Basın Bildirileri ve Haberler
GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMU İSTANBUL’DA İŞÇİLERLE BULUŞUYOR
Türk-İş´in ve sendikal hareketin mücadeleci bir çizgiye oturmasını ve Türkiye´de demokratik hakların geliştirilmesi için yola çıkan Sendikal Güçbirliği Platformu, 26 Kasım cumartesi günü 12´de Çağlayan´da Figaro Düğün Sarayı´nda işçilerle buluşuyor.
BİRLİKTELİK İSÇİLERİ UMUTLANDIRIYOR
Birliktelik isçileri HEM çalışma hayatı, hem de politik alanda yaşananları Seyreden değil, müdahale eden bir Türk-İş istediklerini belirten işçiler, Seçilenlerin kendi başlarına hareket etmeyeceği, işçilerin sesine kulak veren sendikalara ihtiyaç duyduklarını söylediler, s.5Birliktelik işçileri umutlandırıyor SENDİKAL Güç Birliği Platformunun Ankara toplantısına katılan işçiler ve şube yöneticileri platformun ortaya koyduğu ilkelerin kendilerini umutlandırdığını dillendirdiler. Hem çalışma hayatı, hem de politik alanda yaşananları Seyreden değil, müdahale eden bir Türk-İş istediklerini belirten işçiler, Seçilenlerin kendi başlarına hareket etmeyeceği, işçilerin sesine kulak veren sendikalara ihtiyaç duyduklarını söylediler. Makine Kimya Enstitüsünde çalışan Petrol-İş Üyesi Ali Ağaçayak, Sendikal Güç Birliği Platformunun Türkİş´in mevcut sessizliğini bozacağı görüşünde. Ağaçayak, Türk-iş hükümetin her dediğine ´olur´ demek yerine, işçisinin yanında olması gerekir, işçilerin ses getirecek eylemler yapması, kaybolan haklarımızın geri alınması gerekiyor diye konuştu. Kıdem tazminatına yönelik saldmlara eylemlerle yanıt verilmesini isteyen Ağaçayak, sessiz Türkİş´i renklendireceklerini dile getirdi. Platformun , Türk-İş´in yaptığı yanlışları, ona ders olacak şekilde gözlerinin önüne sereceğini ifade eden Ağaçayak, İşçilerin lehine olacağını tahmin ediyoruz. Artık seçilen insanlar kendi başlarına hareket edemeyecek. İşçinin sesine de kulak vermek zorunda kalacaklar dedi. ´İŞÇİLERE DE GÖREV DÜŞÜYOR´ Ankara Üniversitesi İşçisi Mevlüde Çınar, Tez-Koop-İş Sendikası Üyesi. Çınar, platformu toplantı öncesinde basından takip ettiğini belirterek, İşçilerin haklarının korunması ve baki kalmasına yönelik beklentilerim var. Hak kaybetmeyelim. Biz işçilere de önce haklarımıza sahip çıkmak düşüyor. Öncelikle işçi olmanın ne demek olduğunu bilerek hareket etmek lazım dedi. ODTÜ İşçisi Abdullah Sezgin de, toplantının beklentilerini karşıladığını ifade etti. Bugüne kadar Türkİş´in doğrudan işçilerine yönelik bu tür etkinlikler yapmadığını belirten Sezgin, mevcut Türk-İş yönetiminin işçiden çok, hükümet yanlısı davrandığı görüşünde. Sezgin, Bizim istediğimiz, yönetimlerin işçisiyle birlikte hep beraber davranması. Yani taban neyse tavan da o olmalı. Yıllardır bunu istiyoruz. Bu toplantının ardından birlikteliğin daha da büyüyüp gelişeceğine eminim dedi. ´ÖRGÜTSÜZ İŞYERLERİNE GENİŞLEMELİ´ Mili Eğitim Bakanlığında çalışan Tez-Koop-İş Üyesi Mehmet Çiftçi de 10 sendikanın bir araya gelmesinin işçilerin birliği açısından olumlu olduğunu, ancak daha da genişlemesi gerektiğini söyledi. Hak-İş´in işçilerin yanında olmamasının mücadeleyi zayıflattığına dikkat çeken Çiftçi, birlikteliğin Hak-İş ve diğer konfederasyonları da mücadeleye sürüklemesi gerektiği görüşünde. İşçilerin