Başbakan’ın açıkladığı ‘yapısal dönüşüm’ programını değerlendiren Aziz Konukman, bu programın 13 yıldır uygulanan ekonomi politikasının iflasının itirafı olduğunu söyleyerek, AKP’nin kamucu bir politika yürütmeyeceği, ama kitlelerin bu konuda hükümeti zorlaması gerektiğini belirtti.
Gazi Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman ile Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı “Yapısal Dönüşüm Programı’nı” konuştuk. Açıklanan programda maddi hatalar olduğunu söyleyen Konukman, bu programın aslında AKP’nin 25 maddeden oluşan başarısızlıklarının bir listesi olduğunu belirtiyor. AKP’nin bu programı uygulayamayacağını belirten Konukman, ‘Bu aslında uyguladıkları 12 yıllık programın iflasının itirafıdır’ demektedir.
– Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı yapısal dönüşüm programı ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Bir kere program yeni bir program değil. Başbakan bu programla birlikte 2018 hedeflerini açıkladı. Bunlar da yeni değil; tuhaf bir durum değil mi bu?
Siz de biliyorsunuz 2013 Temmuz’unda genel kuruldan geçti. Ağustos ayında da toplumun haberi oldu. İşte bu 25 proje burada geçiyor. Üstelik bu programın eylem programı Kasım 2013’te açıklanmalıydı. Çünkü aynı tarihlerde 2014 yılı programları açıklanacaktı. 2014 yılı programı da 10. Kalkınma Planı’nın 1. yılına karşılık gelecekti. Çünkü 10. Kalkınma Planı 2014-2018 yıllarına karşılık gelen beş yıllık plandır. Bu programın ilk yılı da 2014 yılı programı, ama bakıyoruz bu eylem planı ne zaman açıklanıyor, çok tuhaf bir biçimde 6 Kasım 2014. Oysa Kasım 2013 yılında açıklanmalıydı. Üstelik 9 tanesi değil 25’i birden açıklanmalıydı. Çünkü eğer siz bir dönüşüm planı açıklıyorsanız bunun eylem planları Kasım 2013’te hazır olmalıydı.Üstelik toplam 25 projenin 16’sı açıklanmadı. Ne zaman açıklayacaklar? “Efendim işte bir takvim veremiyoruz ama en kısa sürede açıklayacağız” deniyor. Yani seçimlere kadar açıklanacak. Aslında bu seçimlere yönelik olarak bir algı yönetimi yapılıyor. Burada işte “AKP’nin elinde yepyeni projeler var” diyerek bir seçim propagandası haline getirecekler.
– Peki 2014 yılı programında bu projelerden bahsediliyor mu?
Tek bir kelime bile yok. Oysa yapılması gereken bu projeleri madde madde açıklamaktır.2014 yılı programında yok, ama 2015 yılı programında var. Bu da çok doğal. Kasım 2014’te siz programı açıklarsanız ancak 2015’te eylem planını açıklarsınız.
– Peki bu açıklanan program gerçekçi mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
En basitinden 2018 yılı hedeflemeleri üzerinden bir değerlendirme yapalım. Alay konusu oldu ama 2018 milli gelir rakamlarını size vereyim. 2018 yılında planlanan milli gelir 971 milyar dolar.
– İki Milyar TL gibi…
Evet… Nerede açıklandı bu? Orta vadeli planda… Başbakan ne dedi “1.3 Trilyon dolar” dedi. Bu yüzde 30’dan fazla artış demek. Genellikle dolar bazında milli gelir 3 veya 5 puan artmış. Peki bir yılda yüzde 30’dan fazla artış mümkün mü? Hayır! Zaten Başbakan Meclis’te konuşurken “dolar kuru tahmini bizi yanılttı” demiş.
– Bir ülke bir yılda yüzde otuz büyür mü?
