BİR ‘DESTAN’ DA MADENLERDE YAZILIYOR
Ülkemizde bir destan da madenler ve fabrikalarda yazılıyor. Kâr hırsı ve bizzat hükümet politikalarıyla teşvik edilen kuralsız ve esnek çalışma, fabrikaları, atölyeleri ve madenleri işçiler için birer mezarlığa dönüştürmüş durumda.
Ülkemizde bir "destan" da madenler ve fabrikalarda yazılıyor. Kâr hırsı ve bizzat hükümet politikalarıyla teşvik edilen kuralsız ve esnek çalışma, fabrikaları, atölyeleri ve madenleri işçiler için birer mezarlığa dönüştürmüş durumda.
Ölen gencecik işçileri, yıkılan ocakları, sakat kalıp kaderi değişen çalışanları yazmaktan vazgeçmeyeceğiz. Patron sınıfının ikiyüzlülüğünü ve kasalarının daha hızlı dolması uğruna işçileri ölüme sürmelerini tekrar tekrar vurgulayacağız. Kanıksamamak ve olağanlaştırmamak için…
2 Eylül günü Şırnak’ta bir asfaltit sahasında iş kazası (!) yaşandı. Üç maden emekçisi bu kazada yaşamını yitirdi. Yani, bir cinayete kurban gittiler. Hükümetin başına "torba" geçirdiği TMMOB’ye bağlı Maden Mühendisleri Odası, cinayete ilişkin aydınlatıcı ve çarpıcı bir açıklama yaptı. Gerçekleri sıraladı. Suriye’ye saldırı nidaları ve Olimpiyat tartışmaları arasında hem bu cinayetle ilgili tespitler hem de madenlerdeki "destan" gündemde yer bulamadı.
Şırnak’ta açık işletme yöntemi ile üretim yapılan asfaltit sahası, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’na bağlı iken önce Sımak Özel idaresi’ne devredilmiş, ardından idare sahanın işletmesini ihaleyle özel sektöre vermiş. Özel şirket, sahayı alanlara bölüp her birine bir taşeron firma sokmuş sokmasına ama bu firmalarla bir asıl-alt işveren sözleşmesi dahi yapmaya gerek duymamış. Ölen üç işçi de sigortasız çalışmaktaymış. Civardaki yoksul Kürt köylerinden gelen işçilerin sendikasız ve düşük ücretle çalıştıklarını söylemeye gerek yok. Sahada ilgili kurumlar tarafından yeterli denetim yapılmadığı ise açık. Şırnak’ta üç maden emekçisinin ölümü şu gerçekleri bir kez daha yüzümüze vuruyor: Özelleştirme, taşeronlaştırma, kuralsız ve kayıtdışı çalışma, bölgesel eşitsizlik, yoksulluk, ucuz işçiliği bir maliyet avantajına dönüştürmek isteyen patronlar, sermaye sınıfının bitmez tükenmez kâr hırsı…
Özellikle Gezi Direnişi’nin ardından yandaş gazetecilikte yaratıcı bir pratik içerisinde yer alan Yeni Şafak gazetesi, Mart ayında yaptığı bir habere "Ne petrol ne de kömür, son gözde ‘asfaltit’" başlığı atmış. Haberde, Ciner Grubu’na ait Şırnak Silopi Termik Santrali’nin dikkatleri asfaltite çevirdiği söyleniyor.
Asfaltitte Şırnak ile Mardin başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu’nun potansiyeline vurgu yapılıyor. TÜSİAD’ın ve benzeri patron örgütlerinin "Çözüm Süreci’nden beklentilerinin ve bu sürece desteklerinin de Yeni Şafak’ın haberine sinen bakış açısıyla özdeş olduğunu biliyoruz. Örneğin Çağrı Merkezleri Derneği Başkanı’nın Doğu ve Güneydoğu’ya yatırım ile ilgili sözlerine kulak verelim. Bu bölgede, aralarında Şırnak’ın da olduğu 15 ile yapılacak yatırımlarda, devletin çalışan başına 400 TL’lik avantaj sunduğunu belirten Başkan’ın devlete bir de şikayeti var; Çalışma Bakanlığı’nın çağrı merkezi hizmetlerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından "tehlikeli" sınıfına sokulduğunu belirtiyor. Bu durumun maliyetlerini artırdığını ve rekabeti olumsuz etkilediğini söylüyor. Demek ki Başkan’a, Kürt illerine yatırımda 400 TL’lik avantaj yetmiyor! Bölgenin hemen komşusu Afşin Elbistan’da benzer avantajı görüp linyit işletmesine yatırım yapan Ciner Grubu, 2011 yılında meydana gelen göçükte yaşamını yitiren 9 işçinin naaşını hala yeryüzüne çıkaramadı. İşletmede de üretime kısa bir süre sonra geçildi.
Kürt illerinde yapılan madencilik yatırımları, devletin sunduğu teşvikler, buradaki emekçilerin yoksulluğu ve yüksek işsizlik oranlarından da faydalanılarak işçilerin hayatı pahasına büyük "maliyet avantajları" ile yola çıkıyor. Sonuç ortada…
Bir kısmı bahsedilen bölgelerde olmak üzere madenlerde son yıllarda kazalar hızlı bir şekilde artıyor. 2008 yılından bu yana, Türkiye’de madenlerde 421 işçi cinayete kurban gitmiş. Madenlerde durum bu iken, diğer sektörlerde durum farklı mı? Ne yazık ki değil. Türkiye iş kazalarında dünyada üçüncü, Avrupa’da birinci sırada. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verileri, 2013 yılının ilk 8 ayında 715 işçi hayatını kaybettiğini gösteriyor