artık hak kaybı istemediğini belirten Çiftçi, bunun için ne gerekiyorsa yapacaklarını dile getirdi. Örgütsüz bir işyerinde çalışan Tülay Karanlık, 8 yıldır sendikasız çalışıyorum. Toplantı çok olumlu geçti. Örgütlü işçiler bizden daha şanslı. Bizler, çok daha ağır şartlarda çalıştırılıyoruz. Maaşlar geç ödeniyor. Bütünlüklü bir program bekliyoruz sendikalardan. Bütün işyerlerinde örgütlenmelerini istiyoruz. Bu örgütlenme hem sendikaların, hem Türkiye´nin önünü açacak diye konuştu. ´MÜZAKERECİ DEĞİL, MÜCADELECİ´ Gazetemize konuşan şube yöneticileri de işçilerle benzer görüşler ifade ettiler. Petrol İş Sendikası Ankara Şube Başkan Yardımcısı Baki Turhan, Platformdan daha güçlü bir Türk-İş beklentisi içerisindeyiz. İşçilerin hak ve menfaatleri için müzakereci bir Türk-İş değil, mücadeleci bir Türk-İş istiyoruz dedi. Platformun amacının, tabana yayılarak işçilere doğruları anlatmak olduğunu vurgulayan Turhan, Türk-İş içerisinde AKP´nin arka bahçesi olma stratejini çökertmek istiyoruz. Demokratik, insanların hak ve menfaatlerini koruyucu, sadece işçi örgütlerinin değil, bütün toplumu ilgilendiren sosyal ve ekonomik konularda belirleyici olan bir mücadele verilmesini istiyoruz. Türk-İş´ten böyle bir beklentimiz var. Bu platformun da buna öncülük edeceğini ümit ediyoruz diye konuştu. Tez-Koop-İş Ankara 2 Nolu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Osman Yaslıtaş, işçileri harekete geçirecek bir konfederasyon istediklerini söyledi. Kamu toplusözleşmeleri sürecinde Türk-İş´in aldığı tutumu eleştiren Yaslıtaş, Her türlü saldırı üzerimizde. Ama bizim konfederasyonumuz kendi işçisine sahip çıkmıyor. Eylem yapan, greve giden işçisini ziyaret bile etmiyor. Biz böyle bir konfederasyon istemediğimiz için bu güç birliğini destekliyoruz. Sonuna kadar peşindeyiz. Türk-İş´in yapısmı değiştirmesini bekliyoruz dedi. Tez-Koop-İş 2 Nolu Şube Eğitim Sekreteri Erdoğan Meral da, platformun başarısının işçiler kadar, sendikalara da bağlı olduğunun altını çizdi. Türk-İş kongresinin ardından işçilere yönelik saldmlarm artacağı uyarısında bulunan Meral, Ümit ediyorum güç birliği genel kuruldan sonra dağılmaz. Bizim zaten beklentimiz bu. Güç birliği eğer sadece Türk-İş seçimine endeksli olursa, böyle bir birliğin yeniden toplanması mümkün olmaz. Biz birliğin çoğalarak devam etmesinden yanayız. Eğer Genel kuruldan sonra güç birliği dağılırsa, kendi sendikalarımıza neden dağıldıklarının hesabını sormalıyız diye konuştu.
AYRIM YAPMADAN İŞÇİLER BİRLEŞTİRİLMELİ
Sendikal Güç Birliği Platformu, Türk-İş Genel Kurulu öncesinde final toplantısını 26 Kasımda İstanbul´da yapacak.
10’UN SON BÖLGE TOPLANTISI
Türk-İş´e bağlı 10 sendikanın oluşturduğu Sendikal Güç Birliği Platformunun sendika şube yöneticilerinin, işyerlerindeki sendika temsilcilerinin, işçilerin, hatta sendikaların üyesi olmayan işçilerin katılımına da açık gerçekleştirdiği bölgesel toplantıların sonuncusu İstanbul´da yapılacak.
ILO DÜNYAYA NASIL BAKIYOR?
Zaman zaman bu köşede IMF yayınlarına baş vurarak dünya ekonomisiyle ilgili gelişimleri, sorunları gözden geçiriyoruz. Ülke ekonomilerini karşılaştırmamıza imkân veren istatistiklerin birçoğunu da IMF´nin zengin veri tabanından sağlıyoruz.
