‘ARTIK İŞYERLERİMİZE BAŞIMIZ DİK GİDİYORUZ’
Geçen hafta ABD´de yüzlerce fastfood restoranı çalışanı aynı anda greve gitti. Grev, haliyle, büyük medyada yer bulamadı. İşçiler ise grevden ümitli, bu sadece başlangıç diyorlar.
"7,25 dolarla yaşayamayız!" Halktan ve diğer işçilerden yüzlerce kişinin desteğiyle, 29 Kasım’da greve giden 200 fastfood işçisinin, işyerlerinin önünde eylem yaptığı günün sloganıydı bu söz. McDonald’s, Wendy’s, Burger King, Taco Bell, Domino’s Pizza, Papa John’s ve KFC gibi fastfood şirketlerinde çalışan bu işçiler, saat başına 15 dolar ve sendika kurma hakkı talebiyle bir araya geldi. ilk grev, sabah saat 6’da Manhattan’in merkezinde, sabah vardiyasında çalışan 17 McDonald’s işçisinden 14’ünün katılımıyla başladı.
Daha sonra bu eylemler, Harlem’deki McDonald’s ve Brooklyn’deki Wendy’s gibi işyerlerinden daha büyük katılımlarla tüm şehre yayıldı. Günün sonunda Times Meydanı’nındaki büyük McDonald’s önünde, yüzlerce kişiden oluşan bir miting gerçekleştirildi. Harlem’deki McDonalds’ın çalışanlarından olan Yarisma, neden işyerinin önünde eylemde olduğu sorulduğunda Tiberation’a çok açık bir yanıt verdi: "Artik emeğimizin suistimal edilmesinden bıktık ve daha iyi bir ücret istiyoruz. Haklarımız için mücadele ediyoruz."
Uzun süredir Harlem’de yaşayan ve kendi bölgesindeki grev hattına katılan Pat Sherwood ise şunları söyledi: "Bu eylemin Harkın için önemi, çalışma hakkı için yapılıyor olması. Ailelerin geçinebileceği ücretleri veren, insana yakışır işler istiyoruz. McDonalds’ın çalışanlarına ödediği asgari ücret, federal bir suç sayılmalı. Çalışanların aldığı ücretin artmasını sağlamamız gerekiyor ve bu da ancak sendikayla yapılabilir."
YOKSULLUK ÜCRETLERİ
New York eyaletinde verilen saat başına 7,25 dolarlık asgari ücret, bırakın bir aileyi, tek başına bir işçinin geçinmesi için bile yeterli değil. New York şehrinde ise, ev kirasından tutun gıdaya kadar çok temel giderlerin maliyeti fazlasıyla yüksek ve ücretlerden çok daha hızlı bir şekilde artıyor. Bu nedenle, şehirde yaşayan, fast-food, perakende vb. sektörlerde çalışan işçilerin çoğu hayatta kalabilmek için sosyal hizmetlerden yardım akyor, hatta bazıları çalışıyor olduğu halde evsiz barınaklarında kalıyor.
Bir işçi derneği olan Fast Food Forward’ın grevlerle aynı gün açılan web sitesine göre, ortalama bir fastfood işçisi yılda yalnızca 11.000 dolar para kazanıyor. Bunu da şirketlerin CEO’larının aldığı günlük 25.000 dolarla karşılaştırın. Fast-food endüstrisi ise yıllık 200 milyar dolar para getiriyor.
‘BU SADECE BAŞLANGIÇ’
Times Meydanı’ndaki mitingde konuşmacılar hep bir yere vurgu yaptılar: "Bu sadece başlangıç." Bu ivmeyi korumak, böylesi heyecan verici günleri örgütlenme zaferlerine dönüştürmek ve geçinilebilecek bir ücret kazanmak için hareketin sürekli olması gerekiyor. Çünkü işçilerin sendikaları henüz tanınmıyor ve bu işçiler, şirketlerin misilleme tedbirlerinin karşısında nispeten daha korunmasız olduklarını biliyorlar. Liberation’a konuşan, Harlem’deki McDonalds’da çakşan başka bir işçi olan Jessica, "Bugünden itibaren, işyerlerimize başımız dik gidiyoruz" dedi. Gerçekten de grevin sonrasında çakşanlar, destekçileriyle birlikte, şarkılarla yürüyerek işyerlerine girdiler.
