2018 Ağustos ayından bu yana giderek derinleşen ekonomik krize ne yazık ki çözüm üretilemedi. Türk lirasında yaşanan değer kaybı, faiz oranlarının yükselmesi, girdi maliyetlerinin artması birçok sektörü olumsuz etkiledi. İşverenler ekmek teknelerini koruma, çalışanlar da işsiz kalmama derdine düştü. İşverenler krize karşı kendilerince “önlem” almaya çalıştı. Kimi vardiya sayılarını düşürdü, kimi fazla mesaileri kaldırdı, kimi haftalık çalışma sürelerini azaltarak çözüm aramaya çalıştı. Kimi de çalışanlarını ya ücretsiz izne gönderdi ya da işten çıkardı. Bu adımlar da çare olmayınca fabrikanın kapısına kilit vuranlar oldu. Tüm bunlar yaşanırken Hükümet de istihdam seferberliği projeleri ve teşviklerle yaraya merhem olmaya çalıştı ama çare olamadı. Kötü gidişat verilere yansıdı. Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda (Temmuz 2018-Temmuz 2019) 1 milyon 54 bin artışla 7 milyon 364 bine ulaştı. Bir yandan elektriğe, suya ve temel gıda maddelerine zam üstüne zam yapılırken diğer yandan da ek vergi ve zorunlu tasarruf paketleriyle kaynak yaratmanın, esnek çalışma biçimiyle girdi maliyetlerini aşağı çekmenin peşine düşüldü. Ne yazık ki krizin yükünün emekçilerin sırtına yıkıldığı/yıkılmak istendiği bir sürecin içine girildi.
İSTİHDAMDAKİ ŞER: ESNEK ÇALIŞMA
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay geçen hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunumda esnek çalışma olanaklarının artırılacağını duyurdu. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol da geçen salı günü yaptığı yazılı açıklamada bu yöndeki adımları memnuniyetle karşıladıklarını, esnek çalışma hükümlerine işlerlik kazandırılmasının uzun süredir TİSK’in talepleri arasında yer aldığına dikkati çekti. Akkol açıklamasında, ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan işsizlikle etkin ve sürdürülebilir mücadele için esnek çalışma modellerinin yaygın uygulanmasının şart olduğunu ileri sürdü. Katı istihdam politikalarının istihdamı, tüketimi ve verimliliği azalttığı iddiasında bulunan Akkol, esnek işgücü piyasasının ülkelerin rekabet gücünü artırdığını savundu. TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Akkol, çalışanların mevcut haklarına dokunulmasını istediği şu beş talepte bulundu:
-Belirli süreli iş sözleşmelerinin yapılmasında objektif koşul aranmamalı ve üst üste yenilenebilmesine imkan tanınmalı.
-Deneme süresi bireysel iş sözleşmeleri ile alt ay, toplu iş sözleşmeleri ile en az 12 ay olarak düzenlenebilmeli.
-Denkleştirme süresi en az dört aya uzatılmalı ve işçinin onayı koşulu kaldırılmalıdır. Toplu iş sözleşmeleri ile en az altı ay olarak kararlaştırılabilmesinin önü açılmalı.
-Özel istihdam büroları aracılığıyla kurulan ödünç iş ilişkisi uygulamasındaki süre ve konu sınırlamaları kaldırılmalı.
-Telafi çalışma süresi altı aya çıkartılmalı, işçi onayı aranmamalı, çalışılmayan cumartesi günlerinde telafi çalışması yaptırılabilmeli.
GÜVENCESİZ ÇALIŞMA BİÇİMİ
İşverenlerin yaygınlaştırılmasını istediği esnek çalışma modelleri, çalışma hayatının güvencesiz çalışma biçimi olarak bilinir. En yaygın esnek çalışma biçimleri arasında; kısmi süreli çalışma, belirli süreli çalışma, geçici iş ilişkisi ile çalışma, uzaktan çalışma, çağrı üzerine çalışma ve evden çalışma bulunuyor. Esnek çalışma modeliyle, işverenlerin işçiler üzerindeki keyfiyeti artar. Çalışma süresi, çalışma zamanı, ücret düzeyi esnekleşir. Düzenli gelir ve iş garantisi ortadan kalkar. İşverenler sadece iş yoğunluğunun olduğu zamanlarda daha fazla işçi çalıştırarak fazla mesai yükünden kurtulmayı hedefler. Dikkat edilirse TİSK Başkanı Akkol da “katı istihdam politikaları”ndan şikayetçi. Katılıktan kastedilen şey, İş Kanunu’nda yer alan çalışanı koruyucu önlemlerin olması ve işverenlerin keyfiliğinin önüne geçilmesidir. Dolayısıyla katılığın azalması yani esnekleşmenin artması güvencesizliğin artması anlamına gelir.
KIDEM TAZMİNATI ORTADAN KALKAR
Konuya geri dönmek kaydıyla burada bir nokta koyalım ve sizlere bir hatırlatma yapalım. Biliyorsunuz Amerika’nın Atlantik Okyanusu’na açılan, güneydoğu sahillerinde yer alan, kuş bakışı bakıldığında Miami, Bermuda ve Porto Rico sınırları içerisinde kalan üçgen şeklinde alan, “Bermuda şeytan üçgeni” olarak tanımlanıyor. Bu bölgede çok sayıda gemi ve uçağın kaybolduğu biliniyor. Bunun konumuzla ne ilgisi var diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak TİSK’in yukarıda ifade ettiğimiz beş talebi işte çalışma hayatının Bermuda şeytan beşgeni gibidir. Eğer bu talepler hayata geçerse çalışanların kıdem tazminatı, emeklilik, sendikalaşma, toplusözleşme, grev, fazla mesai ve yıllık izin gibi en temel ve kazanılmış hakları ortadan kalkar, iş güvencesi esnekleşir. Çalışanların haklarını korumak ve geliştirmekle sorumlu olan sendikalar, tehlikenin farkına varmalı, bir an önce işverenlerin şer taleplerine karşı gereken yanıtı vermelidir.