‘SOSYAL DEVLET’ Mİ OLUYORUZ YOKSA?
3, hatta 4 kocadan da aylık bağlanabilir Cumhurbaşkanımız, sonra da Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye ucuz işgücü merkezi olmayacak dediler. Bu arada uzlaşmacı Bakan Faruk Çelik de hem iş güvencesi hem de toplu iş ilişkileri düzenimizi değiştiriyor. Üstelik bu düzenlemeler çalışanların lehine Geçen aylarda önce Cumhurbaşkanı Gül, şimdi de Başbakan Yardımcısı Ali Babacan aynı cümleleri kullandı. Türkiye ucuz işgücü merkezi olmayacak, ara mallar değil katma değeri yüksek mallar üreten nitelikli çalışanlarımız olmalı dediler. Umarım dedikleri olur. Zira şu anda ucuz işgücü cennetiyiz. Bu niyetleri Çalışma Bakanı´nın sendikalarla uzlaşı içinde hazırlattığı Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi Grev Lokavt Kanunu´nun yeni hali olan, Toplu İş İlişkileri Kanun Taslağında da görüyoruz. Tasarı aynen TBMM´de kabul edilirse, hatta bazı düzenlemelerde çalışanlar lehine değişiklik olursa her çalışan sendikalı, her işletme de toplu sözleşmeli olacak gibi görünüyor. Zira işyeri sendikacılığının önü açılıyor. HER İŞYERİNDE SENDİKA OLABİLECEK Halen bir sendikanın bir işletmede veya işyerinde örgütlenip işvereni toplu sözleşmeye çağırabilmesi için (aynı işkolundaki) Türkiye çapında tüm işçilerden en az yüzde 10´unu örgütlemesi gerekiyor. Mesela maden işkolunda ülkede toplam 400 bin işçi varsa sendikanın en başta bu işçilerin en az 40 binini üye yapması şart. Fakat yeni tasarıda bu baraj ya sıfır olacak ya da binde beş olacak. Binde 5 olsa bile 2000 işçiyi sendikasına üye yapan sendika, istediği atezel@htgazete.com.tr Faks: 0212 313 74 77 işyerinde toplu sözleşme yapabilecek. Şayet ülke barajı sıfır olursa bu sefer herhangi bir işyerindeki işçilerden yarısından bir fazlasını sendikasına üye yapan sendika bu işverenle toplu sözleşme yapabilecek. Umarım baraj yüzde sıfır olur da sendikasız işçi, toplu sözleşmesiz işyeri kalmaz. Şu an ucuz işgücü ülkesiyiz ve zenginden alıp fakire veren değil, fakirden alıp zengine veren ülkeyiz. Mesela, 2010 yılında toplam gelir vergilerinin yarısını asgari ücretliler ödemiş; öyle ki bir asgari ücretlinin ödediği vergi doktordan, kuyumcudan, market sahibinden, taksi veya minibüs sahibinden daha fazla. Her gün işe gitmek için bindiğiniz minibüsçünün ne kadar kazandığı herkesin dilinde ama yıllık ödediği gelir vergisi bir asgari ücretliden çok az. Ülke sendikalı ve toplu sözleşmeli olursa hem vergi adaleti hem de sosyal adaleti sağlayabiliriz. SENDİKA AĞALIKLARI BÖYLECE BİTER Yeni Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı aynen kabul görürse sendika kurmak kolaylaşacağı gibi bir sendika ağasının yıllarca süren yöneticiliği de kolay olmayacak. Sendikalara gelecek olan demokrasi, ülkedeki demokrasinin de gelişmesine büyük katkı sağlayacak. Benim babam Bağ-Kur´lu idi ve 1985 yılında vefat etti. Anneme kendisinden aylık bağlandı. Daha sonra annem 1991 yılında Emekli Sandığı emeklisi bir beyle evlendi ve Bağ-Kur´dan aldığı aylık kesildi. Evlendiği Emekli Sandığı emeklisi bey 1997 yılında vefat etti ve anneme bu sefer Emekli Sandığı´ndan aylık bağlandı ve halen o aylığı alıyor. Acaba annem Bağ-Kur´lu olan babamdan da aylık alabilir mi? Emekli Sandığı mensubu ikinci eşi vefat ettikten sonra sadece Emekli