BAKAN SENDİKALARI NEDEN TEHDİT ETTİ?
Ortada, yanlış anlaşıldı denilecek ya da anlamamış gibi davranmayı gerektirecek bir durum yok.
Ortada, yanlış anlaşıldı denilecek ya da anlamamış gibi davranmayı gerektirecek bir durum yok: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik 27 Temmuz 2011 tarihli gazetelerde yer alan açıklamasında "İstatistikler yayımlandığında Türk-lş‘in 15-16 sendikası kalıyor. Hak-lş, DİSK tarihe karışmış oluyor" diyerek sendikaları açık bir biçimde tehdit etti. Bakan, SGK verileri dikkate alınarak yayımlanacak işkolu istatistiklerinde sendikaların yüzde 10’luk işkolu barajını aşamayacağını yani yetkisiz hale geleceğini söyleyerek sendikalara aba altından sopa gösteriyor.
Bakanın elinde tehdit aracı haline dönen yetki meselesinin özü şudur: Mevcut yasaya göre, bir işçi sendikasının, bir işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalamaya yetkili olabilmesi için önce faaliyet gösterdiği işkolunda çalışan işçilerin yüzde onunu üye yapması gerek. Sendikanın yüzde on barajını aşıp aşmadığı, yani işkolunda yetkili sendika olup olmadığı, her yıl ocak ve temmuz aylarında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ilan ediliyordu. Yayımlanan bu istatistikler gerçek sendikalı işçi sayısını yansıtmaktan bir hayli uzaktı. Bakanlık, en son istatistiği Temmuz 2009’da yayımladı. 2009’un Şubatı’nda da sendikalı işçi sayısının belirlenmesinde Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarının esas alınması yönünde bir düzenleme yapıldı. O tarihten bu yana sendikal örgütlenmenin önündeki yüzde onluk antidemokratik engeli kaldırmak yerine çeşitli yasal düzenlemelerle zamana oynandı, istatistikler açıklanmadı. Mevcut durum korundu. Şimdi bu durum, koz olarak kullanılarak sendikalara hiza verilmek isteniyor.
Gelelim bu tehdidin neden yapıldığına… Aslında aynı açıklamada yer alan "Hükümet programına yazdık. Kıdem tazminatında fona geçiş sağlanacak" ifadesi, tehdidin amacını ortaya koyuyor. Kıdem tazminatı, kayıt dışı çalışanlar dışında 4857 sayılı yasaya bağlı olarak çalışanların tamamına yakınının sahip olduğu önemli bir hak. Bu hak tasfiye edilirken büyük bir itirazın ortaya çıkması mümkün. Hükümet, kıdem tazminatına ilişkin yapacağı değişikliği kabullenmeyen, itiraz eden, tabandan gelen baskı nedeniyle itiraz etmek zorunda kalabilecek olanlara peşin peşin gözdağı veriyor. Kıdem tazminatını fona devrederken "kazanılmış hakların korunacağı" vb. cilalı lafları tatmin edici bulmayanlara, bu hakkı kararlılıkla savunanlara "gereğini yaparız" demeye getiriyor.
Milyonlarca çalışan için önemli olan kıdem tazminatı, emek cephesi için de savunulacak son kale anlamına geliyor. Bu kale de düştüğünde çalışanların önemli bir hakkı tasfiye edilmiş, çalışma yaşamında güvencesizliğin sınırları daha da genişlemiş olacak. Hükümetin yapacağı düzenlemeye onay vereceğini ilan eden Hak-lş’i bir kenara bırakacak olursak, kıdem tazminatını "kırmızı çizgi" olarak ilan eden, "kıdem tazminatına dokunulmasını genel grev ilanı sayan" Türk-lş‘in ve DİSK’in bu tehdide pabuç bırakmaması gerekiyor. Aksi takdirde…