AMAÇ ÇAYKUR’U ÖRGÜTSÜZ BIRAKIP ÖZELLEŞTİRMEKTİR
Çaykur tarihinde ilk kez Grev kararı alan Tek Gıda İş Sendikası Grev de başarılı olamamasının sonuçlarını değerlendiren Prof. Mehmet BEKAROĞLU yapılanların temelinde çaykuru örgütsüz bırakıp Çaykuru özelleştirmektir amaç diyerek yaşananlarla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu
Çaykur tarihinde ilk kez Grev kararı alan Tek Gıda İş Sendikası Grev de başarılı olamamasının sonuçlarını değerlendiren Prof. Mehmet BEKAROĞLU yapılanların temelinde çaykuru örgütsüz bırakıp Çaykuru özelleştirmektir amaç diyerek yaşananlarla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu
YANLIŞ POLİTİKALAR ÇAYI BİTİRDİ
Rize’de, Çaykur’da esasen ne oldu, ne olmaya devam ediyor? Bilindiği gibi, Doğu Karadeniz’de 200 bin civarında aile çay tarımı ile geçinmektedir. Bu bölgede çayın dışında hiç bir geçim kaynağı yoktur. İnsanlar çay tarımı ile ya da özel sektör ve devlete ait olan çay fabrikalarında çalışarak geçiniyorlar. Yaşlıların hemen hemen tamamı Çaykur’dan emekli olmuştur. Ne var ki çay artık eskisi gibi bölge insanını geçindirmiyor. Bunun böyle olmasında artan nüfus ve çay tarlalarının bölünmesinin yanı sıra yanlış politikalar dolayısıyla çayın eskisi gibi para etmemesidir.
60 BİN TON KAÇAK ÇAY
Türkiye, diğer çay üreticisi ülkelerin aksine çay tarımında böcek öldürücü ilaç kullanmamaktadır. Buna rağmen organik tarıma geçilememesi ve tanıtım sorununun halledilememesi nedeniyle dışarıya çay satamamaktayız. Öte yandan, yine gerekli tedbirler alınamadığı için, Türkiye’nin 300 bin ton civarında olan kuru çay tüketiminin, 50-60 bin tonunu, çoğu kaçak giren yabancı çaylara kaptırılmıştır.
BAŞBAKAN ÖZELE KARIŞMAM DİYOR
Bir başka önemli konu; 80 li yıllarda başlayan çayda özel sektörün kurallarının olmamasıdır. Bir çay kanunu olmadığı gibi mevcut kanunlar da çay özel sektöründe işlemektedir. Bugün çay çay işletmesinin % 45 i özel sektör tarafından yapılmaktadır. Çaykur çayda izdiham başlayınca kapasiteyi bahane ederek (bu arada Çaykur fabrikalarının hiç bir zaman tam kapasite ile çalışmadıklarını belirtmeliyiz) kota ve kontenjan uygulamasına gitmektedir. Çay filizinin ise zamanı geldiğinde kesilme zorunluluğu var, kesilen çay filizi de bir günden fazla beklemez. Müstahsil ya satmak ya da dökmek zorundadır. Özel sektör tam da burada devreye girmekte, müstahsilin kilogramı 1 TL olan (2012) çayını 60 kuruşa almaktadır. 60 kuruşa almaktadır ama bu parayı ne zaman ödeyeceği belli değildir. Bugüne kadar bu parayı ortalama 1,5 yıl sonra ödemiştir. Başbakan Erdoğan, geçen yıl, “Ben Çaykur’a verdiğiniz çayın parasını zamanında ödeyeceğim, özel sektöre karışmam” diyerek özel sektörün bu kural tanımaz tutumunu adeta yüreklendirmiştir.
ÖZEL KAÇAK İŞÇİ ÇALIŞTIRIYOR, SENDİKA İSTEMİYOR
Çaykur’daki grev ve işçi meselesine gelince; otomasyon ve kapasite düşürme nedeniyle 10 yıl önce 20 bini geçen Çaykur işçisinin sayısı 10 bin civarına düşmüştür. Bunların 4/5 i mevsimlik işçidir, yani her yıl ortalama 4 ay ancak çalışabilmektedir. Özel sektörün ise ne kadar işçi çalıştırdığı belli değildir. Çünkü çalıştırdığı işçilerin çoğu kaçaktır ve bu işçilerin önemli bir bölümü de Gürcistan’dan gelen ve çok düşük ücretle çalıştırılan insanlardır.
