Referandum sonrasının en önemli sorunlarından biri de çalışanların geleceğinin ne olacağı sorusudur. AKP ve onun necip başkanı aynı zamanda taraflı Cumhurbaşkanı olan muhteremin çalışanların sorunlarına nasıl yaklaşacağı önemlidir. Bu konuda AKP 2002’den beri olumlu hiçbir düzenleme yapmadığı gibi işçi haklarında, sendikal özgürlüklerde geriye gidişin kapaklarını açmış ve çalışanların değil işverenlerin istekleri doğrultusunda politikalar sergilemiştir. AKP toplumu olumsuz etkileyecek, demokrasinin çemberini daraltacak politikaları karşısında olası emek direnişini yok etmek için yandaş sendikacılık-biat sendikacılığı yaratmakta başarılı olmuş ve işçileri sessiz kuzulara, işçi sendikalarını da kağıttan kaplanlara dönüştürmüştür. Bundan sonra işçilerin seslerini yükseltmesi, sendikaların kükremesi çok zordur. Böylesi bir ortamda çalışanları nelerin beklemekte olduğuna, AKP’ye oy vermiş işçi ve memurlara müjde olarak, değinmekte yarar var.
EĞİTİMSİZ VE DİNSEL SÖYLEMİ YÜKSEK TOPLUM
Kültür düzeyi çok düşük, dinsel motifleri çok güçlü bir toplumda yaşıyoruz. Çalışanlar da bu toplum değerlerini sergiledikleri için din kartını sıklıkla kullanan ve umutsuz, geçim sıkıntısı içindeki insanlara Allahın ipini uzatan bir siyasi partinin peşine takılmaları doğaldır. Hele işçi-memur sendikalarının üyelerine sınıfsal bilinç vermekten, onları siyaseten aydınlatmaktan, muhalefet partilerinin çalışanlarla özdeşleşmekten dört nala kaçtığı düşünülürse çalışanların kendi çıkarları yerine patronların çıkarlarını koruyan ama çalışanların dinsel inançlarını okşayan bir partinin ardına düşmesi hiç şaşırtıcı olmaz. Böyle bir ortamda çalışanların insanca yaşam haklarını söke söke almaları bir hayaldir. Onlar sadece önlerine konanla yetinmek zorunda olacaklardır. 25 milyona yaklaşan emekçinin, yakınları ile birlikte 60 milyon olan bir toplumsal kesimin böylesine suskun olduğu bir ülkede iktidar partisinin dilediği gibi at koşturmasından daha doğal ne olabilir?
AKP’NİN ÇALIŞANLARA HEDİYELERİ NELER OLACAK?
Her şeyden önce işçilerin en büyük iş güvencesi olan kıdem tazminatı fona devredilecektir. İşverenlerin bu isteği AKP için bir emirdir ve çok yakın zamanda yaşama geçirilecektir. Türk-İş’in, “Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir” söylemi boş laftır. Türk-İş AKP’nin arka bahçesi olduğundan sergileyeceği direniş gücünü çoktan kaybetmiştir. İkinci olarak memurlara iş güvencesi sağlayan 657 sayılı yasa değiştirilecek ve AKP dilediği zaman dilediği memuru sorgusuz sualsiz kapının önüne koyacaktır. AKP’nin karşısında “hazır ol”da duran memur sendikaları bakalım o zaman iş güvencesini kaybeden üyelerinin yüzüne nasıl bakacak? Üçüncü olarak AKP “Zorunlu Arabuluculuk Yasa Tasarısı” ile işçilerin işe iade dava hakkını ortadan kaldırmak, işten çıkarılanların işsizlik ödeneği almasını önlemek peşindedir. İşe iade davası açmadan önce arabulucuya gitmek zorunlu olacak, arabulucu peşin paraya işçiyi razı edecek, böylece işçimiz işsizlik ödeneğinden, işverenden alacağı boşta geçen zaman tazminatından mahrum kalacak ve anlı şanlı işsizler ordusunun bir neferi olacaktır. Dördüncü olarak işçimiz işsiz kaldığında sınırlı işsizlik ödeneğinin işçi yararına yeniden düzenlenmesini göremeyecek çünkü 9 milyon kayıt dışı çalıştırılan işçiler yüzünden Sosyal Güvenlik Kurumu iflas halindedir ve genel bütçeye büyük yük olmaktadır. Bunu önlemek için işçiden esirgenen İşsizlik Fonu SGK ile birleştirilecek ve işçilerden esirgenen paralar yeni işçi alan işverenlere, kaçak çalışanların yarattığı boşluğu doldurmak için kullanılacak. Daha başka olacakları yazmak için yerim dar, onlara sonra değineceğiz.
ÇALIŞANLAR BU KAPANDAN NASIL KURTULUR?
Ülkemizde gazete okuyanların nüfusa oranı yüzde 5, kitap okuyanların oranı yüzde 01. Ülkede 112 kütüphane, 570 bin kahvehane var. Bu demektir ki işçilerimiz okuma özürlü ve kahvehane tutkunu. Özellikle işçi-memur kesimi okumaya zorlanmadıkça, onlar aydınlatılmadıkça bu ülke karanlıkta kalmaya mahkûm olacaktır. İşçi-memur kesiminin nasıl aydınlatılacağı önemli bir konudur. Buna başka bir yazıda değineceğiz.