BİRAZ BİLİNÇ
1 Mayıs bir şekilde yaşandı. Evet, yanlış yazmadım, 1 Mayıs yaşandı. Yazdığımı daha net anlatabilmem için önce 1 Mayıs’a bir anlam verelim. 1 Mayıs’a verdiğimiz anlama göre neyin yaşandığını daha net görebiliriz.?
1 Mayıs bir şekilde yaşandı. Evet, yanlış yazmadım, 1 Mayıs yaşandı. Yazdığımı daha net anlatabilmem için önce 1 Mayıs’a bir anlam verelim. 1 Mayıs’a verdiğimiz anlama göre neyin yaşandığını daha net görebiliriz.?
1 Mayıs emekçinin özgürlüğünü yaşama ve haykırma günüdür. Emekçi özgür olmadıkça, özgürlüğünü yaşamadıkça, nasıl bayram yapabilir ki! O nedenle, emekçi özgürlüğe kavuşup, “emekçi” sıfatından kurtulup “özgür üretici insan” sıfatına dönüşmedikçe bayram yapamaz.
Bu durumda, emekçinin, kapitalizmin kendisine layık gördüğü bu çirkin isimden kurtulmadıkça, 1 Mayıslar bayram değil, çatışma ve mücadele ruhunu yükseltme günüdür. Bundan dolayıdır ki, sermaye ve yandaşları 1 Mayıs için ısrarla “bayram” sözcüğünü kullanmaktalar.?
Taksim inadı gölgesinde yaşanmış olan 1 Mayıs çatışması, bu bakımdan, çok doğaldır. Ne var ki, gerçek çatışma emekçi ile devlet arasında değil, emekçi ile sermaye arasındadır. Devlet örgütünün araya girmesi ise kapitalist devletin niteliğinden kaynaklanmaktadır. Kapitalist devlet, niteliği gereği, sermayeye yüzü dönük, halka ve emekçiye sırtı dönük konumdadır.?
1 Mayıs günü devlet kendisine ihale edilen emeği baskılama ve yıldırma görevini büyük bir başarı ile yerine getirmiştir.?Buraya kadar bir yanlış yok, iki konuda ciddi sıkıntı söz konusudur. Birincisi, bir grup emekçinin, imtiyazlı oldukları zehabına kapılarak, davul zurna ile kutlama yapmış olmasıdır.
Arkadaşlar, keşke biraz düşünüp daha basiretli bir davranış sergileseydiniz, bırakınız gaz yiyen yandaşlarınızın yanında olmayı, bizzat kendinize daha yakın ve yar olduğunuzu gösterirdiniz. Böyle bir yanlışı nasıl yaptınız! Sizin arkadaşlarınızın da bir bölümü bugün işsiz değil mi! Yarın sizin de işsiz kalmayacağınızı kim garanti eder!
Kaldı ki, bugün işiniz olsa da, kazancınızdan mutlu musunuz, günlük olağan harcamalarınızı ya da sağlık harcamalarınızı karşılayabiliyor musunuz; çocuklarınızın isteklerini yerine getirebiliyor musunuz!
Eğer bu konularda bir sıkıntınız yok ve 1 Mayıs’ı bayram olarak kutluyorsanız, neden bu mutlu gününüzde patronunuz da sizin bu mutlu gününüzde yanınızda değil ki!?
Diyelim ki, 1 Mayıs emekçi bayramı. Peki, niye sermayenin de senede bir gün bayram günü yok ki! Bütün bir yıl çalışıp emekçilere iş olanağı sağlarken, üretim yapıp toplumun gereksinimlerini karşılarken, devlete vergi vererek kamu harcamalarına katkı yaparken patron da yorulmuş olmaz mı!
O zaman patronun da yılda bir günü tatil ve bayram olarak kutlamak hakkı değil mi! Yoksa acaba patron istediği herhangi bir günde mi bayram yapıyordur! Belki de patron için her gün bayramdır!?
Tam karmaşa içindeki toplumumuzda ikinci sıkıntı noktası da, sendikaların sağ siyaset örgütleri ile iş birliğine girmeleri ve henüz bir parlamento hatta icra heyeti kararına dahi bağlanmamış, salt parti programı niteliğindeki girişimde başbakandan talimat alarak, göreve soyunmalarıdır.
Emekçi sendikaları, revizyonist nitelikleri ile devlet politikalarına karşı duyarlı olabilir, devletin tüm örgüt ve partilerine bilgi verilerek, en üst merci olan yasama organından çıkan bir karara, bir yasaya, saygılı olabilirler, ancak tüm bu politik protokolden geçirilmemiş, kişisel ya da dar çerçevede alınmış şahıs ya da parti uygulaması görüntüsündeki programlarda sendika ajanlarının yer veya görev alması, sendikal anlayışa uygun düşmeyeceği gibi, demokratik sendikacılık ilkesine de terstir.?Gelişmişlik ile gelişmemişlik, demokrasi ile hizmetkarlık anlayışları arasındaki farkı algılama ile eş anlamlı olsa gerek!