BİR GÜNLÜK GENEL GREV
Bir Günlük Genel Grev
Türk-İş Genel Başkanı, ‘genel grev’in adını söylemeden, altı işçi konfederasyonunun yarın sabah bir gün için iş bırakma eylemi yapacaklarını açıkladı.
Mustafa Kumlu’nun söylemindeki bu diplomatik yaklaşım, sanırım Başbakan’ın grev sözcüğüne karşı gösterdiği tepkiyi daha fazla çoğaltmamayı amaçlıyor.
Hemen her konuşmasında sosyal hukuk devleti olduğumuzu söylemeyi ihmal etmeyen AKP Genel Başkanı, TEKEL işçilerinin başlattığı eylemi, emekçilerin sahip olması gereken hakları yitirmemek için sürdürdüklerini anlayamıyor. 50 günü bulan bu direnişi, bazı partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının desteklemelerini, hele çadırlarda kendisine ve partisine karşı bazı dövizlerin yazılı olmasını yeniçerilik olarak değerlendirmeye kalkışıyor!
Anlayamadıkları…
Öyle anlaşılıyor ki, bir yandan TSK’ye yönelik darbe iddialarından ötürü Erdoğan’a musallat olan evham yetmezmiş gibi, şimdi de eylemleri giderek ülkenin dört bir yanından sempati destekleri alan TEKEL işçileri, imparatorluk döneminde züyuf akça için başkaldıran yeniçerilere benzetilerek suçlanıyor. Sendika başkanlarının hükümeti de düşürürüz sözünü söyleyip söylemediği CD’ler incelenerek, tanıklar dinlenerek saptandıktan sonra, işçilerle yeni bir görüşme yapılıp yapılmamasının karara bağlanmasına dikkat ediliyor. Her özgür ülkede olduğu gibi, haklarını kullanan işçilere politikacıların da, sivil toplum örgütlerinin de, ekmek, yiyecek getirerek destek olmayı bir insanlık görevi belleyen esnafın desteklemelerini bir türlü anlayamıyor.
Esnaf desteğinin anlamı
Desteğin, ülkenin orta direği olan esnafın işçilerle dayanışmasının üreten işçilerin kazandıkları ücretle çarşıya çıkarak yapacağı alışverişi sürdürmeleri için yapıldığını bile bilmediğini göstermiş oluyor.
Erdoğan, başbakanı olduğu hükümetin bu işçi eyleminden sorumlu olmadığını kanıtlamak amacıyla, “Olay TEKEL’in özelleştirilmesi değil, elimizde kalan tütün yaprak depolarının tamamen kapatılması olayıdır” diye savunma yaparken o özelleştirmeyi yapanın siyasi sorumlusunun kendisi olduğunu görmezden geliyor. Türkiye TEKEL yönetimini devasa varlığı ile yabancı tekellere peşkeş çeken anlayışın, pazarlık aşamasında tütün yaprak depolarının işçilerinin geleceklerini niçin alıcıların sorumluluk alanına devretmediğinin kendisine sorulabileceğini düşünemediğini ortaya koyuyor.
Erdoğan’ın, kapatılan tütün depolarında çalışmak için sözleşme yaparak kazanılmış haklara sahip olan işçilerin banka hesaplarına, sözleşmelerini feshederken kıdem, ihbar, iş kaybı tazminatlarının yatırıldığını bir övünç nedeni gibi yinelemesi, kendisinin sosyal hukuk devletinin alfabesinden habersiz olduğunu ortaya koyuyor.
Bu “Al paranı, çek git” mantığının, çoğunluğu sandık başında adeta gözü kapalı AKP’ye oy vermiş olan işçilerin, onlara destek olmaları nedeni ile eleştirilen esnafın, saç sakal tıraşlarını gönüllü olarak üstlenen berberlerin; küçük kazançlarını AVM’lere kaptırmaları kaygısı karşısında kendilerine değişime hazır olmalarını söyleyen Erdoğan’ın yeni bir yol haritası hazırladığının mı işaretidir?
Yedi yıllık iktidar süreci tamamlanırken ekonomiyi büyütecek, yeni iş alanları açabilecek yatırımlar yerine DP Genel Başkanı Cindoruk’un da söylediği gibi belediyelerin çift katlı merdivenlerinin açılışlarını yapmakla övünen Erdoğan, kamuoyunu meşgul etmek amacıyla darbe senaryolarının birisi açığa çıkmadan, ötekini vizyona koyarak zaman mı kazanmak istiyor?
Dün grubunda yaptığı konuşmayı TV’lerin canlı yayınlarında izleyenler, sanırım Başbakanı dikkatle izleyen milletvekillerinin ekranlara yansıyan düşünceli hallerini de görmüşlerdir. Grup salonundan yükselen alkışlar mı? Onların yoğunlukla, balkondaki “muhterem misafirlerden” yani bindirilmiş birliklerden geldiğini de…
KAYNAK:Cumhuriyet Gazetesi-Orhan BİRGİT