AVRUPA’DA MÜCADELE YÜKSELİYOR, YA TÜRKİYE?
Kriz döneminde ille de işçiler kaybeder diye bir durum yok. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrasında Fransa ve ABD´de mücadele eden, direnen işçiler önemli kazanımlar elde etti. Türkiye´de de 1970´lerin ikinci yansında yaşanan krize karşı güçlü sözleşmeler yapıldı, haklar genişletildi, 1989 Bahar Eylemleri ile de 12 Eylül 1980 darbesinin kayıpları telafi edildi.
Geçen hafta sonu Avrupa’nın birçok ülkesinde kemer sıkma politikalarına karşı protesto eylemleri ve grevler yapıldı. İspanya’da 29 Eylül günü işten çıkarmaların kolaylaştırılmasına ve kısa süreli sözleşmelerin yaygınlaştırmasına karşı büyük bir gösteri gerçekleşti.
Çalışanlar, parlamento binasını kuşatmak istedi, polis engel oldu. Hükümetin kemer sıkma planı mecliste onaylandıysa da bu kez 2 Ekim günü polisler kısıntıları protesto etmek için sokağa indi.
Portekiz’in başkenti Lizbon’da da kemer sıkma politikalarına karşı büyük bir eylem yapıldı. 10.5 milyonluk bu ülkede yüzbinlerce insan sokağa çıktı. Daha sonra hükümet geri adım attı, sosyal güvenlik primlerinin yükseltilmeyeceğim ve yeni alternatifler için işçi ve işveren sendikalannın toplantı yapacağını açıkladı.
Fransa’da ise, yeni seçilen Cumhurbaşkanı Hollande’ın kemer sıkma politikalanna karşı geçen pazar günü ilk kitlesel eylem yapıldı. 2 Ekim günü de kamuya ait radyo ve televizyon kanallarında çalışanlar, 2013 bütçesindeki kısıntıları protesto için greve gitti.
İtalya’da da 30 Eylül’de sağlık emekçileri ve öğretmenler, bütçedeki kesintilere karşı Roma’da eylem yaptı, greve gitti. Almanya’da da geçen cumartesi günü ‘Adil Paylaşım" sloganı ile zenginlerden daha fazla vergi alınması için Berlin, Hamburg, Köln, Frankfurt başta olmak üzere 37 kentte protesto eylemleri gerçekleştirildi, bu arada işsizliğe çare bulunması ve taşeronluk sisteminin kalkması istendi.
Yunanistan’da yeni seçilen Samaras Hükümetine karşı ilk genel grev 26 Eylül’de yapıldı. AB, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan troyka, yeni Yunan Hükümeti’ne kredi vermek için şu koşulları ileri sürdü:
Emeklilik yaşı 65’ten 67’ye yükseltilsin, haftada 6 gün çalışılsın, günlük çalışma süresi işverenlerin ihtiyacına göre 13 saate çıkarılsın, işten çıkarmadaki ihbar ve kıdem tazminattan yanya düşürülsün.
Evet bu talepler, Türkiye işçi sınıfının da pek yabancısı sayılmaz. Peki bizim sendikalar ne yapıyorlar? DİSK, KESK, TTB ve TMMOB, 1 Ekim pazartesi günü bir toplantı yaptı. Toplu İş İlişkileri Kanunu, tutuklu KESK’li yöneticilerin durumu ve son zamlar görüşüldü. Bir mücadele programı oluşturmak amacıyla 13 Ekim günü yeniden bir araya gelinmesine karar verildi.
Hem ekonomik kriz hem de emeğe yönelik yeni saldırılar karşısında sadece örgütlü değil, örgütsüz kesimin de bir şekilde sürece dahil edilmesi gerekiyor. Güvencesiz çalışanlann, taşeron işçilerin çalışma haklanyla ilgili temel bilgileri yok.
Yıllık ücretli izin, fazla mesai, kıdem tazminatı, iş güvenliği gibi konularda bilgi sahibi değiller. Organize sanayi bölgeleri etrafındaki işçi mahallelerinde örgütlenmek, bu konularla ilgili bilgilendirici broşürler hazırlamak ciddi önem kazanıyor.
Kriz döneminde ille de işçiler kaybeder diye bir durum yok. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrasında Fransa ve ABD’de mücadele eden, direnen işçiler önemli kazanımlar elde etti. Türkiye’de de 1970’lerin ikinci yansında yaşanan krize karşı güçlü sözleşmeler yapıldı, haklar genişletildi, 1989 Bahar Eylemleri ile de 12 Eylül 1980 darbesinin kayıpları telafi edildi.
Yeter ki sıkı durulsun.. Bu arada sıcak gündem maddesi olan Suriye sorununda da savaş karşıtı tutumu sonuna kadar savunarak…