Son bir yılda Türkiye’de ikamet eden nüfus bir önceki yıla göre 1 milyon 193 bin 357 kişi arttı. Buna karşılık son bir yılda tavuk eti üretimi, kırmızı et üretimi, süt, peynir ve yoğurt üretimi düştü. Kırmızı et üretimi yüzde 16.5 oranında , içme sütü üretimi de yüzde 18.5 oranında düştü.
Bir taraftan nüfusumuz artıyor, öte yandan kırmızı ve beyaz et, süt ve peynir üretimi düşüyor. Kısmen kırmızı et ithalatı yapılıyor ve fakat bu ithalat önceki yıllarda da vardı. Sonuç; GSYH ‘da küçülme ve işsizlik gıdamızı bile vurdu.
Gıda üretiminde düşme elbette talebe bağlıdır. Gıda talebinin düşmesinin bir nedeni, gıda fiyatlarındaki artıştır. Nisan ayında yıllık TÜFE oranı yüzde 19.50 olduğu halde, Gıda fiyatlarındaki artış yüzde 31.86 oldu. Nisan ayında Tarım ürünleri üretici fiyatları da yüzde 31.75 oranında arttı. Bu artış TÜFE’ ye yansıyacak demektir.
Et ve süt fiyatlarındaki artış, aynı zamanda hayvancılık sektöründeki yanlışlarımız da yansıtıyor. Son 50 yıldır mera ve çayırlara şehirler kurduk. Villalar yaptık. Hayvan beslemenin maliyeti arttı. Bundan sonra kalanları kurtarmazsak , hayvancılıkta erozyon devam eder.
Tarım ve Hayvancılığa destek, 2001 yılında güçlü ekonomiye geçiş programı ile yarı yarıya düşürüldü. Sonrasındaki hükümetlerde ayı yoldan gittiler. Tarımsal destekler hem azaldı , hem de siyasi etki sınırı içinde çar-çur edildi.
Kur artışları ithal gübre, mazot ve diğer girdi fiyatlarını artırdı. Tarım ve hayvancılıkta üretim maliyetleri arttı, karlılık oranı düştü. Bundan sonra tarımsal destekler hem artırılmalı, hem de planlı bir şekilde yapılmalıdır.
Daha önemlisi, ithal gübre ve girdiler, içerde üretilmelidir.
Fert başına GSYH’ da küçülme geliri azaltırken, Et ve sütte fiyatlar, TÜFE oranından daha fazla arttı. TÜİK verilerine göre 2007 yılında ortalama bir kilo et fiyatı 13.73 TL iken, 2019 başında 40.47 TL oldu. Sonuçta tüketicinin satın alma gücü düştü.
İşçi ve memurda bu durum daha da sıkıntılı oldu. Çünkü çalışanların ücretleri Yıllık TÜFE’ ye göre artıyor. Oysaki et ve süt fiyatları TÜFE’ nin üstünde artıyor. Çalışanların satın alma gücü düşüyor.
Ortalama fert başına GSYH ‘nın düşmesi yanında, işsizlerin satın alma gücü sıfıra indi. Son açıklanan verilere göre, iş aramayan ve çalışmaya hazır olanları da katarsak, işsiz sayısı 7 milyona çıktı. Birde bunların yanında Türkiye 4.5 milyon Suriyeliyi besliyor. Halk arasında bir söz var.. ”Buna can dayanmaz. ”
Gıdamızdan daha ne kadar keseceğiz. Ne yapmamız gerekir ? Yukarıda satır aralarında bazı önlemler önerdim. Ayrıca;
* Tarım ve Hayvancılık sektörünü, teşvikleri, girdi politikasını siyasi hesaplar dışına çıkararak, yeniden organize etmeliyiz.
* Hayvancılığın yaygın olduğu illerde hayvan ürünleri organize sanayi bölgeleri kurmalıyız. İlk ürün işleme yatırımlarını devlet yapmalıdır. Köylerde üretim kooperatifleri kurulmalı ve bu kooperatifler ürünlerini organize sanayi bölgelerine vermelidir. Karşılığında para yanında isteyene organize sanayi bölgesi yatırımlarının hisse senedi de verilmelidir. Bu yolla hem üreticinin malı değerlenir. Hem de tüketici daha ucuza mal yer. Dahası sermaye de tabana yayılır.