Böyle şey olur mu, neden gerçekçi rakam vermiyorsunuz? Olay şu; 2018 dolar kurunu tahmin ederken 1.97 kabul edilmiş oysa dolar şu anda 2 TL’nin üzerinde. 2014-15-16-17-18 orta vadeli programda 2017 için ortalama oran 2.18 verilmiş. Yani planlarına uymuyor. 1.97 hedefinin gerçekçi olmadığını kendileri de kabul etmiş oluyorlar.
Burada tuhaflık şu, 8 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlayarak bir orta vadeli program hazırlıyorsunuz, orada milli geliriniz için 971 Milyar dolar vererek bir yıl sonrası için 1.3 Milyar dolar bir milli gelir hesabı yapıyorsunuz. Yani Başbakan orta vadeli plana imza attığını unutmuş gözüküyor. Bu durumda 8 Ekim’de yayımlanan orta vadeli program 10. Plan hedeflerinin çöpe atıldığını gösteriyor.
– Devletin ekonomideki rolünü artıracak, yeniden üretim ekonomisine geçecek bir program uygulayabilirler mi? Çünkü biliyorsunuz “ithalata dayalı bir programdan yerli kaynaklarla yapılacak üretime dayalı bir ekonomiye geçişi” amaçladıklarını açıkladılar. Bunlar birbirine zıt iki ayrı ekonomik program. AKP bunu yapabilir mi?
Tamam ama şimdi ikinci soruya geçmeden önce, birlikte şuna yanıt verelim. 25 tane program açıkladılar. Ne dediler sağlıkta dönüşüm, eğitimde dönüşüm ve kentsel dönüşüm gibi projelerle bizi dünya ekonomisine eklemlemeye çalışan ve kamu hizmetlerini ticaretleştiren uygulamalar yaptılar. Neoliberal politikaların kamu hizmetlerine yansıyan kısımlarıydı bu uygulamalar. Bizi özetle dünya ekonomisine bir entegrasyona sürükledi. Dolayısıyla bundan sonra açıklanacak programların da bunlardan farklı olmayacağı çok net. Hani “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” diye bir laf vardır. Manzara budur, farklı bir sonuç beklenemez.
BU PROGRAM AKP’NİN İFLASININ İTİRAFIDIR!
Bu program AKP döneminin başarısızlığının listesidir. Şimdi yine 25 projeye dönersek. Eğer 25 tane proje açıklıyorsanız aslında bu 25 tane sorun alanı var demektir ve 12 yıllık uygulamalarınızın iflas ettiğini de söylemiş olursunuz. Öyle değil mi? Meselal açıklanan 9 projeden bir tanesi olan “ithalata olan bağımılılığı azaltılmazı programı” . Bu “ithalata olan bağımılılığı 13 yıllık iktidarımda ben yarattım” demektir. Şimdi “söz veriyorum bunu azaltacağım” diyorsunuz. Bu aslında iflas!
Başka mesela “yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi” diyorsunuz. Demek ki 13 yıl içinde ham petrole dayalı bir enerji üretimi sistemi kurmuşsunuz. Gelinen nokta bu. Şimdi diyorsunuz ki “siz, bundan sonra yerli kaynaklara dayalı olarak enerji üreteceğim”. Bu da iflastır.
Mesela buna ek olarak “sağlık endüstrisinde yapısal değişim yapacağım” deniyor. Sağlığı bir endüstri olarak görüyor. Oysa sağlık hizmeti bir endüstri değil, kamu hizmetidir. Sizin “her yurttaş sağlık hizmetinden ücretsiz yararlanır” demeniz gerekir. Yine “Sağlık Turizmi” deniyor. Yani her şeyi ticarileştiriyorlar.
Mesela “Üretimde Verimliliği Arttırma Programı”…Bu ne demek? Demek ki siz “üretimde verimli işler yapmıyorsunuz” demek. AKP döneminde bu başarılamamış demek. Bu bir itiraftır!
Yani biz iflas ettik, bunu itiraf ediyoruz demektir.
Bu şu demek aslında. Sıcak paraya dayalı model iflas etmiştir.
