BÜYÜME, YETERLİ İSTHDAM YARATMADI
Yüzde 9´a yaklaşan 2010 büyümesinin tarihi bir cari açığa yol açarak gerçekleştiği gerçeği bir yana, yeterli istihdam yaratmadığı da görülüyor. Büyüme oranı yüzde 8.9 a ulaşırken aynı yılın istihdamındaki artışın yüzde 6.2 de kaldığı görülüyor.
Yüzde 9’a yaklaşan 2010 büyümesinin tarihi bir cari açığa yol açarak gerçekleştiği gerçeği bir yana, yeterli istihdam yaratmadığı da görülüyor. Büyüme oranı yüzde 8.9’a ulaşırken aynı yılın istihdamındaki artışın yüzde 6.2’de kaldığı görülüyor. Dolayısıyla, genel tabloya bakarak büyümenin beklenen istihdamı yaratmadığını ve 2010’da 3 milyona yakın resmi, 5 milyona yakın gerçek işsize umut vermediğini söylemek mümkün.
Ayrıca detaylara girildiğinde, gerçekleşmiş görünen istihdam artışının da şaibeli olduğu görülüyor. Şaibe, tarım sektöründen kaynaklanıyor. 2010’da yaratılmış görünen 1.3 milyon kişiye istihdamın üçte biri, tarıma ait görünüyor. Tarımda 2010 büyümesi yüzde 1.6’da kalırken istihdam artışının yüzde 8.5 gibi devasa bir boyutta olmasının açıklanabilir hiçbir yanı yok. Tarımın, 1998 fiyatlarıyla katma değeri, 2009’da 9.7 milyar TL’den 2010’da 9.9 milyar TL’ye çıkmış, yani yüzde 1.6 büyüme yaşanmış. Ama gelin görün ki, tarımdaki bu sınırlı büyümeye karşılık tarım istihdamı, 2009’da 5.2 milyon kişiden 2010’da 5.7 milyona çıkmış görünüyor. Başka bir ifadeyle, tarım, her nasılsa 500 bine yakın yeni istihdam yaratmış!.. Bu köşeden defalarca vurguladığımız gibi, tarımdaki bu istihdam artışının, açıklanabilir, rasyonel bir yanı yoktur ve tamamen işsizlik oranını kamufle edici bir işlev görmektedir.
Diğer sektörlerdeki büyüme-istihdam ilişkisine bakıldığında, sanayinin yüzde 13’e yakın büyümesine karşılık istihdam artışının yüzde 10 dolayında kaldığı, paralel bir gelişme göstermediği anlaşılıyor. Keza, inşaat sektöründeki yüzde 17 büyüme de istihdamda ancak yüzde 10 dolayında artış yaratmış. Durum, hizmetler sektöründe de farklı değil. Büyüme oranı, istihdam artışının önünde. Dolayısıyla tarım dışı kesimde, üretim artışı, istihdam artışının hep önünde. Bunun anlaşılır bir nedeni var: Krizde çıkış, birim üretimi daha az istihdam ve daha az ücret bütçesiyle gerçekleştirerek yapılmak istendi. Nitekim, 2010’da çalışan başına katma değerin yüzde 2.6 oranında arttığı görülüyor.
Sektörel olarak bakıldığında çalışan başına katma değer -bekleneceği gibi- tarımda düşerken inşaat sektöründe zirve yaptı. Çalışan başına katma değerin kriz öncesi yıl 2008’in ise yüzde 2.7 gerisinde kaldığı görülüyor. Ancak, sanayi, bu eğilimin dışında. Anlaşılıyor ki, sanayide öyle bir emek sömürüsü yaşanmış ki, sanayi çalışanı başına katma değer, 2008’deki düzeyinin yüzde 4’e yakın üstüne çıkmış bulunuyor.