‘BASIN’ ÖZELLEŞTİRMENİN TETİKÇİSİ MİDİR?
Özelleştirme yapılacak kurumdaki işçinin ve sendikacının eylem yapamaz hale getirilmesi de gerekiyordu. Bu konuda da görevlerini yaptılar. Sendikacıların yolsuzluklarını dosyalamışlardı. Neresi satılacaksa, oradaki sendikacının yolsuzlukları raftan indirilir, gazete manşetlerine taşınırdı. Kendilerinde olmayan dosyaları da Hükümetler hemen ulaştırıyordu.
Özal ile özelleştirme saldırısı başladığında sendikacılar, işçiler ve halk hangi yalanlarla kandırılmıştı;
‘Kamu işletmecilikten anlamıyor’
‘Sermaye halka yayılacak’
‘Verimlilik artacak’
‘Zarar eden işletmeleri özel sektör kara geçirecek’
‘Çalışanların hakları korunacak’
‘Çalışanlara ve halka özelleştirmenin kar getirisi yansıyacak’
‘Tekelleşmenin yerine serbest rekabet alacak.’
Özelleştirme, İşçi Partisinin dışındaki bütün partilerin amacı idi. Tırnak içi sol partiler ise kervana, ‘özelleştirme bizi ilgilendirmez, ha Sabancı ha devlet, kamuya sahip çıkmak diye bir görevimiz yok’ diyerek katılmışlardı.
Yalanlar 20 yıl boyunca, Hükümetlerin bütün araçlarından, Partilerden ve basından tekrarlandı. Etkilendi halk. Sendikacılar ve işçiler uyutuldular.
Uyutulmada yazılı ve görsel basının rolü küçümsenemez. Görevlerini hakkıyla yaptılar.
Sadece uyutmakla da kalmadılar. Özelleştirme yapılacak kurumdaki işçinin ve sendikacının eylem yapamaz hale getirilmesi de gerekiyordu. Bu konuda da görevlerini yaptılar.
Sendikacıların yolsuzluklarını dosyalamışlardı. Neresi satılacaksa, oradaki sendikacının yolsuzlukları raftan indirilir, gazete manşetlerine taşınırdı. Kendilerinde olmayan dosyaları da Hükümetler hemen ulaştırıyordu.
*Çimento fabrikaları satılacağı zaman manşetler, Çimse-İş Genel Başkanının yolsuzluklarıdır.
*1991’deki Büyük Zonguldak yürüyüşünde, Şemsi Denizer’in Jaguar marka arabası sorgulanır.
*1999’da Hükümet, Tahkim yasası çıkarmak ve işçiler için mezarda emeklilik uygulaması başlatmak istemektedir. Gazetelerin başlıkları, Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral’in mal varlığıdır.
*2004’te AKP Hükümeti, Telekom’u satmaya çalışıyor. İşçilerin özelleştirmeye direnmelerini önlemek ve sendikayı mücadele edemez hale getirmek lazım. Yandaş gazetelerin manşetleri, sendikanın Genel Başkanının yolsuzlukları; ‘Dubleks Cengiz.’
*2005’te AKP, ERDEMİR’i satmaya çalışıyor. Ereğli kenti, işçisi, esnafı kadını ile direniyor. Mitingler yürüyüşler yapılıyor. Bu kez hedef tahtasına konulan, Erdemir’de örgütlü Türk-Metal Genel Başkanı. Manşetler, ‘sendikacının göz kamaştıran serveti!’
* Telekom, Lübnan-İngiliz işverene satılmıştır. Sendika işverenle toplu sözleşmede anlaşamamış, greve çıkıyor. Yıl 2007. Özelleştirmeler boyunca, yandaşlar, özelleştirmelerden pay alan holding basını ve tarikatların kontrolündekiler, hızını alamamışlar, bu kez Türk işçisinin karşısındadırlar. Her türlü yalanı reva görerek cansiperane savundukları ise, İngiliz işverendir. Halka, grevin ‘haksız’ olduğu, işçinin, ‘ekmek yediği işyerine zarar veren kötü mahluklar olduğu’ anlatılır. Her gün, evet abartısız her gün,‘Telekom hatlarındaki arızaları işçinin kasten yaptığını’ yazarlar. Grevci işçi ‘sabotajcıdır’. 45 günlük grev boyunca sürer bu yalan.
*Gelelim günümüze. Yıl 2011-12. Hükümet Şeker fabrikalarını satmaya başlamıştır. Şeker-İş uyarıyor: ‘İthal tatlandırıcılar kanserojendir, piyasaya egemen olacaklar’ diyor.
Yandaş ve tarikatçı gazete ve televizyonlarda, birdenbire sıklaşan, ‘beyaz Türk Şekeri’nin sağlığa zararları’ üzerine haberler, neyin nesidir dersiniz?
Tatlandırıcıların kansere yol açtığı kimin umurunda! İşçilerin satışa direnmesini ve halkın fabrikalara sahip çıkmasını engellemek lazımdır. Özelleştirmelerin tetikçisi basın, bir kez daha, Türk ürünü, Türk işçisi ve Türk tarımı karşısındadır. Ulusal pazarın ve Türk üreticisinin yıkılması pahasına yabancı kanserojen ürünlerin ve özelleştirmenin silahşörü olarak kolları sıvamış.
Sendikaların bu saldırıya bir cevapları olmalı. Cumhuriyetin kalelerine sahip çıkılmalıdır.