ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ VE SENDİKAL HAKLAR
Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK – Cumhuriyet
İktidar partisi milletvekillerinin imzalarıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, şimdiye değin genellikle siyasi partilerin kapatılmasına, Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yeniden yapılandırılmasına ilişkin hükümleriyle tartışma konusu olmuştur (1). Oysa Kanun Teklifi’nin 5, 6 ve 7. maddeleriyle anayasanın “Sendika kurma hakkı”, “Toplu iş sözleşmesi hakkı”, “Grev hakkı ve lokavt” kenar başlıklı 51, 53 ve 54. maddelerinde de önemli değişiklikler yapılmaktadır.
Nitekim Kanun Teklifi’nin Genel Gerekçesine göre; “sendikal haklar ile grev hakkında öngörülen bazı sınırlamaların kaldırılması, memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplusözleşme hakkının tanınması”, anayasada “mutlaka değiştirilmesi gereken hükümler” arasında yer almaktadır. Teklifin 5, 6 ve 7. maddeleriyle ilgili gerekçelerde ise Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) konferanslarında sendika özgürlüğü, örgütlenme ve toplu pazarlık hakları konularında kabul edilen ve Türkiye tarafından onaylanan 87 ve 98 sayılı uluslararası sözleşmelere uyum sağlama amacı dile getirilmiştir.
Anayasamıza göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir; bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda ise uluslararası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınmıştır (m. 90/V). Dolayısıyla sözü edilen 87 ve 98 sayılı uluslararası sözleşmeler de bu anlamda kanun hükmündedir. Böyle olduğu halde; inceleme konusu Kanun Teklifi ile anayasanın bazı hükümleri, bu sözleşmeler doğrultusunda değiştirilmek istenmektedir.
Aynı işkolunda birden çok sendikaya üyelik
Kanun Teklifi’nin 5. maddesi, anayasanın 51. maddesinin 4. fıkrasını yürürlükten kaldırmaktadır. Aynı sözcüklerle olmasa da başlangıçtan beri 51. maddede yer alan bu fıkra uyarınca, “Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz.” Bu yasağın kaldırılması, 87 sayılı Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşme’ye uygun sayılabilir. Çünkü bu Sözleşme’ye göre, “Çalışanlar ve işverenler, herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşuluyla bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.” Uluslararası Çalışma Örgütü de, 87 sayılı Sözleşme’nin her durumda çoğulculuğun olabildiğince olanaklı kalmasını içerdiği görüşündedir (2).
Fakat anayasanın 51. maddesinin 4. fıkrasının kaldırılmasıyla aynı iş kolunda rakip sendikaların çoğalması, var olan sendikaların bölünmesi ve parçalanması, sonuç olarak her birinin toplu pazarlık gücünün zayıflaması yolu açılacaktır. Nitekim Uluslararası Çalışma Örgütü de, -kanunla doğrudan veya dolaylı olarak sendika tekliğini zorunlu kılmak, 87 sayılı Sözleşme’de öngörülen standartlara aykırı olmakla birlikte- rakip örgütlerin çoğalmasından kaçınmanın genellikle çalışanlar ve işverenlerin yararına olduğunu; bunun onların pazarlık masasındaki konumlarını güçlendireceğini, yapısal reformlar ve çalışmalarını etkileyen değişiklerle başa çıkma çabalarında eşgüdüm sağlayacağını belirtmektedir (3).
Aslında bu konuda sendika kurma özgürlüğü ile güçlü sendikacılık arasında makul bir denge kurulması gerekir. Kanun Teklifi’nde bu denge gözetilmemiş; örgütlenme özgürlüğü adına güçlü sendikacılık düşüncesinden uzaklaşılmıştır.
Kamu görevlileri sendikaları
Kanun Teklifi’nin 6. maddesi ile anayasanın 53. maddesinin kenar başlığı “Toplu iş sözleşmesi ve toplusözleşme hakkı” olarak değiştirilmekte; 3. ve 4. fıkraları yürürlükten kaldırılmakta; maddeye eklenen yeni fıkralarla memurlar ve diğer kamu görevlilerine “toplusözleşme yapma hakkı” tanınmakta, bu süreçte uyuşmazlık çıkması durumunda tarafların Uzlaştırma Kurulu’na başvurabileceği, Kurul’un kararlarının kesin ve toplusözleşme hükmünde olduğu belirtilmektedir. Madde gerekçesine göre, Uzlaştırma Kurulu’na verilen yetki ile “mevcut düzenlemedeki Bakanlar Kurulu’nun takdir yetkisi sona erdirilmekte”; “yeni düzenlemenin bir sonucu olarak 53. maddenin 3. fıkrası” ile 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı İlkelerinin Uygulanmasına İlişkin Sözleşme’nin 4. maddesinde öngörülen “serbest ve gönüllü pazarlık” ilkesiyle bağdaşmayan 4. fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.
98 sayılı Sözleşme’nin 4. maddesi, günümüz Türkçesiyle şöyle verilebilir: “Çalışma koşullarını toplusözleşmelerle düzenlemek üzere, işverenler veya işveren örgütleriyle çalışanların örgütleri arasında isteğe bağlı görüşme usulünden yararlanılmasını ve bu usulün tam olarak geliştirilmesini özendirmek ve kolaylaştırmak için gerektiğinde ulusal koşullara uygun tedbirler alınacaktır.”
Kanun Teklifi’nin 6. maddesi ile anayasanın 53. maddesinde yapılmak istenen değişiklik, kamu görevlileri sendikacılığına ağır bir darbe niteliğindedir.
Çünkü bu değişiklikle, 23.7.1995 tarih ve 4121 sayılı Kanun’la 53. maddeye 3. fıkra olarak eklenen düzenleme ile getirilen kamu görevlileri sendikaları ve bunların idare ile yapacakları toplu görüşmelerin anayasal dayanağı ortadan kaldırılmaktadır. Eğer bu değişiklik önerisi kabul edilirse, sözü edilen 3. fıkranın uygulanmasına ilişkin 25.6.2001 tarih ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu da, anayasal temelden yoksun kalacaktır. Anayasanın “Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinde 5. fıkra olarak yer alan “İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenleni.” hükmü ise, 51. maddede içinde “sendika” sözcüğü geçmeyen tek fıkra durumundadır. Dolayısıyla kamu görevlileri sendikaları için bu fıkraya anayasal destek işlevi yüklenemez. Zaten bu fıkra yeterli olsaydı, 53. maddeye 4121 sayılı Kanun’la şimdi yürürlükten kaldırılmak istenen 3. fıkra eklenmezdi.
Eğer önerilen değişiklik gerçekleşirse, memurlar ve diğer kamu görevlileri için getirilmek istendiği öne sürülen “toplusözleşme yapma hakkı” nasıl uygulanacaktır? Acaba memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplusözleşme yapma hakkını bireysel olarak mı kullanacaklardır? Sendikasız toplusözleşme olabilir mi? Kamu görevlileri sendikacılığı için sonun başlangıcı anlamına gelen bu değişiklikten vazgeçilmelidir.