Sandığı´na aylık için müracaat ettik. Bağ-Kur´a bir müracaatımız olmadı, çünkü bunun yasak olduğunu zannediyorduk. Annem için geçmişte müracaat etseydik o tarihte aylık bağlanabilecekti. Annemin durumu bir kazanılmış hak sayılabilir mi? Şimdi müracaat etsek aylık bağlanabilir mi? Müracaatla bağlanmaması durumunda dava açmanın faydası olur mu? M.K. 1 Ekim 2008 günü geçerli olan kanunlarımıza göre kocalar veya eşleri farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmak şartıyla ölen eşlerden, gerek kadınların gerekse erkeklerin dul aylığı alma hakkı vardır. Annenizin de her iki kocası 1 Ekim 2008 gününden önce vefat ettiğinden hem Bağ-Kur´dan hem de Emekli Sandığı´ndan dul aylığı alma hakkı vardı ama bunu bilmediğinizden zamanında müracaat etmemişsiniz. Bu olaylarda müracaat zamanaşımı 5 yıldır. 5 yıl içinde müracaat edilirse birikmişler alınır, 5 yıl sonra müracaat edilirse sadece başvurudan sonra aylık alınır, geçmişe yönelik birikmişleri alamazsınız. Bu arada 1 Ekim 2008´den sonraki ölümlerde tek aylık var. Oturduğum evin zemin katındaki yaşlı bir komşum 4 kocasından da dul aylığı alıyordu. Alması da yasaldır.
İKİ ÜNİVERSİTEDE BUGÜN GREV VAR
Hedef Türk Tabipleri Birliği Adalet Bakanlığı tam teşkilat tam gün . . TNİVERSİTEDE öğretim üyesi ? bir doktor, her gün hastaneye geliyor, onlarca hastası var. Şimdi tam güne geçiyor, sabah 9 akşam 17´ye kadar hastanedeki odasında oturuyor. Sekiz saat boyunca artık ne hastaya bakabiliyor, ne reçete yazabiliyor, sadece ders veriyor. Tıbbın herhangi bir alanında uzmanlaşmış, yetişmiş bir hocaya, tam güne geçtiği için, şimdi ceza verir gibi, hastaya bakamazsın, deniyor. Oysa, asıl ceza hastaya verilmiş oluyor. Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan kanun hükmünde kararname ile sağlık sektörü yeniden yapılandırılıyor. Yeni sistem en çok üniversite hastanelerini vuruyor. Özel sağlık kuruluşlarına geniş alan açıyor. İki gün önce İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinde görev yapan hocalar yeni yapılanmaya dönük bilgi vermek amacıyla bir gurup gazeteciyi davet ediyor. Benim de yer aldığım toplantıda, anlatılanlara göre, manzara hoş değil. DEVLET ÇEKİLİYOR Devletin verdiği sağlık hizmeti azalıyor, yerine karı ön planda tutan sağlık piyasası geliyor. – Hastaneler kar amaçlı işletmelere dönüşüyor. Tıp hizmetinden önce, yatak hizmeti (otelcilik)önemseniyor. Hastane değil, pastane lafı geçerli. – Devlet hastanelerinde ameliyat sayısı ve uzman doktor sayısı azalıyor. Örneğin, bir hastanede göz hastalıklarında 21 uzman doktordan 7´si, ürolojide 11 uzman doktordan 3´ü, onkolojide 6 uzman doktordan 2´si kalıyor. Bazı servisler kapanıyor. Ben hastaneye gideyim diyen bir hasta, böyle devam ederse, gidecek devlet hastanesi bulamayacak hale geliyor. – Çok sayıda tıp fakültesi açılıyor. Hocalar üniversitelerden aynlıyor, SAĞLIK Bakanlığının öngördüğü yeni sisteme İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi karşı çıkıyor. Yeni düzeni protesto emek amacıyla her iki üniversitede görev yapan öğretim üyeleri, uzman ve asistan doktorlar, öğrenciler ve sağlık çalışanları uyan amacıyla bugün greve gidiyor. Bu iki fakültede acil vakalar dışında bugün hizmet verilmiyor. Sağlık Bakanlığının bu sorunları dile getirenleri dinlemesinde yarar