ULUSLARARASI SERMAYE ÇEVRELERİNE BAĞLI
– Sıcak paraya dayalı model iflas etmiştir derken çok net ifade ettiniz.
Ben aslında buna sıcak para demiyorum afyon para diyorum. Dolayısıyla AKP enteresan bir biçimde kendi başarısızlıklarının bir listesini yapmış ve bundan sonrasında da “ben bunları düzelteceğim” diyor. Elbette çok net bir şekilde görülüyor ki bunun hiçbir inandırıcılığı yok.
– AKP 12 yıldır uyguladığı “afyon paraya” dayalı bir ekonomik programın tersini uygulayabilir mi? Son olarak, ülkemizin geleceğinde halkçı devletçi veya karma bir ekonomik sistem görünüyor mu ?
Bu tabii, uluslararası sermeye çevreleriyle AKP’nin birlikte alacağı tavrı birlikte ele almak gerekiyor. Uluslararası sermaye çevreleri “AKP’yle beraber devam edeceğiz” demezlerse, AKP’nin en azından şunu görmesi gerekiyor; halkın oylarıyla iktidara a gelebilirler dolayısıyla mecburiyetten bir seçenek arayışına girmeleri gerekecek. Çünkü mevcut yolla devam etme şansı yok. Neden? Çünkü biliyorsunuz Avrupa merkez bankası ABD’nin tersini yapıyor, tahvil alımına başlıyor. Japonya’da öyle. Burada ciddi anlamda kaynak olacak. Dolayısıyla AKP’nin beklentisi: Tekrar sıcak para gelecek. Bu nedenle kurlar hala olması gereken yerde değil. Oysa bu paraların FED’in tahvil alımını sonlandırmasından sonra ortaya çıkan paranın, likiditenin Amerika’ya gideceğini gösteriyor. Siz politik kriz yaşayabilecek bir ülkeye, yakın zamanda bir seçim olacak ve jeoplolitik riskler taşıyan bir ülkeye neden para gönderesiniz? Suriye’de ne olacağı belli değil, IŞİD meselesi var. Böyle zamanlarda sermaye hareketleri güvenli limanlar arar. Japonya ve Avrupa’daki paralar böyle zamanlarda faizlerde yükseldiğinde ABD’ye gider. Dolayısıyla kısa zamanda para gelmeyeceği belli, bu durumda ABD ile de ilişkilerde gevşeyince ve bir çıkışta olmayınca AKP zorunlulukların da getirdiği koşullar nedeniyle, yıllarca sosyalistlerin söylediği programlara en azından sempatiyle bakabilir, ama bunu uygulayama şansı yok denecek kadar azdır. Çünkü AKP bir koalisyondur, aynı zamanda sermaye sınıflarının da bir koalisyonudur aslında.
PROGRAMIN DOĞRU YANINI DESTEKLEMEK AKP’Lİ YAPMAZ
Dış bağlantılar koptu, BOP çöktü. Bu durumda niyetlenecektir ama bunu yapabilme gücünü kendisinde bulamayacaktır. Burada soldaki kesimlerin AKP’yi zorlaması , AKP’nin yapamayacağı şeyleri ondan istemeye devam etmesi lazım. Yani “ithalata bağımlılığı azaltın programı biz de destekliyoruz, buyurun hodri meydan” demesi lazım. “Yurtiçi tasarrufların artmasını biz de destekliyoruz, buyurun yapın” demesi lazım. Mesela “israfın önlenmesi”. Kim itiraz edebilir? Ama AK Saray’ı yaptırmış, uçak almış ve inanılmaz debdebeli bir hayatı yaşayan bir üst yönetimin israf içinde olduğu bir partiye kitleler, Allah aşkına hiç inanır mı? İnandırıcılığı da yok ama ne olursa olsun emekten yana güçlerin bu dönüşüm programı içinde doğru olan kısımları desteklemesi, AKP’den yana olmaları anlamına gelmez. Böylesi bir durum en azından doğru olan bir programın AKP tarafından uygulanamayacağını kanıtlamaktır. Bence tutum bu olmalı.