ÇALIŞMA HAYATINDA KADININ ADI VAR
Birleşmiş Milletlerin kararıyla 1977 yılında kabul edilen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü aslında Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanıyordu.
Birleşmiş Milletlerin kararıyla 1977 yılında kabul edilen " 8 Mart Dünya Kadınlar Günü" aslında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanıyordu.
Kadın haklarına odaklanmayı amaçlayan bu kutlama zaman içinde değişti, daha çok eğlenilen ve hediyeleşilen günlerden biri oldu. Ülkemizde de bu anlamlı gün farklı etkinliklerle kutlandı. Kadın sorunları gündeme taşındı ve görsel yönü ağırlıklı olan toplantılar yapıldı. Ancak kadın sorunlarına yönelik çözümler ve çalışma hayatında kadınlara yönelik ortaya çıkan olumlu gelişmeler maalesef gündeme gelmedi. Hayatın her alanında kadınların ciddi sorunları olduğu bir gerçek, ancak başka bir gerçekte kadınlara yönelik yeni fırsatların ortaya çıktığıdır.
Geleceğin önceden tahmin edilemeyeceğine ilişkin düşüncenin egemen olmasından dolayı gelecek bilimine yönelik çalışmalar yeni sayılacak düzeyde. Ancak bu düşünce bizi geleceğe yönelik çalışmalar yapmaktan alıkoymamalı. Çünkü tahminlerin bir kısmı gerçekleşmese de isabetli olanlar geleceğe hazırlıklı olmamıza vesile olur. Hayal edilemeyen hiçbir şeyin gerçekleştirilemeyeceği düşüncesinden hareket ederek, geleceğe ilişkin öngörüler oluşturmak zorundayız. Geleceğin kendiliğinden oluşmadığı ve bizim geleceği hazırladığımızı düşünerek hareket etmeliyiz. Bu nedenle geleceğimizi oluşturan yeni dinamikleri dikkate alarak bu yüzyılda kadının yeni yerini isabetli bir şekilde belirlemeye çalışmalıyız. Bu çalışmaları yaparken de kadının gelecekteki yeri kadar, kadınların geleceğini de belirlemeye çalıştığımız gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Bunu yapmak için geçmiş ve güncel verileri dikkate almak ve bu verileri doğru yorumlayıp geleceğe yönelik tahminlerde bulunmak gerekiyor.
Çalışma Hayatının Egemen Gücü Kadınlar
Dünyadaki gelişmeler değerlendirildiğinde; kadınların yedek işgücü olarak görüldüğü ve erkeklerin egemen olduğu iş piyasasından, kadınların temel işgücü olduğu, yönetici ve yatırımcı kadın oranın arttığı iş piyasasına doğru güçlü bir eğilim yaşanmakta.
Teknolojik ve sektörel değişim, hukuki gelişmeler, sosyo-kültürel değişim bu süreci besleyecek şekilde ilerliyor. Gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan bu değişim, diğer ülkelerde de mevcut. Ortaya çıkan yeni tabloyu iyi incelemeden kadın sorunlarını ele almak bazı gerçekleri görmemizi engeller. Bundan dolayı kadın işgücüne ve onun sorunlarına yönelik bakış açısını değiştirmek gerekiyor.
Endüstrileşmeyle birlikte üretim anlayışının değişmesi, kas gücünü ikame eden makinelerin ön plana çıkması, kitlesel üretim ihtiyacı, yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin insanları ücretli işçi statüsüne dönüştürmüş işçiler, eş ve çocuklarıyla birlikte çalışmak zorunda kalmıştı. Ancak teknoloji sadece üretimde kullanılan bir araç değildi, aynı zamanda sosyolojik etkileri de olan bir gelişmeydi. Teknolojik ilerlemeler üretim alanındaki verimliliği artırırken, "kadın ve erkek işi" kavramlarındaki keskinliği giderek azalttı ve cinsiyete dayalı iş bölümü geçmişle mukayese edildiğinde eski önemini yitirme sürecine girdi.
