuzlukların olduğu bir ülkede iyi ki yargı var dedirtecek kadar adil, sağlıklı, anlayışlı bir karar” olarak nitelendirdiği ve bir kez daha “yargının hepimize lazım olduğu”nu anımsattığı önceki günkü işlem için acaba Başbakan ne düşünüyordu?
AKP Genel Başkanı, her salı sabahı partisinin grubunda, milletvekilleri dışında “muhterem misafirleri”ne de seslendiği için, sorunun yanıtını sıcağı sıcağına alabileceklerini sananlar, Erdoğan’ın 50 dakika süren dünkü konuşmasında TEKEL işçilerinin bayram yapmasına yol açan karar karşısında suskun kalmayı yeğlediğini gördüler.
Oysa Başbakan, yanına yardımcısı Hayati Yazıcı’yı da, Çalışma Bakanı’nı da alarak, her gün özelleştirme mağduru TEKEL işçilerinden kaçının banka hesaplarına yatırılan kıdem tazminatlarını çekerek 4/C koşullarına boyun eğdiğinin abartılan sayılarını veriyordu. O, 3 bin 100 kişinin dışında kalmayı inatla sürdüren 8 bin 300 işçinin direnişini kırabilmek için seçenekler arıyordu.
Gandi politikasının başarısı
80 günlük direniş içinde TEKEL işçilerinin, kendilerini yöneten sendikanın öğretisinden çıkmadan, tam bir Gandi politikasını izlemeleri, iktidarın onlara karşı uygulamak istediği şiddet kullanma planlarının da yürürlük dışı bırakılmasını sağladı.
Sadece başkentlilerle de sınırlı kalmayan, ülkenin her yöresinden küçük armağanlarla gelen yurttaşlar, gecenin ilerlemiş saatlerinde görevden dönen güvenlik görevlilerinin de çadır kentlere konuk olduklarını görüyorlardı.
Uluslararası işçi kuruluşlarının da yakın ilgisini çeken bu direnişin, kendi ülkemizde, kapılarında sendika olduklarını söyleyen tabelalar bulunan bir dizi örgütü yönetenlerin de maskelerini indirmiş olduğunu, Mustafa Türkel’in dünkü basın toplantısında söyledikleri ortaya koyuyor:
Emeğin gücü
“Türkiye emeğin gücünü, sihrini gördü. Ama biz işçi sınıfı içinde öyle sendikalar biliyoruz ki, alınan kararın gerçekleşmemesi için adeta şubelerine talimat vererek ‘bu iş bizim işimiz değildir’ diyerek dört konfederasyonun aldığı kararların uygulanmasına engel oldular. Konfederasyonumuza bağlı birkaç sendika hariç, bu mücadelede maalesef sendika önderleri sınıfta kalmıştır” sözlerinin sahibi olan Tek Gıda-İş Başkanı Türkel, öyle görülüyor ki önümüzdeki dönem için ciddi bir hesaplaşma yapılmasının altyapısını da hazırlıyor.
Hükümetin, TEKEL direnişinin kırılmasında başarı sağlama planı gerçekleşmiş olsaydı, şeker, enerji, liman, demiryolları, havayolları, karayolları ve onlarca işletmede yaklaşık 125 bin emekçiyi daha 4/C’ye mahkûm etme hazırlıkları yapıldığını da söyleyen Türkel’in açıklamalarına muhalefet partilerinin sahip çıkarak konuyu parlamentoya taşıyıp taşımayacaklarını göreceğiz.
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 12 bin TEKEL işçisinin dışında kalan bu yaklaşık 125 bin emekçinin de, 4/C tehlikesi karşısında olduklarını anımsatarak konfederasyonlar arasında bundan sonrası için sağlam bir işbirliğine gerek olduğunu söylüyor.
Bu doğrultuda, 26 Mayıs’ta Ankara’da yapılacak büyük bir direnişin haberini veriyor. 26 Mayıs’tan önce, dün çadırlarını toplayarak evlerine dönen ve bu tutumlarını “tatile giriyoruz” diye açıklayan TEKEL işçileri 1 Nisan’da yeniden Ankara’da buluşmaya hazırlanıyorlar.
Baykal, bu iktidarı darbelerin değil ama TEKEL işçilerinin düşüreceğini söylüyordu. O öngörü tam olarak tutmuş değil. Önümüzdeki dönem için “TEKEL işçilerinin yaktığı kıvılcımın giderek bir aleve dönüşüp dönüşmeyeceğini” irdelememiz gerekiyor.
Emekçilerin, genel grev olsun, dayanışma grevi olsun, bu tür eylemlerin uluslararası sözleşmelere göre artık suç olmadığını söyleyen sendika başkanı gibi düşünmeleri, kararlı adımlarla örgütlenmeleri, aralarındaki eyyamcılara yüz vermeyerek sosyal devleti gerçekten yaşama geçirmeleri gerekiyor.