ALLAK BULLAK
ALLAK BULLAK
Bir Türk genci kendi ekseni etrafında dönen, bir makine icat etmiş; İçindeki insanla birlikte, fırıldak gibi, dönüp duruyor… Adı da “Allak Bullak”! Tıpkı ülkemiz gibi. İçindeki insanlarımızın da herhalde başı dönüyordur… Türkiye’nin başı da döndü ve artık kusacak hallere geldik!
Medyamızda “fırıldaklar”, “çıkar ekseninde” dönüp duranlar, ülkenin “allak bullak” olmasına hizmet edenler çok!
Devri daim
“Makine” denince, aklıma bizim “Con Ahmet’in” yakıtsız çalışan “Devri daim” makinesi geldi… Recep Tayyip Erdoğan, yandaşlarından, kendisine “gaz vermemelerini” istemişti. Öyle ya. Gaza ne hacet. Erdoğan maşallah, “devri daim makinesi” gibi, gazsız yakıtsız, çalışıp hikmetler üretiyor! Son TEKEL işçilerine, doktorlara, eczacılara, itfaiyecilere ve de herkese!
Son hikmeti; İstanbul’da, bir alışveriş merkezinin açılışında “Mahalle Bakkalları dönemi kapandı” demesini, daha önce, “eczaneleri”, alışveriş merkezlerinde “reyon” yapmak önerisini (yoksa tehdidini mi?) hatırlattı… Başbakanımızın, asıl mesleği “pazarlamacılık” olduğuna göre alış veriş merkezlerine sevgisinin de herhalde bir hikmeti vardır!
“One minüt” hareketi
Başbakan ve ekibinin, “devri daim” makinesinin son ürünü, “musibetten nimet çıkarmak”… Küresel Barış Platformu (neyse ve kaynağı kimse), İstanbul’da Sultanahmet Meydanında, havai fişekli sazlı sözlü, muazzam bir gösteri yaptı! Binlerce kişinin bu soğukta, ayazda katıldığı “One Minüt” gösterisi. TEKEL işçilerine nispet verir gibi! Kısacası, Başbakanın Davos’taki çıkışı, şimdi “evrensel barışın” sloganı olacak!
Doğrusu Başbakanın, fahri veya paralı PR’cılarına şapka çıkarmak lazım! Ancak, “One Minüt” demekle ne barış olur, ne de Erdoğan’ın artan soruları biter!
Şimdi nefeslerimizi tuttuk, bekliyoruz. Başbakan bugün, acaba TEKEL işçilerini sevindirecek ve 50 gün sonra eylemlerine son verdirecek, olumlu, tatmin edici bir cevap verecek mi? Yoksa “artık analarınızı alıp, gidin” mi diyecek? “Devletin kasasını soydurtmam” demişti. MALİye Bakanı Mehmet Şimşek de “merhametten maraz” çıkar diye, günün incisini dökmüştü! Benim naçizane tahminim Başbakan bir formül önerecektir! Bu formül işçileri tatmin edecek mi, o başka mesele. Ama her ne olursa olsun, o zaman Başbakana sorarlar: “Mademki bir çözüm önerecektin o zaman neden elli gün taleplere karşı sessiz kaldın, işçileri kabul bile etmedin de, karda, kışta,soğuktaonların analarını ağlattın?” diye! İşçiler muhalefete yardakçılık mı yapıyorlar? Hayır, sadece özlük haklarını istiyorlar! Yoksa Batılısı, Güneydoğulusu -sağcısı, solcusu- bu kadar direnirler ıstırap çekerler miydi? Mahalle Bakkallarının defterlerine, borç yazdırmazlar, sıcak alış veriş merkezlerinde, gönüllerince alış veriş yaparlar hatta çocuklarına oyuncaklar alıp “cafe”lerde, keyif çatarlardı!
İşin hicvi bir tarafa; olayın gerçeğine, özüne bakalım: Özet şu: İki yıl önceki ‘jet’ TEKEL ihalesinde hükümet, sadece ‘yüksek fiyat’ı aradı, binlerce işçiyi sokağa döktü, çadırlara soktu! Bu da hükümeti zorda bıraktı. Çünkü az farkla ihaleyi kaybeden diğer taliplerin işçilere ihtiyacı olacak işçiler açıkta, kalmayacaklardı… Ama ihaleye fazla para verdikleri için, kazanan yabancı şirketlerin, fazla işçiye ihtiyaçları yoktu! Onlar sadece çıkarlarını düşünürler… Pazarlamacılar da “tıkırlarını”!
Fakat “devri daim” makinesi de, bir yerde durur. Bu “allak bullak” makineyi, sonunda Baykal’ın dediği gibi, “Asker durdurmayacak”! Galiba, TEKEL işçileri ve “Mahalle bakkalları” düdüğü çalıp, “yetti gayri, one minüt” diyecekler!
Kaynak: Yeniçağ Gazetesi Altemur Kılıç