Çalışma Hayatında Kas Gücüne Dayalı Erkek Egemenliği Zayıflıyor
Teknolojik gelişmeler iki açıdan kadınların çalışmalarını olumlu yönde etkiliyor. Birincisi kadınların çalışma hayatında yer almalarını kolaylaştırmakta, ikincisi ise ev işlerini azaltmakta ve kolaylaştırmakta. Bu gelişmeler kadınları daha bağımsız kılarken, önümüzdeki yıllarda kadınların hayatını daha çok etkileyecek ve çalışma hayatında kadınlar için ayak bağı olan faktörlerin etkileri azalacak.
Çalışma hayatında yaşanan gelişmelerden dolayı kadının yeri ne 19. yüzyıldakine benzeyecek ne de 20. yüzyılda olduğu gibi kalacak. Artık kadınların çalışma, eğitim ve sosyal hayattaki konumu değişiyor, tercih ediliyor ve pazarlık gücü artıyor.
Kadınların ucuz ve uysal işçi olarak tercih edildikleri yıllar, 21. Yüzyılla birlikte tarihteki yerini alacak gibi görünüyor. Çünkü erkeğin fiziki gücüne dayalı çalışma hayatındaki avantajı bu yüzyılda hızla zayıflıyor. Fiziki gücün önemini yitirdiği, estetiğin ve duygusal zekânın önemli hale geldiği yeni üretim tarzı ve sektörel değişim kadınları dezavantajlı konumdan avantajlı konuma getiriyor. Bu gelişmeler nedeniyle bu yüzyıla kadar var olan kadını korumaya dayalı anlayışların uzun dönemde önemini yitireceğini, üstelik pozitif ayrımcılık gibi düzenlemelere ülkesel ve sektörel şartlara bağlı olarak ihtiyacın azalmaya başlayacağını şimdiden söylemek mümkün. Bu yüzyılın sonuna doğru kadına karşı pozitif ayrımcılık yerine erkeklere yönelik pozitif ayrımcılık ihtiyacının gündeme geleceğine ilişkin tahminde bulunmak çok da yanıltıcı olmayacak.
Kadınların Önlemez Yükselişi
OECD verilerine göre 15-64 yaş aralığındaki kadınların 2005 yılı istihdam oranı ortalama %55.9 iken, 2012 yılında %57.2 olarak gerçekleşti. İki asır önce evinin dışında, ücretli olarak çalışan kadınları hayal etmek zordu. ABD’de 1900 yılında kadınların ancak %20’si ücretli olarak çalışıyordu. 15 yaşını geçmiş evli kadınların ancak % 6’si ücretli olarak çalıştırılıyordu. Son 30 yılda tüm dünyada kadın iş gücünün iş piyasasına katılım eğilimi artış yönünde oldu, erkeklerin katılımı ise düşüş eğiliminde.
Netice itibariyle kol ve beden gücüne dayalı işler ne kadar azalır ve modern sanayi ne kadar gelişirse çalışma hayatındaki erkek egemenliği o kadar azalacak. Yeni üretim tarzları, mikro teknolojik gelişmeler "bu yüzyılda çalışma hayatında kadının adı var" düşüncesini öne çıkarırken, kadın işgücü hem sayı itibariyle hem de fonksiyonlarıyla etkili olacak.
Biyo-teknoloji, nano-teknoloji ve çevre teknolojilerinin gelişmesi ve kadın istihdamının bu alanlara yönelmesi, hizmetler sektörünün öneminin artması kadınların istihdamını olumlu etkilemekte. Ancak yazılım ve donanım gibi istihdam sağlayan, ileri teknolojik birikimin doğurduğu işlerde kadın istihdamının düşük olması bir handikaptır. Gelecekte istihdamın artacağı bu alanlarda kadınların yer alması önem taşımakta, bu nedenle kadınlar önümüzdeki dönemde en büyük mücadeleyi ileri teknolojik bilgi gerektiren bu işlerde çalışmak için verecekler.
Kadınların geleceğine ilişkin olumlu ve olumsuz senaryolar üretmek mümkün, çünkü her senaryo kendine uygun ispatlar bulabilecektir. Toplumlar arası farklılaşma kadınlar konu olduğunda daha da artıyor. Ancak 21. yüzyıl kadınların çalışma hayatında daha parlak bir geleceğe sahip olacakları yüzyıl olacak, çünkü tüm süreçler, iyileşmeler, göstergeler buna işaret ediyor.