BU KOLA İYİ BAKIN!
Bu fotoğraftaki sedef hastalığına yakalanmış kol, bir ay öncesine kadar THY´de uçak teknisyeni olarak çalışan Halidun Ekmekçi´ye ait…
Bu fotoğraftaki "sedef hastalığına yakalanmış kol, bir ay öncesine kadar THY’de uçak teknisyeni olarak çalışan Halidun Ekmekçi’ye ait…
Ekmekçi. THY Teknik A.Ş’de tam 13 yıl çalıştı.
Bindiğimiz uçakların, uçuştan önceki son kontrollerini o ve sınırlı sayıdaki arkadaşı yaptı.
Dün tanıdım; dünya efendisi bir insan…
Arkadaşları da onu o kadar sevmişler ki sendikanın işyeri temsilcisi seçmişler.
AKP, 29 Mayıs’ta "korsan taksi"ye ilgili yasal düzenlemeye bir son dakika operasyonuyla "THY’de grev yasağı"r\ ekleyince, tüm THY çalışanlarıyla birlikte Halidun da tepki göstermiş…
Atatürk Havalimanı’nda bir basın açıklaması yapmışlar ve bu çağdışı düzenlemeye itiraz etmişler…
Açıklamaya da tam 3 bin THY çalışanı katılmış…
Sen misin direnen?
Biliyorsunuz; THY önce sendikanın 20 temsilcisini işten çıkardı, "İşyerine gelen çalışanları engelliyorsunuz" diyerek…
Sonra da basın açıklaması sırasında çekilen kamera kayıtlarından yaptığı incelemeyle bu sayıyı 289’a yükseltti.
İşte; dün bana gelen Halidun Ekmekçi ve 13 yıldır THY de çalışan kabin amiri Dilek Güzelyılmaz, işten çıkarılan o ilk 20 kişinin arasında…
Gelelim; fotoğrafta gördüğünüz kolun hikâyesine:
İşten atıldığı güne kadar hiçbir sağlık sorunu bulunmayan Halidun Ekmekçi’nin kolu ve vücudunun yarısı şimdi bu hâlde!
Doktorlar, "strese bağlı sedef tanısı koymuş.
Biliyorum; belki de böyle bir kolu görmekten rahatsız oldunuz.
Hatta bu fotoğrafı yayınladığım için bana kızdınız bile…
Ama bu kol; Türkiye’deki emek sömürüsünün simgesidir!
İçiniz fena olmasın, bakışlarınızı kaçırmayın sakın…
Uğradığı haksızlıklar karşısında hiçbir şey yapamayan ve sadece kendini yiyip bitiren Türkiye İşçi Sınıfı’nın simgesidir bu kol…
Hakların gaspının…
Faşizan yönetim anlayışının…
Despotluğun…
Zulmün…
Emek sömürüsünün simgesidir! .
Dün Halidun’la daha tanışır tanışmaz dikkatimi çekti kolu…
"Soyun, fotoğrafını çekeceğim" dedim; "Onurduyarım"dedi.
Ben de onur duyuyorum bu kolla ve bu kolların, vücutların, beyinlerin sahibi emekçilerimizle…
Ve direnişin; haksızlığı, zorbalığı yeneceğine…
0 3 bin kişi arasından tesadüfen seçilerek işlerinden atılan 289 THY çalışanının başlattığı hukuk mücadelesini kazanacağına inanıyorum.
Şimdi bir daha bakın yukarıdaki fotoğrafa…
Siz de o kolların sahipleriyle gurur duyun.
Ve yolunuz Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ne düştükçe, ziyaret edin oradaki eylemci işçileri…
Çünkü onlann verdiği mücadele, hepimizin mücadelesi…
GÜNÜN SORUSU
Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılması nedeniyle AKP’yle arası açıldığı söylenen Fethullah Gülen Cemaati’nin yayın organı Zamanı Gazetesi, Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı aracılığıyla hükümete mesaj vermiş: "Bizim dostluğumuz, kaybedilince anlaşılır…"
Sorum Dumanlı’ya:
Cemaatin çıkarlarını korumak için kurduğunuz bu tehdit cümlesi, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin neresinde var?
Kararı verdiniz: Devam!
Son bir yıldır her pazartesi günü yazdığım "Okuduklarım " bölümünün altına dün bir not koymuş ve "Bu bölüm sürsün mü, bitsin mi?" diye sormuştum.
Bu yazıyı yazdığım pazartesi günü saat 15.33’e kadar e-posta adresime ve Facebook’taki "okur" sayfama 389 yanıt geldi.
Bunlardan 388’i bu konuyu tartışmayı bile bana yasaklıyor, "Kitap eleştirilerine devam et" diyor.
Yazmamı istemeyen tek kişi ise; neredeyse her yazımdan sonra aşağılayıcı e-postalar gönderen cemaatçi tayfadan Cevat Emul adlı biri…
Cevat Bey, Cevat.Emul@cba.com.au adresinden gönderdiği mektupta bakın neler söylemiş:
"Bir yılda yüzden fazla kitabı satır satır okudunuz demek, Mustafa Bey! Biraz ufak atın da, civcivler de faydalansın. Gerçi, günlük yazılarınız ölçü alınacak olursa, yaptığınız çok ta fazla bir emek gerektirmiyor.
Pazartesi günleri yayınlanan "Okuduklarım" köşesi sürsün mü, bitsin mi?
Bence hiç farketmez."
"Yazmaya devam" diyen herkese çok teşekkür ederim.
Ama Cevat Emul için ayrı bir paragraf açmam lazım:
Kitaplarla en ufak bir ilgisi olmadığı; sadece soruma, "Fark etmez" diye yanıt vermesinden değil, Türkçe’de "ta" diye bir bağlaç olduğunu bile bilmemesinden belli! O kadar yorulmuştum ki haftada bir gün olsun izin yapmak cazip gelmeye başlamıştı.
Ama o, aklınca benimle dalga geçtiği bu mektubuyla, hem günlük yazılarıma hem de "Okuduklarım " bölümüne devam etme ka rarlılığımı pekiştirdi!