Aydınlık, daha güzel bir Türkiye ve dünya mücadelesinin önemli araçlarından biridir. Aydınlık okurlarının büyük bölümü de bu düzene karşıdır.
Peki, bu düzende nelere karşıyız, nelere karşı olmalıyız?
Türkiye bugün emperyalizmin saldırısı altında. Öncelikli mücadelemiz vatan savunmasıdır. Bağımsız ve demokratik bir Türkiye istiyoruz. Bunun için emperyalizmin ve özellikle Amerikan emperyalizminin ülkemizdeki girişimlerine karşı çıkıyoruz.
Ayrıca insanlarımızın, üretici güçlerin bugün ulaştığı düzeyi dikkate alarak, insanca yaşayabilecekleri koşullar istiyoruz. Baskının ve sömürünün olmadığı, insanların temel ihtiyaçlarının özellikle devletin katkısıyla ve halkçılık anlayışıyla karşılandığı bir Türkiye’nin yaratılmasından yanayız.
Bu nedenle de bu düzenin öncelikli olarak ekonomi politikalarına karşıyız. Devletçiliğin ve planlı ekonominin tasfiyesi, ülkemizin üretici güçlerinin tahrip edilmesi, ülke kaynaklarının yağmalanması ve betona gömülmesi, borçlanmayla finanse edilen bir ekonominin yaratılması gibi uygulamalara, ekonomide mafya düzeninin etkili kılınmasına karşıyız.
Aydınlık okurlarının büyük çoğunluğunun bu düzende karşı oldukları noktalar burada bitmektedir. Halbuki, insanlarının daha huzurlu ve mutlu yaşadığı bir Türkiye istiyorsak, bu düzende karşı olmamız gereken iki önemli özellik daha var.
KAPİTALİZMİN YARATTIĞI BİREYCİ VE BENCİL İNSAN
Kitlelerin, diğer bir deyişle, milyonlarca sıradan insanın kişiliğinin biçimlenmesinde belirleyici olan, onların hayatlarını kazanma şekilleridir. Kitleler içinde ancak küçük bir azınlık, kendi kişisel çıkarlarını gerektiğinde kenara koyarak, vatan için ve sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için bilinçli bir biçimde mücadele eder. Kitlelerin vatana sahip çıkması bile vatanın elden gitmesinin onların somut yaşantıları üzerindeki olumsuz etkilerini kavramaları sonrasındadır. Tarihimizde, kitlelerin yaşam standardında gerileme olmadan vatanın tehdit altında olduğu bazı durumlarda kitlelerin duyarsız kalmasının örnekleri bulunabilir.
Anadolu’nun yüzyıllar içinde oluşturduğu bir dostluk ve dayanışma geleneği vardır. Kapitalizmin gelişmesi bu özelliğimize ciddi zararlar vermiş olsa da bu toprakların mayasında bu özellik önemli bir ölçüde hâlâ korunuyor.
İçinde yaşadığımız düzenin bu olumlu özelliklerimizi tahrip edici yönüne karşı çıkmalıyız ve kendi ilişkilerimiz içinde bu geleneksel dostluk ve dayanışma ilişkilerini korumaya ve geliştirmeye çalışmalıyız. Kapitalizm, insanları birbirinin kurdu haline getiriyor. İnsanlar, en yakınlarındaki kişilerin kafalarına basa basa yükselme çabası içinde. İnsanlar, daha fazla gereksiz tüketim yapabilmek için dostluğu yitiriyor. Kapitalizm, kendi bireysel çıkarı için topluma büyük zararlar verebilen bir insan tipi yetiştirmekte.
Bu düzene karşı çıkarken, kapitalizmin yarattığı bu bencil canavarlığa karşı da tavır almamız gerekiyor.
KAPİTALİZM DOĞAYI VE DÜNYAMIZI TAHRİP EDİYOR
Kapitalizmde üretim ve hatta tüketim konusunda karar verenler, sermayedarlardır. En büyük sermayedarlar da emperyalistlerdir. Birçok insan, onların biçimlendirdiği modaya göre davranıyor. Kapitalizm bir sömürü düzenidir. Ancak üretim sürecinde işçinin yarattığı ve sermayedarın el koyduğu artık-değerin elde edilebilmesi için satılması gerekir (“gerçekleşme sorunu”). Bunun için de Anadolu’nun geleneğindeki o sade yaşamın terkedilerek, gösterişçi tüketimin ve israfın hakim olması gerekiyor. Bu düzende karşı çıkmamız gereken önemli diğer özellik, insanların tüketim çılgınlığıdır, israftır, doğanın tahrip edilmesidir.