var. BAROLAR avukatların, odalar mimarların, mühendislerin, sendikalar işçilerin, Türk Tabipleri Birliği (TTB) doktorların meslek örgütü. Anılan örgütlere üye olan meslek sahiplerinin çeşitli hakları, istekleri, yetkileri örgütleri üzerinden işliyor. Örgütlerin de üyeleri üzerinde söz hakkı var. Söz hakkı, meslek sahipi ağır bir suç işlemiş ise, meslekten men cezasına kadar gidebiliyor. Doktorlarda son sözü Türk Tabipler Birliği söylüyor. Hayır, artık değil. Sağlık Bakanlığı kendisine ters düştüğüne inandığı TTB´nin yetkilerini kısıyor, meslekten men cezası verilmesini kendisine bağlıyor. Böylece, mesleki nedenle verilen ceza esniyor, şimdi siyasal nedenle verilebilir hale geliyor. yeni doktorlar nasıl yetişecek, sorusu çıkıyor ortaya. VATANDAŞ MEMNUN Oysa, vatandaş hastaneye erişim bakımından hayatından memnun. Sağlıkta Dönüşüm Programıyla birlikte hastanelerde performans sistemine geçiliyor. Buna göre, doktorlara baktıkları hasta, yaptıkları ameliyat sayısına göre ücret ödeniyor. Hastalığın ağırlığı ya da ameliyatın güçlüğü değil, hasta sayısı önem taşıyor. Devlet hastanelerinde beş dakika arayla randevu veriliyor. Daha çok hastaya bakmak için. Doktor da hata yapmamak için daha çok tahlil istiyor. Bu sağlık harcamalarını artırıyor. 2002´de 4.7 milyar dolar olan sağlık harcamaları 2010da 47 milyar dolara yükseliyor. Garip bir artış. Hocalar şunu iddia ediyor: Belki istenilen hastaneye daha kolay gidiliyor, daha kolay reçete yazılıyor, ancak size artık hasta değil, müşteri olarak bakılıyor. Yıllardır istenen ve beklenen tam güne geçiiyor ama, devlet hastaneleri perişan. İddia bu. ADALET Bakanlığı deyince akla adaletle bağlantılı kurumlar, kurallar, yasalar geliyor. Artık değil. Meslek sahibi askerler, üniversitelerdeki doktorlar, öğretim üyeleri de Adalet Bakanlığı Teşkilatıdan sayılıyor. Nasıl oluyorsa oluyor, sayılan üç gurubun kaderi Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede yeniden çiziliyor. Meslek sahibi askerler ve Adalet Bakanlığı. Doktorlar ve Adalet Bakanlığı. Öğretim üyeleri ve Adalet Bakanlığı. Memur oldukları için onların yeni çalışma koşulları 26 Ağustos 20ll´de yayınlanan Adalet Bakanlığı Teşkilatı ile ilgili kanun hükmündeki kararnamede yer alıyor. Mesleki faaliyet ve serbest meslek icrası yasağı başlığı altında Adalet Bakanlığı kararnamesinde doktorlara tam gün geliyor. Garip bir düzenleme. Adalet Bakanlığı tam teşkilat, tam gün gidiyor.
KÜRESEL DAYANIŞMA KONFERANSI SONA ERDİ
Sosyal Ağlardan Sosyal Devrimlere” sloganıyla örgütlenen LabourStart Küresel Dayanışma Konferansı sona erdi.
UTANCIN RAKAMLARI
OECD´nin 30 ülkeyi karşılaştırarak hazırladığı çocuk raporunda Türkiye son sırada yer aldı.
SİGARA İÇEN DOKTOR VE SİSTEM
Sigara ya da uyuşturucu bağımlılığı gibi sistem kendi kendini besleyerek yürüyor. – Küresel rekabet ve haksız rekabet iç içe geçmiş, altta kalanın canı çıkıyor.
TÜM ÇALIŞANLAR KAPSAMA ALINACAK
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, sosyal taraflarla yaptığı görüşmelerle îş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı Taslağı´na son şeklini verdi.
YAŞASIN, SENDİKALI KADINLARIN DAYANIŞMASI… 25 KASIM 2011
Sendikal Güçbirliği Platformu Kadınları 25 Kasım´da Tuzla Kampana Deri´de hepbirlikte
Kadına Yönelik Şiddete Son, diyecek…