Wendy’s şirketinin Brooklyn’deki şubesinde ise, grevde olan bir işçinin işten atıldığı ancak emek örgütleri ve bölge halkının da desteğiyle müdürün bu kararından vazgeçirildiği bildirildi. Yerel işçi sendika ve örgütlerinin desteklediği Fast Food Forward grubu, New York’taki tüm düşük ücretlerle çakşan işçilere, 6 Arakk’ta Herald Meydanımda, saat 16.30’da başlayacak olan büyük yürüyüşe katılmaları için çağrı yaptı. ilk eylemin üzerinden daha yalnızca 24 saat geçtiğinde, grevdeki işçileri desteklemek üzere Fast Food Forward grubunun web sitesinde yaklaşık 17.000 kişi imza vermişti.
Bunun dışında tüm ülkeden binlerce kişi Başkan Obama’ya, ANSWER Koaksyonu’nun web sitesi aracılığıyla mektup göndererek, asgari ücreti saatte 15 dolara çıkaracak düzenlemelerin yapılmasını istedi. Gün içerisinde greve katilan ANSWER destekçileri de, 6 Arakk’ta yapılacak yürüyüşte büyük bir katıkmla yer almak üzere çağrı yapıyor. Fast-food işçilerinin bu mücadelesi, Walmart’taki Kara Cuma eylemlerinin hemen bir hafta sonrasında başladı. Bu iki süreç birlikte ele akndığında, düşük ücretlerle çalışan işçilerin örgütlenmekte olduğu ve ekonomik krizle yaşam standartlarının iyice düştüğünü gören ABD’li işçilerin arasında, çok daha fazla huzursuzluk olduğu görülüyor. Gerçekte var olmayan "ekonomik iyileşme" sözüyle, yalnızca büyük bankaların ve şirketlerin kâr oranlarının iyileşmesinden bahsediliyor.
MÜCADELENİN POTANSİYELİ
Günümüzde sendikasız, düşük ücretlerle çalışan hizmet sektörü çakşanlarının örgütlenmesinin, uzun zamandır etkin olmayan örgütlü emeğin ve genel olarak ABD işçi sinirinin bu halini tersine çevirebilecek tek yol olduğu birçok kişi tarafından kabul ediliyor. Böylesi bir şeyi başarmak elbette ki çok büyük mücadelelerle olacaktır, ancak başarıldığında muhtemelen bu süreç de 1930’larda sanayideki grevlerin o muazzam etkisiyle aynı etkiye sahip olacaktır. Ülkenin en büyük şirketlerine karşı hareket halinde olan ve kadınların, siyahilerin ve Latinler’in içinde yer aldığı büyük işçi örgütleri, ekonomik öneminin yanı sıra ciddi bir poktik öneme de sahip olurdu.
Ezilen yoksul işçilerin arasındaki bu tür hareketklikler, milyonlarca insanın da toplum düzenini, iktidarı elinde bulunduranı sorgulamasının yolunu açıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde devrimci bir hareketin yeniden canlanmasını isteyen bir kişi için bundan daha önemli bir şey olamaz. New York’ta yapılan bu eylemler, başka yerlerde de mücadelelerin başlatılması konusunda örgütlere ve devrimcilere bir model olabilir. Washington D.C’de yaşayan Timothy, "insanların ailelerini geçindirebilecekleri bir gelir için mücadele etmek" amacıyla OurDC grubuyla birlikte eyleme katıldı.
Kendisine bölgede yaşayan insanlarla bu eylemin arasındaki ilişki sorulduğunda şöyle yanıtladı: "Bunun bu bölgede yaşayan insanlarla bir ilgisi yok, bu tüm dünyada bir araya gelen insanların meselesi." Yine McDonald’s çakşanlarından Jessica da, tüm ülkedeki fast-food işçilerine benzer bir çağrıda bulundu: "İnandıklarınız ve hak ettikleriniz için sokağa çıkın, korkmayın! Greve katılın!"