Çaykur’da yıllardan beri Tek Gıda-İş sendikası örgütlüdür. Özel sektörde ise sendikalı işçi yoktur; bugüne kadar sendikalar özel sektöre girememişlerdir. Bunun sebebi sadece sendikacıların kamu sektörü rahatlığını tercih etmemeleri değilidir; özel sektör asla sendikalı işçiye tahammül edememekte, sendika üyesi olanların işlerine derhal son vermektedir.
DERTLERİ RİZELİ BAŞBAKANLARI MEMNUN ETMEK
Hiç kuşku yok ki, Tek Gıda-İş’in bölgedeki yöneticileri, yıllardan beri sarı sendikacılık yapmış, işçinin hakkını kovalamaktan çok Rizeli başbakanları memnun etmenin peşinde koşmuşlardır. Ancak öyle ya da böyle sözleşmeler yapmışlar, Çaykur işçisi hakkını alabilmiştir. Bundan 5 yıl önce Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş, hükümet yanlısı bürokratların desteği ile Çaykur’da örgütlenmeye kalkmıştır. Bundan sonra başlayan sözde sendikal rekabette doz kaçırılmış, yanlış beyanlar, sahte evraklar havada uçuşmuştur. Yeteri örgütlemesinin olmadığını sağır sultanın bilmesine rağmen Çalışma Bakanlığı Öz Gıda-İş’e yetki vermiştir. Sonrasında başlayan mahkeme süreci ise 4 yıla yakın sürmüştür. Bu sürede sözleşme yapılamadığı için işçiler büyük ölçüde mağdur olmuştur. Sonra Mahkeme yetkinin Tek Gıda İş’te olduğu kararı vermiştir. Şimdi anlaşılıyor ki 10 bin işçinin 7 bini Tek Gıda-İş üyesiymiş, Öz Gıda-İş’in ise ancak 800 üyesi varmış.
Tek Gıda İş’in sürdürdüğü toplu iş görüşmelerinde sonuç alınamayınca grev kararı alınmıştır. Çaykur Genel Müdürü ve hükümet yanlısı medyanın başarısız olduğunu büyük bir mutlulukla duyurdukları greve böyle gelinmiştir. Çaykur Genel Müdürü eski AKP Rize Milletvekili ve Çevre Bakanı İmdat Sütlüoğlu’nun yendiği(!) esasen Tek Gıda-İş ve yöneticileri değil, bölge halkıdır, aynı zamanda çay üreticisi olan işçilerdir.
ÇAY ÜRETİCİSİNİN OCAĞINA İNCİR AĞACI
Şimdi ne olacak? Olan ve oldurulmaya çalışılan şudur: 2000 yılından beri Çay sektörü bütünüyle özelleştirilmek istenmektedir. Çaykur işletme ve pazarlama diye ikiye bölünecek, pazarlama blok olarak satılacak. Bu işin müşterisi de hazırdır. Uluslararası çay tekelleri Türkiye’nin 300 bin tonluk kuru çay piyasasına göz dikmişlerdir. Önce Çaykur pazarlamayı satın alacaklar, sonra da harmanlama yoluyla Türkiye çayının oranını giderek düşürecekler. Bu şekilde Türk çay tiryakisinin damak tadını değiştirerek piyasaya tümüyle hakim olacaklar. Bu şekilde Rize çaycılığının köküne de kibrit suyu dökülmüş olacak. Bunun anlamı Doğu Karadenizdeki 200 bin çay üreticisi ailenin ocağına incir ağacı dikmektir.
Çaykur fabrikalarının çoğu şehir içindedir, onlar da arsa değerinde satılıp konut vs yapılacaktır. Plan budur. Bu planın uygulanabilmesi için önce tek örgütlü kesim olan işçileri bitirmek, devre dışı bırakmak gerekiyor. Çaykur grevinin kırılmasının nedeni budur. Genel Müdür bunun için mutluluğundan havaya uçuyor.